KONUK YAZARLAR

SUÇLULARI DESTEKLEMEYECEĞİZ!..

pkk_asker_2

Suça ortak olmayacağız” başlıklı bildirinin ne amaçla yazıldığını anlamak için biraz öncesini bilmek gerekir.

27 Aralık 2015 günü yayınlanan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Sonuç Bildirgesi (1) bu konuda yeterli ipuçlarını vermektedir.

DTK, Demokratik Toplum Hareketi’nin (DTH) sivil toplum kuruluşlarını tek çatı altında toplayan oluşumudur. (2)

DTH çatısı altındaki “sivil toplum kuruluşları” ile HEP, DEP, HADEP, DEHAP çizgisini takip eden Demokratik Toplum Partisi (DTP) anlatılmak istenmektedir. (3)

Çatı örgütü olarak kabul edilen Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) (4), PKK ile doğrudan ilişkisi bulunan Demokratik Toplum Hareketi’nin (DTH) yerini almış bir yapıdır.

DTK Sonuç Bildirisi‘nde “Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan ağır tecrit ve sürecin buzdolabına kaldırıldığı açıklaması, AKP’nin Kürt sorununa bir çözüm politikasının olmadığının, baskı ve savaşla Kürt halkının Özgürlük Mücadelesini tasfiye etmeyi amaçladığının açık kanıtı olmuştur” denerek, kendilerine göre bir tespit yapılmıştır…

DTK Sonuç Bildirisi’nden varılan sonuçlar ise şunlardır:

1.) AKP üst yönetimi “siyasi darbe” yaparak, “devlete ve bürokrasiye el koymuş” ve 7 Haziran seçim sonuçları ortadan kaldırılmıştır,

2.) Bunun üzerine; “bazı il ve ilçelerde halk meclisleri özyönetim kararı almıştır”,

3.) “Kürt halkının hukuki, siyasi ve statü talebi kabul edilmediği için Kürt halkı da kendi öz gücüne dayanan bir mücadele sürecine girmiştir”…

Anlaşılıyor ki, PKK, “Çatışmasızlık” olarak adlandırdığı dönemde; belediyelerin iş makineleri ile hendek ve tüneller kazmış; roketatarlar ve uzun menzilli silahlar getirerek, militanlarına dağıtmıştır…

Ayrılıkçı Kürtler, bu bildiride “demokrasi ve özgürlük” şeklinde ortaya koydukları taleplerinin, özünde “siyasi statü” olduğunu, hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıklamışlardır...

Son yıllarda; “Biji Serok Obama” sloganını atarak övünen ve ABD’nin bölgedeki “kara gücü” olmayı kabul eden PKK, 22 Temmuz‘da uykudaki iki polis memurumuzu şehit ederek yeniden çatışma ortamına dönmüştür…

Türk ve Kürt analarını ağlatmayı başaran bu katil örgüt, yaşattığı sorunların aşılabilmesi için “diyalog ve müzakere kanallarının yeniden devreye girmesini” ve “Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanmasını” şart koşmaktadır…

Özetlersek; 40 bin insanın katili Öcalan serbest bırakılmaz ve “Açılım” sürecine geri dönülmez ise, şehir savaşını devam ettireceklerini, hatta Türkiye’nin her tarafına yayacakları tehdidini ileri sürmektedirler…

Bildiriyi aşağıdaki (1) no’lu bağlantıyı tıklayarak, bir kaç kez okumanızı öneriyorum.

DTK‘ya bağlı kuruluşlara adeta talimat gibi verilmiş çok önemli birkaç noktanın altını çizmek istiyorum:

DTK olarak halk meclislerinin ilan ettiği özyönetim ilanlarını ve halkımızın her alanda yürüttüğü bu haklı ve meşru direnişi sahipleniyor; Kürt halkının ve tüm Türkiye halklarının bu direnişlere katılmasını ve destek vermesini demokrasi ve özgürlük mücadelesi gereği olarak görüyoruz.”

