KONUK YAZARLAR

“ÜÇÜNCÜ YOL”UN UMUTSUZ YOLCULARI!..

selin_sayek_boke_2

Şeyh Sait ve Seyit Rıza‘nın çocuklarından selam getirdiğini söyleyerek, Diyarbakır Bağlar İlçesindeki Nevruz Parkı’nda konuşmasına başlayan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş; Kandil’deki PKK yöneticisi Murat Karayılan’ın çağrısını tekrarladı:

“Dolmabahçe mutabakatında dile getirdiğiniz çözüm yoluna bağlıyız. HDP olarak bizler, bütün arkadaşlarımızla birlikte yeniden çözüm masasına dönülmesi için inisiyatif almaya hazırız” dedi…

Selahattin’in talebi, biraz da tek taraflı “ateşkes” ilanına benziyor…

PKK‘dan gelen bu talebi Y-CHP dışında kimse duymadı ve ciddiye almıyor.

Y-CHP Sözcüsü Selin Sayek Böke:

”… gelin bu sorunu Meclis’te bütün siyasi partileri bir masanın etrafında oturtarak meşru zeminde çözelim. Gelin toplumsal mutabakat komisyonunu yarın kuralım” diyor…

Böke, PKK’yı meşrulaştırmak için adeta yırtınıyor…

Açıkça PKK’yı sahiplenemiyor tabi.

Kıvırmaktaki becerisine şapka çıkarmak gerekir.

Hatun, Mecliste bütün partileri bir araya getirmek istiyor.

PKK‘nın Meclis’teki uzantısı HDP’yi ayırmıyor, zaten çağrı onun için yapıyor.

Y-CHP, dokunulmazlıkların kaldırılması gündeme geldiğinde de ipe un sermişti.

Bir taraftan AKP’yi terör örgütüne yardım ve yataklık yapmakla suçluyordu, diğer taraftan bütün dokunulmazlıklar kalksın diyerek; işi yokuşa sürüp, terör örgütünün Mecliste’ki uzantısı HDP’ye kol kanat geriyordu…

PKK‘yı meşrulaştırmak ve Türkiye Cumhuriyeti’ne muhatap yapmanın en sinsi yolu budur her halde.

Böke’nin gündemde tutmaya çalıştığı “Toplumsal Mutabakat Komisyonu” ise, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın eski önerisidir…

Atatürk’ün kurduğu parti, ne yazık ki onu da sahiplenmiştir…

Y-CHP sözcüsü Sakarya’daki konuşmasında; özellikle “güvenlikçi politikalar”la terör sorunun çözülemeyeceğine vurgu yapıyor.

AKP‘nin iktidara geldiği 2002’yılından önce, terörün silahlı mücadele ile bitirilmiş olmasını, sanki önerdiği “Toplumsal Mutabakat Komisyonu”nun marifeti imiş gibi gösteriyor!

Yeni CHP’nin önerdiği “Üçüncü Yol” teorisi; PKK’nın her köşeye sıkıştığında başvurduğu “tek taraflı aseşkes” yalanının işlemediği hallerde kullanılacağı can simitidir!

Açıkça görülüyor ki, terör örgütünün gençlik yapılanması YPG için “kendi halkını koruyan bir örgüttür” diyen Dersimli Kemal, PKK’nın kazdığı hendeklerde mevzilenmiştir…

Emperyalizmi ve onun kara gücü PKK’ya, taze kan sağlamakla görevli bir elemandır!

Nitekim, CHP’nin son Genel Başkanı Deniz Baykal’ı bile çileden çıkartmıştır.

Baykal, 80’inden sonra gerçek CHP‘yi aramak üzere yola çıkmak zorunda bırakılmıştır.

Burdur’da partililerle bir araya gelen eski genel başkan, “Türkiye’nin CHP’ye ihtiyacı var. Ama hangi CHP’ye?” diye sorduktan sonra, “O bildiğimiz, bu memleketi kurtarmış, Atatürk’e ve onun düşüncelerine inanan, gerçek CHP’ye” diyerek, yanıtı yine kendisi vermiştir…

Baykal’ın oldukça geç söylenmiş bu sözleri, Yeni CHP’nin ne olmadığını anlamak için yeterlidir…

***

PROFESÖR ARI, KENDİNİ TARİF ETMİŞTİR!

Sebahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı, okumamış olanların ferasetine güvendiğini söyleyerek, aslında kendini tarif etti!..

Arı, acaba okumadan mı profesör olmuştur?

Okuyarak bu kadar “anlayışsız” veya “sezgiden yoksun” nasıl olunur, anlamak mümkün değil!

Hazret, “feraset” sözcüğünü “zeka” anlamında kullandıysa, zaten bir çuval inciri berbat etmiştir…

Hoca; Emine hanımı öveyim derken, Davutoğlu’nu yerin dibine soktu!

