KONUK YAZARLAR

KORKU MU SÜRÜ PSİKOLOJİSİ Mİ?..

Meshur suru psikolojisi_1

Karadeniz’in dağ köylerinde kış geceleri uzundur; ev sohbetleri meşhur.

İlkokul öğrencisiydim; gözlerim kapanmasın diye kendimi çok zorluyordum, başarılı olamıyordum.

Çoğu kez uyuya kalıyordum ama aklımda kalan hikayeler acayip ilgimi çekiyordu.

O gece Dedem konuşuyordu, sanki film izliyordum; sahneler hala gözümün önündedir:

-Dört kafadar çalışmak için gittiğimiz Kırım’da, orta büyüklükteki bir fırında iş bulmuştuk. Bana verilen hamur yoğurma işini hiç beğenmedim; nihayetinde Mehmet Ağa’nın tek oğluydum, bedeni olarak çalışmaya pek alışık değildim. Doğrusu söylemek gerekirse, hamur işinden de pek anlamıyordum. “Pencül” (1) ile memlekete dönmeye karar verdik. Boğazı (sanırım Kerç boğazını anlatıyordu) yürüme geçecektik, deniz donmuştu. Tükürüklerimiz havada donup misket gibi buzların üzerinde yuvarlanıyordu. Yanı başımızdaki çoban, sürüsünü karşıya geçirmeye çalışıyordu. Buz zayıf bir yerinden kırılmaz mı, koyunlardan biri, o delikten denize düştü. Arkasından gelen koyunlar birer birer bu delikten aşağıya atlamaya başladılar. Çoban ha bire değneğini sallayarak onlara engel olmaya çalışıyordu, ama nafile. Değneği sola doğru salladığında sağ tarafından oluşan boşluktan bir koyun deliğe atlıyor, sağa doğru salladığında sol tarafından. Koca sürü, ben deyim 500, siz 200 kabul edin, 15-20 dakika içerisinde telef oldu…

-Siz nasıl karşıya geçtiniz?

-Buz üzerindeki ağırlığı azaltmak için birbirimizden biraz uzaklaştık, çok dikkatliydik tabii. Bizim de elimde değnekler vardı, buzu körler gibi yoklayarak yol alıyorduk. Çıkan tok sese göre, buzun kalın olduğunu varsayıp, oradan yürüyorduk. Korkuyorduk ama karşıya geçmeyi de başardık…

-!

***

Çok ilgimi çeken bu hikayenin uydurulmadığına, yıllar sonra komşumuzun koyunlarının tarla duvarından atlarken, tıpa tıp aynı hareketi yapmış olmalarını gördüğümde inandım.

Sonralardan birkaç kez daha benzer koyun davranışlarını gözlemlediğim olmuştur…

Ancak bugün, bu davranışın bilimsel adını öğrendim:

Sürü psikolojisi” imiş!..

***

Halk içerisinde negatif çağrışımlı -hakaret- olarak kullanılan “Sürü psikolojisi” tanısı, kısaca; “kendin olamamak”, “başkasına boyun eğmek” ve “çoğunluğa uymak” olarak tanımlanıyor.

Bir yaşıma daha girdim, iyi mi!

Meşhur Amerikalı Psikolog Solomon Asch, “boyun eğme” ya da “gruba uymayı” hem iyi hem de kötü yönleri olan bir davranış olarak ele alıyor. Sadece çoğunluk yapıyor diye insanların doğru bulmadıkları şeyleri yapmasını; gruptan “dışlanmamak” ve toplumsal baskılara karşı duramamanın bir sonucu olarak değerlendiriyor. (2)

National Geografik dergisinin video kayıtlarını yayınladığı bir başka deney, (3) sürü psikolojisinin insan davranışlarında ne kadar belirleyici olduğunu göstermeye yetiyor.

Aynı amaçla yapılan “Asansör Deneyi” (4) ise komikliğin de ötesine geçmiş…

Güler misin ağlar mısın, sana kalmış!

Bu deneylerin video kayıtlarını izlemeden bu yazının devamını okumanıza izin vermiyorum.