Bildiride uluslararası kuruluşlara da davet yapılıyor:

“Bu çerçevede çatışmalara son verilerek, Türkiye’nin demokratikleşmesi, siyasi çözüm yolunun açılması için, Türkiye’nin bütün demokratik ve toplumsal özgürlük güçlerini, siyasi partileri, şahsiyetleri, kanaat önderlerini, inanç toplulukları ve kurumlarını Kürt halkının yürüttüğü meşru ve haklı mücadeleye ve taleplerine destek vermeye davet ediyoruz. Kürdistan’daki bütün toplumsal kesimleri ve siyasi partileri ulusal birlik ruhuyla halkımızın yürüttüğü direnişe sahip çıkmaya; dünya halklarını ve kurumlarını halkımızın meşru özgürlük talepleriyle dayanışmaya çağırıyoruz.”

Çok çok üzülerek söylüyorum ki, PKK’nın davetine ilk icabet eden, benim de mensubu bulunduğum Dersimli Kemal liderliğindeki Yeni CHP olmuştur…

PKK‘nın siyasi uzantısı HDP ile “Barış Bloku”nu Y-CHP oluşturmuştur…

20 Temmuz 2015 tarihinde “Kobani’yi yeniden inşa etme”ye giden HDP’lilerin, organize ettiği PYD’ye destek eylemi sırasında; Suruç’ta canlı bomba ile öldürülen 34 kişi arasında CHP Gençlik Kolları üyeleri vardı…

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin öncülüğünde 10 Ekim 2015’te yapılması planlanan protesto mitingi öncesinde, Ankara Garı önünde patlatılan canlı bombalarla yaşamını yitirenlerin çoğu CHP’li gençlerdi…

Son olarak; 16 Ocak 2016 günü Ankara’da toplanan CHP Kurultayı’nda, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, “Akademisyenler Bildirisi”ni sahiplenerek, DTK’nın destek talebine olumlu yanıt vermiştir…

*** *** ***

Kendilerini “aydın” olarak tarif eden akademisyenlerin bildirisinde ne yazıyor biliyor musunuz?

Bu pek değerli akademisyenlerimiz; TSK’nın, 13 ilçede “özyönetim” ilan eden PKK’lılara karşı 24 Temmuz günü başlattığı operasyonları “suç” olarak görmektedirler…

Bu yüzden bildirinin başlığını “Bu suça ortak olmayacağız” şeklinde koydular…(5)

Operasyonlar, Devletin Kürt halkına karşı; “kasıtlı ve planlı kıyım” olarak nitelenmekte ve “başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirilen katliam ve bilinçli uygulanan sürgün politikası” olarak kabul edilmektedir…

DTK Sonuç Bildirisi’nde olduğu gibi, bu bildiride de “uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesi” talep edilmektedir…

Yine bağımsız gözlemcilerin katılımıyla; “Müzakere koşullarının hazırlanması ve Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasının oluşturulması” önerilmektedir…

Son olarak da, “Devletin vatandaşlara uyguladığı şiddete hemen şimdi son verilmesi” istenerek, güvenlik güçlerinin teröristlere karşı yürüttüğü operasyonlar, vatandaşa karşı uygulanan şiddet olarak gösterilmektedir…

Öz itibariyle, “Akademisyenler Bildirisi”nin DTK Sonuç Bildirisinden ne farkı var?

Rahatlıkla denebilir ki, ikincisi DTK’nın talimatı üzerine yazılmış bir bildiridir…

*** *** ***

Her iki bildiri de Türk Ceza Kanununun, “Suçu ve suçluyu övme” başlıklı 215. maddesi (6) açısından sorunludur:

215. maddeye göre, işlenmiş bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen övme cezalandırma nedenidir.

