KONUK YAZARLAR

KİMİNLE SAVAŞTIĞIMIZI BİLELİM!..

pkk_saldirilari_1

 

PKK, 11 Temmuz’da “çatışmasızlık bitti” diyerek, askerlerimize saldırdı!..

Bu tarihi unutmayalım…

Sonra, Suruç’taki canlı bomba eylemi yapıldı. Ardından Türkiye IŞİD’e operasyon başlattı. PYD mevzileri de vuruldu!..

PKK ise, misilleme olarak uykudaki polislerimize suikast yaptı. İki şehit verdik…

Küresel güçlerin amacı Türkiye’yi karıştırmak ve savaşmadan teslim almaktı. Karıştırdılar da…

PKK’ya operasyonlar başlamadan önce:

-Diyarbakır’daki HDP mitinginde bombanın patlamasından sonra, halka soğukkanlılık tavsiye eden HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Suruç olayından sonra: ”Artık halkımız kendi güvenliğini almak zorunda” diyerek, silahlanma önerdi!..

Suruç’tan 4 gün önce, KCK Yöneticisi Cemil Bayık:” Silahlanın, yer altı sistemi kurun, tüneller kazın” diye emir vermişti!..

-HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ise: ”Biz sırtımızı YPJ‘ye, YPG‘ye ve PYD‘ye dayıyoruz” diyerek tehdit etti…

Hakkarı Milletvekili Abdullah Zeydan: ”PKK’nın öyle bir gücü var ki, sizi tükrüğüile boğar” dedi…

Bir tek Türk halkının sırtını dayayacağı yeri gösteren yok!..

Operasyon başladıktan sonra:

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Alistair Baskey, PKK’ya “Türkiye hükümetiyle diyaloğa girme” çağrısı yaptı… PKK’nın Türkiye ile bir cephe daha açmasını akıllıca bulmayan yetkili, PKK’ya yönelik operasyonlarda; Türkiye’den “makul” olmasını beklediklerini söyledi…

ABD’li yetkililer tek hedeflerini, IŞİD’inelinde tuttuğu son sınır hattından sökülmesi olarak açıkladılar…

Suriye’ye “demokrasi getirmek” için Esat’ı devirme, insan hak ve özgürlükleri getirme vb. gibi masalları anlatma işini ise bizim ahmaklara bıraktılar…

Onların tek hedefi: Türkiye’nin son sınır hattının ele geçirilmesidir…

İngiliz gazetesi Finansial Times‘e göre, olağanüstü NATO toplantısında; Türkiye’den PKK’ya yönelik operasyonları “kısıtlaması” ve “orantılı karşılık” vermesinin istendiği yazıldı..

Bizlerin silahsız gösteri ve yürüyüşlere müdahale eden polisten sürekli istediğimiz “orantılı güç kullanma” gibi bir şey yani… PKK ne yaparsa, siz de o kadar karşılık verin diyorlar. Çünkü PKK onlara daha çok lazım, bitirilsin istemiyorlar…

Yoruma ihtiyaç duyulacak bir tek sözcük kullanmadılar!.. Her şeyson derece açık…

***

4 Mart 2006’da Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanı olduğunu açıklayan Erdoğan, iki günlük resmi Çin ziyaretinde; “Çin ile ilişkilerimize stratejik (1) açıdan bakıyoruz” dedi…

Bu cümle ile verilen mesaj çok önemlidir!

Bana biraz, Erdoğan NATO’ya parmak sallıyor gibi geldi!..

Çin ile ilişkilere “stratejik” bakmak, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) (2) göz kırpmak anlamına da gelir…

Çin’i üst üste 3 kez ziyaret eden Erdoğan, Çin’in toprak bütünlüğü ve egemenliğini desteklediği mesajını verdi…

Az iş değildir; “Doğu Türkistan İslami Hareketi”ni de terör örgütü olarak kabul etti…

Çin tarafı ise, Türkiye’nin IŞİD ve PKK‘ya karşı mücadelesini desteklediğini ifade etti…

Yakın geçmişte “Yüksek İrtifa Gelişmiş Hava ve Füze Savunma Sistemi” ihalesinde en uygun fiyatı Çin’in vermesi, Türkiye-Çin ilişkilerinden ABD ve NATO’nun duyduğu rahatsızlık, buna rağmen Türkiye’nin Çin ile görüşmeyisürdürmesi, (3) birlikte değerlendirildiğinde; örgütün “diyalog ortağı” olan Türkiye Cumhuriyeti, Cumhurbaşkanının ağzından çıkan bu bir cümlelik mesajında; “strateji” sözcüğünün kullanılması, akıllara bu olasılığı getirmektedir…

Bana göre Türkiye’nin tercihi son derece doğru ve isabetlidir

***

Devletlerarası ilişkiler çok yönlü ve karmaşıktır. Bu ilişkileri kısa süre içerisinde kestirip atmak öyle kolay olamaz elbette

Nitekim, Türkiye bir taraftan ŞİÖ’ne yaklaşırken, diğer taraftan ABD ile “İncirlik Mutabakatı”nı imzalamakzorunda kalmıştır!

İlginçtir; bu mutabakatla PKK‘nın Suriye kolu PYD, terör örgütü kabul edilmemiştir!..

PKK’nın gövdesi terör örgütüdür ama kolu değildir!?..