Bu satırdan itibaren bir kısmınıza güle güle…

***

Arkadaşlarımla zaman zaman tartışırız:

Türk toplumu, dinlerken -demokrasi ve laiklik gibi- bilimsel ve çağdaş fikirleri başını sallayarak tasdik etmesine rağmen, sandık başına gittiğinde neden bu değerleri ortadan kaldıracak şekilde hareket ediyor, kendi yaşamını ve gelecek nesilleri zora sokacak siyasetçilere neden destek veriyor acaba?

Doğru yanıt:

Korku” ve “Sürü psikolojisi”dir…

Sürü” sözcüğü geçiyor diye, alınganlığa gerek yok, davranışın bilimsel adı böyledir.

Bazı delilere “ruh hastası” deniyor ya, onun gibi bir şey işte…

***

Küçük de olsa bir “bedel” ödeyeceğine inanan insanlar, kendi doğrularına aykırı davranışlarda bulunabilirler mi?

Ne yazık ki, yanıt olumludur; bulunuyorlar…

Az da olsa bir “yarar” elde edeceğine inanan insanlar, ait olmadığı bir grubun üyesi gibi davranabilirler mi?

Bu sorunun da yanıtı olumludur; davranabilirler…

Yakın çevremizde yapacağımız basit gözlemlerle, bu tespitlerin doğru olduğunu sınayabiliriz.

İnsanları kendi olmaktan çıkartan bu rezillik kaderimiz olabilir mi?

Elbette ki değildir.

Doğru bir siyasal önderlikle, toplumu bu bataklıkta debelenmekten kurtarmak mümkündür…

Nerede o günler, nerede o liderlik!..

***

Az sonra anlatacağım örnek, çoğumuzun ne kadar ağır bir bunalım içerisinde olduğunu göstermeye yetiyor:

Birkaç gün önce, Sosyal Medyada (WhatsApp) oluşturduğum; 256’sar kişilik (Toplam 512 ) iki grupta –ki bunların tümü telefonumda kayıtlıdır– kişilerden; 23’ü, grubu hangi amaçla kurduğumu ve grup kurallarının neler olduğunu bekleme sabrını bile gösteremeden gruptun ayrılmışlardır.

Kolayı seçme alışkanlığımızı gözden geçirmek zamanıdır!

127’si ise grup kurallarını açıklamamdan sonra ayrıldılar!

Onların ki, biraz daha farklı; belki de geç kalmışlardır. Olamaz mı yani?

(Mesleklerinin gereği olarak ayrılmak zorunda olanlar ile telefonla arayıp, gerekçesini bildirerek ayrılanlar, bu tartışmanın dışındadır, zaten onları da ayrılmış saymıyorum.)

Ayrılan bu arkadaşlarıma, her hafta en az bir -siyasi/hukuki içerikli- değerlendirme yazısı zaten gönderiyordum.

Bugüne kadar ne bir eleştirilerine muhatap oldum, ne de kendileri ile paylaşımda bulunmamam konusunda istediklerine tanık oldum…

***

O halde değişen neydi?

Bir sorun vardır mutlaka, acaba bu sorun nasıl oluştu? Onu hepimiz için araştırmaya başladım.

İnsanların birbiri ardından gruptan ayrılmalarını tetikleyen neden, gerçekten “korku” mudur, yoksa “sürü psikolojisi” mi, ya da her ikisi mi?

Bu sorunun doğru yanıtı alabilmek için bir “uzmanlardan” yardım almaya ihtiyacı içine girdim.

Diyaloğu dikkatlice izleyin lütfen:

-Telefon rehberinde olmakla, kurduğunuz bir grubun üyesi olmak arasında ne fark var, sizce değişen nedir?

-Tek fark var: Grupta, üyeler diğer üyelerinin kim olduğunu görebiliyor ama telefon rehberimde kimlerin kayıtlı olduğunu, diğerleri göremez…

-Değişen tek bu husus mudur?

-Evet, sadece budur…

İki soruya doğru yanıtlar vererek, aradığım yanıtı aslında ben de buldum:

Kişileri rahatsız eden, diğer kişiler tarafından biliniyor olmaktı!..

!