Yasaların verdiği görevleri yapan güvenlik kuvvetlerini suçlu, terör örgütü üyelerini ise masum vatandaş gibi göstermek, açık ve yakın tehlike yaratacak şiddet çağrısı içermektedir!..

Öyle ya, Devletin masum halka karşı “kasıtlı ve planlı kıyımı” varsa, insan olan herkesin buna karşı çıkması gerekmektedir…

Güvenlik kuvvetleri, masum halkı katlediyor ve sürgüne yolluyorsa, zulme karşı direnmek halkın hem hakkı, hem de ödevidir…

Dolayısıyla “Akademisyenler Bildirisi”, halkı devlete karşı eylem yapmaya özendiriyor!..

Bildiri, içeriği itibariyle de terör örgütüne yardım ediyor…

TCK m 220, (7) terör örgütlerine yardım edenler ile propagandasını yapan kişilerin cezalandırılmasını ön görmektedir…

Y-CHP‘nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu bildiri için :”Bizim de katılmadığımız yönleri var ama insanlar düşüncelerini özgürce söyleyecekler” diyerek, terör örgütünü övme ve propagandasını yapmayı, düşünce ve ifade özgürlüğü içerisinde göstermektedir…

*** *** ***

Görüldüğü gibi, her iki bildiri ile yasa dışı terör örgütünün eylemleri onaylanıp, örgüte sahip çıkılmakta ve örgütün işlediği suçları kamuoyuna iyi göstermeye çalışılmaktadır…

Bir terör örgütünün işlediği suçları meşru saymak, iyi görmek, düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğü sınırlarını aşan bir eylemdir!..

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, süreklilik gösteren kararlarında, kamuoyunun bir bölümünün ve hatta çoğunluğun hoşuna gitmeyen, ürkütücü, şok edici, fikirlerin, Sözleşmenin 10. maddesi ile korunduğunu belirtmekle birlikte; “şiddeti teşvik edici” ve “övücü” söylemler ile “azınlıklara karşı nefret” söyleminin bu özgürlüğün istisnasını oluşturduğunu defalarca ortaya koymuştur…

Ana muhalefet partisi liderinin bile, bu önemli ayırımı bilmediği ve bu nedenle de suç işlenmesini teşvik ettiği bir ülkede yaşadığımızı asla gözardı edemeyiz…

İfade hürriyeti”nin (8) nerede başlayıp nerede bittiğini; siyasi parti liderleri, sivil toplum örgütleri veya “aydınlar”dan öğrenme ile yetinirsek, başımızı beladan kurtaramayız!..

Benden söylemesi…

Cemil Can

 

DİPNOTLAR:

1.)http://demokratiktoplumkongresi.com/dtk/

2.) https://tr.wikipedia.org/wiki/Demokratik_Toplum_Kongresi

3.)https://tr.wikipedia.org/wiki/Demokratik_Toplum_Hareketi

4.)https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BCrdistan_Topluluklar_Birli%C4%9Fi

5.)http://www.haberler.com/kiyamet-koparan-akademisyenlerin-bildirisinin-tam-8065470-haberi/

6.)MADDE 215– (1) İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse (Ek ibare : 6459 – 11.4.2013 / m.10)“bu nedenle kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması hâlinde,” iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

7.)MADDE 220– (1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

 

(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.

(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.

(6)(Değişik: 6352 – 2.7.2012 /m.85) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.(Ek cümle : 6459 – 11.4.2013 /m.11)“ Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır.”

(7) (Değişik: 6352 – 2.7.2012 /m.85) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.

(8) Örgütün(Değişik ibare : 6459 – 11.4.2013 /m.11) cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekildepropagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

8.)İfade hürriyeti, Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde düzenlenmiştir.

Maddenin birinci fıkrasında, “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak kamu makamlarının müdahaleleri olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü, haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar”,

İkinci fıkrasında ise, “Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın ve ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.” denilmektedir.

İşte O Bildiriler