KONUK YAZARLAR

KARAKTERSİZ HAYDUTLAR!

 son-d

15 Temmuz Darbe Girişimi’nin arkasında hangi ülkeler vardı?

Bu hain girişimde bulunan FETÖ üyelerini koruyup kollayanlar başta; Amerika olmak üzere, İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer Batı ülkeleri değil mi?

Bu “medeni” ülkeler, şimdi de Esad’ın meşru hükümetini düşürmek ve Suriye’yi bölmek için çabalıyorlar…

Son eylemleri; 14 Nisan günü Suriye’ye gönderdikleri 103 füzedir.

Saldırı için seçtikleri gün ise son derece manidardır:

Miraç Gecesi Suriye’yi bombalayan haydutlar; elinde kimyasal silahlar var yalanı ile dünyayı kandırarak 2003’te Irak’ı işgal ettirip, sonunda Irak Devlet Başkanı Saddam’ı, Kurban Bayramı’nın birinci günü idam ettiler…

***

Irak’ın işgal edilmesinden sonra, ABD Dış İşleri Bakanı Colin Powel’a kimyasal silahları sordular:

CIA bizi kandırdı” dedi.

CIA, ABD’nin merkezi haber alma örgütüdür!

Kendi yöneticilerini bile kandırabiliyor!..

ABD’yi yönetenler, hiçbir zaman madem Irak’ta kimyasal silah yoktur, işgalinizin de haklı bir dayanağı kalmadı, neden işgale son vermiyorsunuz sorusuna yanıt vermediler.

Kuzey’de Barzanistan’ı kurup, buna uygun bir de Anayasa yaptılar ve Irak’a yerleştiler…

***

Aynı çete, şimdi de Suriye’nin başına bela oldu.

Suriye’nin Kuzeyinde; “Bağımsız Kürdistan” için kantonları birleştirerek, Akdeniz’e uzanan bir koridor inşa edeceklerdi ve Irak ile Suriye’nin kuzeyindeki yapıları birleştirerek “İkinci İsrail”i inşa edeceklerdi.

Rusya ve İran fiilen sahaya indiler; Irak hükümeti, bağımsızlık ilan eden Barzani yönetimine karşı silah kullandı; Suriye direndi, Türkiye Fırat Kalkanı Harekatı ile Zeytin Dali Operasyonlarını başlattı…

ABD ve ortaklarının planları bozuldu.

Emperyalistlerin, Irak’ta ortaya attıkları “kimyasal silah” yalanını, bu defa Suriye için gündeme getirdiler…

***

Esad’ın kimyasal silah kullandığının kuyruklu bir yalan olduğu ABD Savunma Bakanı tarafından dile getirilmiştir.

James Mattis, bir soru üzerine: “Esad’ın zehirli gaz kullandığına dair elimizde bir kanıt yok” dedi.

Buna rağmen, haydutluğa devam ettiler; Suriye’yi bombaladılar…

***

Türk Milleti’nin temsilcileri sıfatıyla siyaset sahnesinde yer alan partiler, bu iğrenç tutum karşısında ne yaptılar?

AKP adına Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım, saldırıyı olumlu bulduklarını söylediler.

Asıl ilginç açıklamayı Dışişleri Bakanlığımız yaptı:

“Türkiye, 7 Nisan günü Duma’da çok sayıda sivilin ölmesine yol açan kimyasal silah saldırısına mukabil; ABD, İngiltere ve Fransa’nın Suriye rejimine karşı düzenlediği operasyonu yerinde bir tepki olarak görmektedir. Rejim tarafından gerçekleştirildiği yönünde güçlü şüphe bulunan Duma saldırısı karşısında tüm insanlığın vicdanına tercüman olan bu operasyonu memnuniyetle karşılıyoruz” dediler.

ABD, Suriye’nin kimyasal silah kullandığına dair elimizde “kanıt yok” diyor, bizimkiler “ saldırı için “güçlü şüpheyi” yeterli buldular.