***

-“Korkmak” insanca bir duygudur kabul ediyorum, başkaları tarafından “şüpheli” bir yere ait olmak şeklindeki yargı, korkma nedeni olabilir. Peki, gerek telefon rehberinin ve gerekse “WhatsApp” grubunun oluşturulmasında dahli olmayanları, alel acele ayrılmaya iten dürtü ne olabilir?

-En doğru cevabı alabilmek için onlara sorman gerekir. Kişisel fikrime göre, grup yöneticisinin bilinen kimliğine göre bu sorunun yanıtı değişir. Örneğin; hem iktidara hem de muhalefete ağır eleştiriler yönelten muhalif biri ise, her an başı belaya girebilir gibi değerlendirilir. Öyle birinin oluşturduğu haberleşme grubu, gün gelir “örgüt” gibi değerlendirilebilir korkusu kendiliğinden oluşur. Böyle bir “riski” herkes göze alamaz. Bu noktada duyulan korku, aşırı abartılı olmakla birlikte, insanca kabul edilmelidir. Fikrimce, demokratik olmayan ve hukukun üstünlüğüne saygı duyulmayan ülkelerde, insanların “potansiyel tehlike” olarak gördükleri kişi ve durumlardan uzaklaşmak için kendilerine göre bazı tedbirler alırlar ki, bunda bir yanlışlık yoktur. Büyük olasılıkla, ayrılmalar bu nedenledir. Çok samimi olduğunuz arkadaşlarınızla bire bir görüştüğünüzde, size doğruyu söyleyeceklerine eminim…

-Görüşüp soracağım…

-İkinci olasılık psikolojiktir; ayrılmaların sebebi eğer bu ise, bunu kolay kolay öğrenemezsiniz! Zira kimse “sürü psikolojisi” nedeniyle öyle hareket ettiğini kabul etmeyecektir. Bu nedenle ayrılanlar, ya birinci sebebi ileri sürecekler ya da akla gelmeyecek saçma sapan başka bir sebep göstereceklerdir. Verilecek yanıtlar karşısında gülmekten kırılabilirsiniz…

-Onu da deneyeceğim…

***

Aslında bir sorun daha vardır:

-Grup dışında iken rahatsız etmeyen paylaşımlar, grup içerisinde neden rahatsızlık yaratıyorlar?

-Tam olarak şunu mu demek istediniz: “WhatsApp”ta kayıtlı bir arkadaşına gönderdiğin, söz gelimi bir makale onu rahatsız etmiyor; bu yüzden sizi eleştirmiyor veya paylaşımınızı silmiyor ama onu bir gruba dahil ettiğinizde gruptan çıkıveriyor, öyle mi?

-Evet tam olarak öyle.

-Buna uygun bir özdeyişimiz vardır: Anadolu’da böyle davranışlar için Hem İsa’ya hem Musa’ya yaranma çabası derler.

-Şark Kurnazlığı yani.

-Onun gibi bir şey…

***

Son bir soru daha, çok uzadı farkındayım:

-Arkadaşlarım gruba kendi istekleri ile girmediklerine, ve -olası- paylaşımların hiçbirinden sorumlu olmayacaklarına göre, neden korkuyorlar acaba?

-Bu soruya yukarıda biraz üstü kapalı yanıt vermiştim. İleride bir gün, grubun “örgüt”, kendilerinin de “örgüt üyesi” gibi değerlendirilme olasılığını düşünmüş ve bu olasılığa karşı kendilerince böyle bir “önlem” almış olabilirler. Grubun içerisinde kimlerin olduğunu grup üyeleri bilebildiği için, ileride kendi aleyhlerine bir durum olursa, diğer üyelerin “tanıklığı”nı ortadan kaldırarak, kurtulmanın alt yapısını hazırlamaya çalışmışlardır! Gizli bir şey olabilir düşüncesi, onları böyle bir tedbir almaya yöneltebilir. Yani bu durumu peşinen aleyhlerinde olan bir delili ortadan kaldırma çabası olarak değerlendirebilirsin. Hukuken hiçbir sorumluluk doğurmayacak olan, başkası tarafından bir gruba üye yapılma durumunu bertaraf etme dürtüsünü, bir tür “savunma refleksi” olarak da kabul edebiliriz…

-Biraz havanda su dövmeye benziyor gibi. Peki, bu kadar şüphecilik sizce normal midir?

