KONUK YAZARLAR

KAHROLSUN EMPERYALİZM!..

fosfor bombası_a_1

Rusya, 25 gemi ve 30 uçakla Doğu Akdeniz’deki tatbikatını bitirdikten sonra, 11-15 Eylül tarihleri arasında; 36 bin tank ve binden fazla savaş uçağıyla Vostok 2018 tatbikatını yapacak.

NATO sözcüsü, Rusya’nın bu tatbikatlarla “çok geniş çaplı çatışmalara hazırlık yaptığını” söyledi.

NATO, Bulgaristan’da atışlı tatbikat yaptı.

ABD, Ukrayna’nın Donbass bölgesine asker sevk etmeye başladı.

ABD’nin 2. Atlantik filosu, Soğuk Savaş döneminden daha bir deniz sahasında görevlendirildi.(1)

Dünyada baş döndürücü gelişmeler oluyor.

Üçüncü Dünya Savaşı” ikincisinden farklı cephelerde yapılıyor…

***

Ateşli silahların kullanıldığı cephe Suriye.

Suriye’nin işgal altındaki İdlip ve Hama illerine, Rus ve Suriye uçakları hava saldırılarını sürdürüyor.

Putin’e göre, Suriye’nin ancak yüzde 90’ı Suriye Ordusunun kontrolündedir.

İşgal altındaki bölgelerde ABD yerine, piyonları savaşıyor.

Hepsi de “cihatçı” örgütler, hepsi de İslam adına savaştıkları iddiasındalar…

Muhaliflere ait uçak gözlemevinden yapılan açıklamaya göre:

Lazkiye’den kalkan SU-24 savaş uçakları, İdlib’e bomba yağdırdı; 35 kişi öldü, 75 yaralı var…(2)

ABD Hava kuvvetlerine ait iki F-35 savaş uçağı Suriye’nin Deyr Ez Zor bölgesini fosfor bombası ile vurdu. (3)

Ölü ve yaralılar hakkında şimdilik bilgi yok!

***

Doğal olarak dünya dikkatini İran’daki liderler zirvesine çevirdi.

Üzerinde anlaşmaya varılan 12 maddelik bildiriye (4) son anda Erdoğan’ın “ateşkesi” ekleme ısrarı, katılımcılarda soğuk duş etkisi yarattı.

Putin, Erdoğan’a:

“Burada silahlı muhalifler, cihatçı güçler yok. Suriye Ordusu da masada bulunmuyor. Biz onların yerine konuşamayız. Teröristlerin saldırılarını keseceklerini, İHA’larını kullanamayacaklarını söyleyemeyiz.” şeklindeki yanıtı diplomasi dersi gibi değerlendirildi…

Erdoğan, adeta Esat’ı düşürmek için işbirliği yaptığı muhaliflerin sözcüsü gibi neden davrandı?

***

Reis, Suriye Muhalefeti adına “ateşkes” önerebilir mi?

Ateş edenlerin bir tarafında; Rusya ile Suriye, diğer tarafında terör örgütleri ile ÖSO var.

Anlaşılıyor ki, Tahran’da Devlet aklı Reisin yanında değildi!

Erdoğan’ın “ateşkes” önerisi son derece yersizdi, bunun yerine tüm silahlı gruplara silah bırakmayı önerilebilirdi.

Kuşkusuz devletlerin silahlı kuvvetlerine “silah bırakma” teklif edilemezdi.

Hal böyle olunca bu teklifin dahi ayakları havada kalırdı.

Türkiye, Tahran’da güvenilirlik sınavında puan kaybetti…

***

Milyonlarca Suriyeliyi, yıllarca misafir eden Türkiye’nin, yeni bir göç dalgası karşısında ödeyeceği fatura, ödediği faturadan daha kabarik olabilir kuşkusuz.

Rusya ve İran’ın bu faturaya katkısı olacak mı bildiriden anlaşılmıyor.

Bu nedenlerle Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye topraklarını kolay kolay terk edemez.

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarının maliyeti bir yana, sınır güvenliğimizin sağlanmasının da çok kolay gerçekleşemeyeceği anlaşılıyor…

Türkiye’nin kol kanat gerdiği, eğitip silahlandırdığı Özgür Suriye Ordusu’nun akıbeti ne olacak?

Bu sorunun da yanıtı belli değil!..

***

Belli ki, bildirgedeki:

“…komşu ülkelerin ulusal güvenliğini zayıflatmayı amaçlayan ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılığı” ifadesi , İdlip’ten sonra PKK/PYD’ye karşı yapılacak operasyonları işaret ediyor.

Bildirgeye atılan imzalar kurumadan; İran PJAK’a, Suriye PYD’ye karşı operasyon düzenlemesi kararlılığı gösteriyor.

Bildirinin 4. maddesi de son derece önemlidir:

“BM Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan DEAŞ, Nusra Cephesi ile El Kaide veya DEAŞ’la bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve oluşumların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki işbirliğini sürdürme kararlılığı” yakın gelecekte neler yaşanacağının ilanı gibidir…

Zirve öncesinde, Rus uçaklarının İdlib’i vurması ve zirvenin naklen yayınlanması ise ABD ile müttefiklerine açık bir meydan okumadır.

Zirveye katılanlar arasındaki görüş ayrılıklarının kapalı kapılar yerine, dünya kamuoyu önünde tartışılması ise ittifakın pamuk ipliği ile bağlı olmadığını gösteriyor…

***

ABD ve İsrail’in “İkinci İsrail”i kurma ve Rusya’yı güneyden kuşatma planına karşı en etkili karşı koyuşun, bölge ülkelerinin ittifakı olduğunu Erdoğan henüz anlayabilmiş değil!

Hiç kuşku yok ki, zirvedeki en talihsiz konuşma, Reis’in Suriye Lideri Esat’a, yeniden “Eset” demeye başlaması ve bir devlet başkanını, kendi halkını katleden bir diktatör olarak göstermiş olmasıdır…

***

Zirveden hemen sonra; Rusya, Türkiye ve İran’ın yerel para birimleri ile ticaret yapma konusunda anlaşmaları, doların egemenliğine karşı bir başkaldırıdır.

İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin, Fırat’ın doğusu ile ilgili ABD’ye verdiği Suriye’den çıkma mesajı da son derece önemlidir.

Aynı şekilde, Ruhani’nin “endişeleri Şam Hükümeti ile giderme” çağrısı da anlayanlar için hayati önemdedir…

Denebilir ki, Erdoğan’ın “Eset” takıntısı görmezden gelinirse; Astana Süreci ile başlayan ve Tahran zirvesi ile devam eden gelişmeler Türk halkının ve Türkiye’nin yararınadır.

Emperyalizmin Ortadoğu’da alacağı ağır bir yenilgi, bütün mazlum halklar için önemli bir kazanım olacaktır…

Kahrolsun emperyalizm!..

Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://www.aydinlik.com.tr/dorduncu-atlantik-savasi-cem-gurdeniz-kose-yazilari-eylul-2018

(2)https://www.haberturk.com/son-dakika-idlib-e-hava-saldirisi-35-olu-75-yarali-2006032

(3) https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201809091035115668-abd-suriye-fosfor-bombalariyla-vurdu/

(4) https://t24.com.tr/haber/iste-uclu-zirvede-onaylanan-12-maddelik-tahran-bildirisi,695173