***

Ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ilk gün:

“Kimyasal silah kullanmak insanlık suçudur” diyerek, ABD’nin yalanını tekrar etmiş, ikinci gün ise “Kimyasal silah kullanıldığına ilişkin tereddütler var” diyerek devirdiği çamı düzeltmeye çalışmıştır…

İyi Parti adına Aytun Çıray:

Şam yönetiminin kimyasal silah kullandığına dair yeterli kanıt oluşmuşsa elbette bunun karşılığı olmalıydı” diyerek, kimyasal silah yalanını tekrar etmiştir.

Saadet Partisi:

“İslam dünyası için mukaddes sayılan gecelerden Miraç Kandili’nde gerçekleştirilen bu saldırı, sadece Suriye’yi değil, bütün Müslümanları hedef almıştır” diyerek, doğru bir tutum takınmıştır.

Vatan Partisi adına yapılan açıklamada:

“Suriye Devleti’nin, Suriye Ordusu’nun, Suriye Milleti’nin, kardeşlerimizin, komşularımızın yanındayız. Onlarla yüreklerimiz birlikte çarpıyor. Onların ABD emperyalizmine karşı kahramanca direnişini Türkiye’den destekliyoruz. Müslümanların vurulmasını, mazlumların vurulmasını memnuniyetle karşılayan bir yönetim Türkiye’yi temsil edemez. Bu nasıl Müslümanlık? Bu nasıl komşuluk? Bu nasıl kardeşlik? Bu nasıl insanlık” denilerek, Türk halkının duygularına tercüman olunmuştur.

***

Ortak düşmanlarımızın “Suriye’de kimyasal silah kullanıldı” yalanını bahane ederek komşumuzu bombalamasını destekleyen açıklamalar, tam bir akıl tutulmasının sonucudur.

Türk halkına zalimlere karşı direnme ve mazlumun yanında yer alma öğütlenecek yerde; zalimlerin sahip çıkamadığı yalanı, onlar yerine tekrar ederek bölge halklarını aldatmaya çalışmak tipik bir işbirlikçilik örneğidir…

Türkiye’de iktidar ve ana muhalefetin Batı tarafından kontrol altında tutulduğu bu açıklamalardan bellidir…

***

Ergenekon ve Balyoz davalarına pasif destek veren ana muhalefetin, 28 Şubat Davası ile ilgili duruşu da utanç vericidir:

21 yıl önce yapılan bir MGK toplantısında; irticanın çok yönlü tehdit olduğuna karar verilmişti.(*)

Bu kararın son derece; haklı, doğru ve yerinde olduğu 15 Temmuz Darbe Girişimi sırasında kanıtlandı.

MGK’nın o kararları, Erbakan başkanlığındaki REFAHYOL hükümeti tarafından da onaylandı.

Bundan sonra irticayla mücadele için çeşitli çalışmalar yapıldı.

Bunlardan biri de dönemin Cumhurbaşkanı Demirel ile hükümetin haberdar olduğu Batı Çalışma Grubu’dur.

Devletin içerisinde yuvalanmış FETÖ’ye karşı yapılan çalışmaları “Postmodern Darbe” (**) olarak nitelendirmek; en hafif tabiriyle insafsızlıktır.

Yasalarda tanımlanmayan ve sözlüklerde yer almayan bu kavramın etrafında gevezeliik yaparak; son tahlilde ordu düşmanlığı ile özdeşleşen konuşmaların bayraktarlığını, Y-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yapması (***) ise tüm CHP’liler adına büyük bir talihsizliktir…

Cemil Can

DİPNOTLAR:

