TEK SEÇENEĞİMİZ!..
Deniz Baykal’ın TBMM’ndeki tarihi konuşmasının üzerinden 5 gün bile geçmeden, o malum “kaset” konusu gündeme taşındı!..
Anayasa değişikliği görüşmelerinde; Dersimli Kemal’in arka vagona geçmesi, tecrübeli politikacı Baykal’ın CHP Grubu adına konuşmaları yapmakla görevlendirilmesi, AKP’de panik havası yarattı.
CHP’yi toparlamak için geçici olarak da olsa, CHP’nin başına geçmesi konuşulan Baykal, AKP’nin korkulu rüyasıdır!
Baykal’ın kötü anıları ile kamuoyunun hafızasını canlı tutmak, KASET defterinin yeniden açılma nedenidir…
Bu şekilde verilecek mesajlardan biri:
Kurt politikacı Baykal’ın bile Fetullah Gülen tarafından aldatılmış olduğudur.
Dolayısıyla olağanüstü yetkilerle donatılmak istenen Erdoğan’ın, yeni bir aldatılma olayı ile karşılaşması halinde, Türkiye’nin ödeyeceği bedelin büyüklüğü konusunda kamuoyunda yaratılmak istenen kuşku bir ölçüde hafifletilmek istenmektedir.
Öyle ya, Fetullah Gülen Hoca Efendi, Baykal’ı bile aldattığına göre, Erdoğan’ı aldatmasını fazla büyütmemek gerekir.
Başka da kimse kolay kolay Erdoğan’ı aldatamaz, denmek isteniyor.
Daha dün gibi anımsıyoruz:
Deniz Baykal, 2010 yılında istifasını açıklarken; AKP hükümetini sorumlu tutmuş, özellikle Pensilvanya’nın bu işin içerisinde olmadığını vurgulamıştı.
CHP Genel Başkanı gider ayak, Fetullah Gülen Hoca Efendiye selam yollayarak, onu halkın gözünde biraz daha büyütmüştü….
Baykal, ne yazık ki, Cemaati kollayıcı bu tutumunu, bugüne kadar da değiştirmiş değildir.
Sonuç:
Demek ki o da aldatılabiliyormuş!..
İkinci husus:
CHP’nin, Y-CHP olarak kalması ve başında mümkün olduğu kadar Dersimli Kemal’in bulunmasıdır.
AKP’nin arayıp da bulamayacağı bu siyasal ortamın değişmesine, Erdoğan ve AKP’liler razı değiller.
Zayıf olasılıktır ama, Baykal’ın toparlayıcı rolü ve ağabey sıfatıyla CHP’nin başına geçip, referandum kampanyasını yürütmesi, işleri tersine çevirebilir.
Baykal’ın tarihi konuşmasına benzer konuşmalarının miting meydanlarında yaratacağı etki, zaten bıçak sırtında giden evet-hayır dengesini bozabilir.
Bu nedenle kaset olayını canlı tutarak; her an Baykal’ı ve Baykal üzerinden CHP’yi, (ihtiyaç duyuldukça da Atatürk ve İnönü’yü) itibarsızlaştırma kampanyasını başlatmak için, ortamı hazır halde getirmek istiyor olabilirler…
Bütün bu olasılıklar, göz ardı edilemez…
Şimdi de olayın diğer yönüne bakalım:
Gazetelere sızdırılan polis fezlekesinden anlaşıldığına göre; dönemin polis müdürleri: Gürsel Aktepe, Lokman Kırcılı, Yunus Yaşar ve Tamer Bülent Demirel, “Devletin istihbarat faaliyetleri kapsamında, görevlerinin sağladığı nüfuz ve güç ile yasalara aykırı olarak, sahte oluşturulmuş belgelerle temin edilen dinleme ve izleme kararlarını, istihbarat polisleri ile uygulamaya koyarak”, Deniz Baykal ile MHP’li milletvekillerine kaset kumpaslarını hazırladılar… (*)
Hazırlanan kasetleri, önce Pensilvanya’ya göndermişler; Fetullah Gülen Hoca Efendi tarafından izlenip, yayınlanabilirler onayını aldıktan sonra piyasaya sürülmüşler…
Aldatılmış CHP eski Genel Başkanı Baykal’ın, üstelik evli bir CHP milletvekili ile Türk toplumunun asla kabul etmeyeceği şekilde ve CHP’lilerin hiçbir biçimde içlerine sindirmediği o özel görüntüleri, hala siyasi rakiplerinin elindedir!…
Üstelik yayına konulmamış bölümleri de varmış!
Ve bunların tümü, yeniden servis edilmeye hazırdır…
Bu ağır ve aşağılık tehditlerle girilecek referandumdan, yine Erdoğan’ın kazanarak çıkacağı kesindir…
Gizleme olanağımız bulunmayan bu gerçekleri, görmezden de gelemeyiz…
Bu vahim durum karşısında “demokrasi güçleri”nin tek yolu kalmıştır:
*Baykal, siyasi tecrübesi ile CHP’ye yol göstersin ama asla vitrine çıkartılmamalıdır…
*Kemal Kılıçdaroğlu bir saniye bile gecikmeden istifa etmelidir…
Referandum kampanyası boyunca, CHP’yi Parti Meclisi’nin seçeceği bir komisyon yönetmelidir…
*HDP dışındaki tüm siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerine güç birliği çağrısı yapılmalı, “hayır” kampanyasında onlara da etkin görevler verilmelidir…
*Oluşturulacak çalışma grupları, kısa bir eğitimden geçirildikten sonra; köy köy, mahalle mahalle bütün evleri ziyaret ederek, Cumhuriyet’e sahip çıkılması konusunda “hayır” kampanyasını kesintisiz sürdürmelidir…
Son olarak şunu da belirteyim:
Vatan mevzubahis olduğundan; kimsenin kapris yapma, kendini önemsetme ve kamuoyunda aklanma gibi özel durumları öne çıkarmasına, bu hassas süreci şahsı için fırsata çevrilmesine de izin verilmemesi gerekir…
Cemil Can
(*) http://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/deniz-baykaldan-tbmmde-tarihi-konusma-1612847/