-Elbette ki değil, “aşırı şüphecilik(5)paranoyaya kapıyı açar(6)

***

-Anlaşılıyor ki, toplumu gerilim politikaları ile bir yerden bir yere savuran, yıllarca tehdit ve baskı ile yönetenlerin, ortaya çıkarttıkları sağlık sorunları da vardır ve çözümleri ortada kalmıştır.

-Ne yazık ki, güven veremeyen muhalefet, bu rahatsızlıkları hafifletecek yerde, daha da kronikleşmelerine neden olmaktadır. Antidepresan kullanımının, 9 yılda yüzde 160 artarak rekor düzeye ulaşması (7) ruh sağlığımızın durumunu ayan beyan göstermektedir. Dünyada ve çevremizde ne olup bittiğini öğrenip rahatsız olacak yerde, kapısını ve pencerelerini sıkı sıkı kapatıp, kendi dünyasında yaşayan insanların sayısını öğrenebilsek, küçük dilimizi yutacağımızdan eminim!

-Desenize, dış müdahalelerden korkma kaygısı, insanları sorunlara çözüm üretememe veya başkalarının ürettiği çözümleri mantık süzgecinden geçirmeden peşinen reddetme noktasına getiriyor.

-Ağasının yönlendirmesine göre oyunu kullanan marabaların, özgün bir fikri olmadığını sanmayınız; çaresizlik ve açlık insanı ne hallere sokar, bunu oralardaki sandık sonuçlarından kolayca görebilirsiniz…

-İtirafta bulunabilir miyim üstadım: Başkanı olduğum sandıktan, bizim partiye bir tek oy bile çıkmamıştı. Ben aynı zamanda o sandıktaki parti temsilcisiydim. Sayım yaparken, geçersiz oy kabul etmemiştik ama benim oyum nasıl olduysa buharlaşmıştı… Durumu parti müfettişine böyle açıklamıştım!

(Böyle bir şey olamaz elbette; “buharlaşma” hikayesi benim uydurduğum kocaman bir yalandı. Yalın gerçek ise şöyledir: O seçimde genel başkanıma kızdığım için sandığa boş zarf atmıştım!)

Sonuç:

Bu memleket bizimdir ve her birimizin payı bir diğerimizle aynıdır; o halde memleket meselelerine birlikte çözümler üreteceğiz, birlikte mücadele edip, bu karanlıktan birlikte kurtulacağız…

Bunun için birbirimizi dinlemek zorundayız. Başka yolumuz kalmamıştır…

Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) Dedemin arkadaşının adını çoğu kimse bilmezdi, lakabı ile çağrılırdı.

(2) http://www.psikolojitestleri.com/259-89-blog-makale-cogunluga-uyma-meshur-suru-psikolojisi.aspx

(3) https://www.youtube.com/watch?v=WRAeops58b8

(4) https://www.youtube.com/watch?v=5Z1cnU1nQb0

(5) Kuşkuculuk, septisizm, skeptisizm veya şüphecilik, her tür bilgi savını kuşkuyla karşılayan, bunların temellerini, etkilerini ve kesinliklerini irdeleyen, ayrıca aklın kesin bir bilgi elde edemeyeceğini, hakikate erişilse dahi sürekli ve tam bir şüphe içinde kalınacağını, mutlak’a ulaşmanın mümkün olmadığını savunan felsefi görüştür.

http://felsefet.home.uludag.edu.tr/kaygi/dergieski01/08.pdf

(6) Paranoya, aşırı endişe veya korkuyla karakterize edilen, sıkça mantıksız kuruntularla bilinen bir rahatsızlıktır.

Paranoya, bireyin herhangi bir olay karşısında olayın oluşumundan farklı olarak gelişebileceğini kendi içerisinde canlandırma yolu ile öne sürdüğü ve sınırsız sayıda çeşitlendirebileceği hayal ürünlerinin tümüdür.

http://www.wikizeroo.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvUGFyYW5veWE

(7) https://www.cnnturk.com/saglik/turkiyede-antidepresan-kullanimi-artti?page=1