(*) https://tr.wikisource.org/wiki/28_%C5%9Eubat_Kararlar%C4%B1

(**) Postmodern darbe1997 yılı Şubat ayında yapılan Millî Güvenlik Kurulu‘nun aylık toplantısı sonucu alınan ve 28 Şubat Kararları diye bilinen kararlar ile gelişen olayların ilk olarak Radikal Gazetesi yazarı Türker Alkan‘ın 13 Haziran 1997 tarihli ve “Postmodern bir askerî müdahale” başlıklı yazısında tanımlanmasıyla gündeme girmiş ve Cengiz Çandar‘ın etkisiyle yabancı basında da kullanılmaya başlanmıştır.[1]Bu sözün ilk olarak Cengiz Çandar tarafından kullanıldığı iddia edilse de, Çandar ilk olarak 28 Haziran 1997 günkü yazısında bu olaydan “postmodern darbe” diye sözetmektedir.[1]Yabancı basında da “28 Şubat Kararları” süreci kendisinden “postmodern darbe” olarak söz ettirmiştir.[2][3][4]Siyasi literatüre giren bu tanımlama ile birlikte “28 Şubat süreci birçok kitaba konu olmuştur.[5][6]2000 yılında Sırbistan‘daki eylemler[7]2001 yılında başarısız olan Beyaz Rusya‘daki eylemler,2003 yılında Gürcistan‘da gelişen “Gül Devrimi[8]ile Kasım 2004 ile Ocak 2005 arasındaUkrayna‘da gelişen ve “Turuncu Devrimolarak adlandırılan süreç de yabancı basında “postmodern darbe” olarak adlandırılmıştır.[7][9][10]2006 yılında da Venezuela‘da Hugo Chavez karşıtları tarafından yapılan eylemler “postmodern darbe” girişimi olarak değerlendirilmektedir.[10]Ancak “postmodern darbe” teriminin Türkiye’de ve dünyada kullanımı arasında belirgin bir ayrım bulunmaktadır. Bu terim, Türkiye’de ordunun siyasi hükümete yapılacakları ve yapılmayacakları dikte ettirdiği, yani demokratik olmayan bir kurumun demokrasinin işleyişine müdahelesini anlatmak için kullanılmaktadır.[1]Oysaki dünya üzerinde özellikle “Turuncu Devrim” için Guardian gazetesi yazarı Jonathan Steele tarafından öne sürülen görüşe göre, otoriter olan bir hükümetin işleyişine,ABDkaynaklı hükümet dışı örgütler (İngilizce:Nongovernmental organizations– NGO) tarafından desteklenen toplumsal hareketlerle müdahele edilmesi anlamında kullanılmaktadır.[8][9][11]

Diğer taraftan postmodern durum(veya ‘ileri modernlik’), ekonominin küreselleşmesi ve özellikle sermaye birikimi ve hareketi ile ulusal ekonomilerin piyasa mekanizmaları vasıtasıyla bütünleşmesi gibi güncel sosyo-ekonomik özelliklere işaret eder.[12]

Kaynakça

1.) “28 Şubat’ın anlamı” Yrd.Doç.Dr. Erkan Yüksel

2.) Washington Times “Reforms curb Turkey’s armed forces”, Seth Rosen, 26 Haziran 2005 (İngilizce)

3.) Le Monde “Souffles guerriers sur le Proche-Orient” Alain Gresh, Aralık 1997 (Fransızca)

4.)“La Turquie trop militariste?” Dominique Lagarde ve Nükte V. Ortaq, L’Express, 19 Nisan 2001, (Fransızca)

5.)Generalinden 28 Şubat İtirafı “Postmodern Darbe”, Hulki Cevizoğlu, Ceviz Kabuğu Yayınları,368 Sayfa.ISBN 975-6613-00-9

6.) Cengiz Çandar “Çıktık Açık Alınla”, Timaş Yayınları, Ocak 2001

7.)The new Gladio in action? ” Jonathan Mowat, Online Journal, 19 Mart 2005 (İngilizce)

8.) “When NGOs Attack – Implications of the Coup in Georgia”, Jacob Levich, Counterpunch, 6-7 Aralık 2003 (İngilizce)

9.) “Ukraine’s postmodern coup d’etat”, Jonathan Steele, Guardian, 26 Kasım 2004 (İngilizce)

10.) “Coup d’État in Venezuela: Made in the USA”, Chris Carlson, 22 Kasım 2006, (İngilizce)

11.) “Coup d’État in Disguise: Washington’s New World Order ‘Democratization’ Template” Jonathan Mowat, Centre for Research on Globalisation, 9 Şubat 2005 (İngilizce)

12.) “Keith F. Punch”, Sosyal Araştırmalara Giriş, S.137

(https://tr.wikipedia.org/wiki/Postmodern_darbe)

(***)https://www.birgun.net/haber-detay/kilicdaroglu-28-subat-a-da-20-temmuz-darbesine-de-karsiyiz-148677.html