Katıldığı bir TV programında, okuma oranının artmasından duyduğu endişeyi dile getiren profesör, “Erdoğan giderse tam bir felaketle karşı karşıya kalırız” diyen bir bilim adamıdır…

Türkiye’nin en tehlikeli kesiminin okumuş kesim olduğunu belirten Bülent Efendi, “Ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede: Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar; okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır” demişti…

Bu beyanı sonunda, YÖK başkanlığına veya Milli Eğitim Bakanlığına getirilmesi beklenirken, “Görüntüler montajdır” diyerek, üniversitedeki görevinden istifa etmesi sürpriz oldu tabi…

Yeni ve Yakın Çağ Tarihi doktoru olan Arı’nın, montajı ıspatlamadan istifa etmesi, inandırıcı olmadığı gibi, bir bilim insanına hiç yakışmadı!

***

BUNDAN SONRASINA RIZA(MIZ) YOKTUR!

İngiliz gazetesi İndependent, Reza Zerrab’ın ABD’de tutuklanmasının Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı zor durumda bırakabileceğini yazdı:

Gazete, “Erdoğan’ın uykularını kaçıracak bir tutuklama oldu” şeklinde yorum yaptı.

FBI Bölge Direktörü Diego Rodriguez, “Reza Zarrab’ın tutuklanması, Türkiye’deki ortaklarına ciddi bir mesajdır” dedi.

Hükümet sözcüsü Ömer Çelik, yapılan yorumları:

“Cumhurbaşkanı ve bazı arkadaşlarına karşıtlık üretmek üzere yapılan hastalıklı faaliyetler” olarak değerlendirdi.

Ankara’da, Reza’nın ortağı, Babek Zencai’nin İran’da idam cezasına çarptırıldıktan sonra korktuğu ve bu yüzden ABD’den korunma istediği konuşuluyor.

Doğruluk payı yüksek olan bir değerlendirme.

ABD yönetiminin Zerrab’ı, Türkiye’ye karşı kullanacağı kesindir.

Bu yüzden, Zerrab’ın önünde yatanların paniklemesi doğal kabul edilmelidir.

Onun bu zor günlerinde; yanında duranlar, altında ve üstünde yatanlar kim bilir nerelerdedir?

AKP, Zerrab’ın tutuklamasının ardından, bir gece yarısı operasyonu ile “gizlilik yasası” çıkarttı:

TBMM‘nde “Kişisel Verilerin Korunması Yasa Tasarısı”na, Meclis Adalet Komisyonu’nda hiç gündeme gelmeyen bir madde eklendi.

Bundan böyle, Türkiye’nin menfaatlerinin ciddi şekilde zarar göreceği durumlarda, kişiler hakkında yabancı ülkelerin istediği veriler paylaşılmayacakmış!

Kişilerle ilgili verilerin, Türkiye’nin menfaatine aykırı olup olmadığına, hangi ölçüye göre, kim karar verecek?

O da belli değildir!

***

ALIŞKANLIK YAPMAZSA!?..

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu Hanımefendi, Ensar Vakfı’nın Karaman Şubesi’nde, 2 yıl süren çocuklara tecavüz olaylarını, “Bir kereden birşey olmaz” diyerek tek eylem kabul etti!

Sosyal medyada “Alışkanlık yapmazsa tabi” diyerek, Bakanı “ti”ye alanlar milyonu aştı…

Karaman’dan sonra, bir skandal da Artvin’de patlak verdi!

Yusufeli Anadolu İmam Hatip Lisesi Kuran öğretmeni Rüstem Efendiyi, 14 yıl önce tecavüz ettiği öğrencilerinden biri deşifre etti:

Tecavüzlerin en az 14 yıl devam etmesi üzerine, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ne diyeceğini şaşırdı tabi…

Yusufeli olayını, Karaman olayı üzerine koyarak, ikisini bir tek eylem olarak savunmaya kalkışsa, bu hesaba, öğretmen Rüstem’in avukatı eski AKP Artvin İl Başkanı “yok artık” diyerek itiraz edebilirdi!?

MHP‘nin çocuk istismarını önlemek amacıyla Meclis’te komisyon kurulması isteğine ise en çok karşı çıkan, o gün genel kurulu yöneten AKP Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’dı.

Aydın’ın, vaktiyle Ensar Vakfı’nın Adıyaman Şubesi’nde konuşmacı olarak katıldığı ortaya çıktı.

Tecavüzcü öğretmenleri protesto eden KTÜ öğrencilerini, polisin yere yatırıp dövmesi, işin tuzu biberi olarak kayıtlara girdi…

Polisten “Ensar dayağı” yiyen kızlar, vize sınavlarında başarı gösterebilirler mi bilinmez ama “tecavüz” sözcüğünü bir daha ağızlarına almayacaklarından eminim!..

Sema Hanım ise, elbette ki tecavüzcüleri savunmuyordu.

AKP’ye yakın bir vakfı korumak isterken çam devirdi; gündem yarattı, sosyal medyada alay konusu oldu…

İş kazasıdır ve onun sorunudur…

Siyaseti karşıtlık üzerinden yapanların bu tür gafları görmezden gelinemez elbette…

Ne ekerseniz, onu biçeceksiniz bayanlar beyler!

Ne demiş eskilerimiz:

“En büyük hatayı yapın ama en küçük hatayı savunmayın!”

Cemil Can