Pentagon sözcüsü Jeff Davis: “PKK ayrıdır YPG ayrı” demiş…

Pentagon’un bu açıklamasından hemen sonra, YPG sözcüsü Redur Xelil: “PKK ile örgütsel bağlantımız yok” dedi…

Ardından, ABD Dışişleri Sözcüsü John Kirby: “İncirlik sayesinde YPG’ye daha aktif destek vereceğiz” dedi…

Beyaz Saray Sözcüsü Eric Shultz ise: “Gerilimin düşmesi ve barış sürecine geri dönüş çağrısı yapıyoruz” dedi…

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner’ın: ”IŞİD’e karşı savaşan grupların tamamına ABD tarafından destek verilir” şeklindeki açıklamasından sonra; “İncirlik mutabakatı ile YPG’ye aktif desteklerini artıracaklarını” söyledi…

Shultz, “PKK’nın saldırılarını kınıyoruz, PKK bir terör organizasyonudur, Türkiye’nin savunma hakkına destek veriyoruz” diyerek, PKK’nın vurulmasına itiraz etmedi…

New York Times‘ta çıkan bir açıklamada; ABD’li bir yetkili, “Türkiye, YPG’ye saldırmayacağı konusunda güvence verdi” dedi

İngiliz The Economist gazetesinde ise: ”Türkiye bölgedeki kaosu artırıyor” yorumu yapıldı…

Bu gazetede yayınlanan makalede; PKK’yı vurarak, olası bir erken seçimde HDP’ye kayan oyları geri alarak, Anayasayı da değiştirecek şekilde, AKP’yi tek başına iktidara getirmek için açılımın sonuçlandırıldığı savunuluyor…

Türkiye’deki Erdoğan karşıtlarının hemen hemen tümü, bu görüşte birleşti!..

Bizimkiler, Türkiye’nin başarısından Erdoğan da yararlanacak korkusu ile neredeyse başarısızlığı savunacak noktaya geldiler. Akıl ve mantıkla açıklanamayacak şekilde kendilerini kaybettiler!..

Gelişmeler bu yönde ilerleyince Davutoğlu da, “PYD’nin Suriye’deki kazanımlarından rahatsız olmadığımızı”açıklamak zorunda bırakıldı…

PYD kazanımlarının; Türkmen, Arap ve Yezidilerden boşaltılan alanlara, Kürtlerin yerleştirilerek “demografik yapı”nın Kürtler lehine değiştirilmesi ve PYD’nin kurduğu “kanton”lar olduğu, tartışma konusu bile değildir!..

Bu kadarı yeterli görülmemiş ki, Başbakanlık Basın Müşaviri Osman Sert’e: “Suriyeli Kürtlerle savaşmıyoruz” açıklaması yaptırılmıştır!..

Sanki ABD’nin, Ortadoğu’da kendi askeri yerine, Kürtleri bir süre daha kullanabilmesi için hükümetimizi böyle bir açıklama yapmaya zorlamışlar ve mecbur bırakmışlar gibi…

Yoksa, PKK’yı bombala ama sakın koluna bir şey yapma isteği izah edilebilir mi?..

Tam da bu noktada; Kürtlerin bağımsız bir devlet kurmaktan ziyade, bağımsız düşünme yeteneğini geliştirmeye ihtiyaçları vardır denebilir…

HDP’nin Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın sırtını yasladığı; YPJ, YPG ve HDP’ye, ABD destek verdiğine göre, son tahlilde Figen’in dayandığı güç ABD’dir…

Obama’nın “kara gücümüzdür” dediği PKK/PYD‘nin görevi bellidir!..

ABD’nin IŞİD’e karşı Ayn El Arap’ta (Kobani) çatışan PYD’ye havadan attığı 24 ton silah ve mühimmatın bir kısmı, hava kuvvetlerimizin 7. operasyonunda, 5 ayrı gizli depoda vurularak imha edildi

Çok açık ve net olarak ortaya çıktı ki, bugün savaştığımız güç; Kürt halkının değil ABD’nin kurup desteklediği terör örgütü PKK ve türevleridir… Tıpkı El-Kaide gibi…

ABD’nin içerimizdeki en tehlikeli müttefiki ise, ne yazık ki, “Silahlı mücadele ile bu iş çözülmez” diyerek; hala utanmadan,sıkılmadan “terörle müzakere”yi savunan Kılıçdaroğlu’nun Y-CHP’sidir!

2000’li yılların başında, silahmücadele ile terörün nasıl bitirildiğini unutturmak için yapılmadık şaklabanlık kalmadı…

Aynı şekilde “Fetullahçı Terör Örgütü” (FTÖ) de ABD’nin himayesinde palazlanmıştır.

Bu örgütün mensupları, ajanlık yapmak” ve “milli orduya kumpas kurmak” suçlamaları ile yargılanmaktadırlar.

En gözü karasavunucuları Y-CHP‘nin milletvekilleridir

Böylece Türkiye’de; biri ABD-AB (NATO) çıkarlarını savunmak için verilecek her görevi yapmaya amade işbirlikçiler, diğeri Türkiye tarafında kalan ama sırtını dayayacak bir yeri de bulunmayanlar olmak üzere, saflar belirgin hale gelmiştir…

Türk halkı, bu ahval ve şerait içerisinde bir çıkış yolu ararken; son 12 gün içinde 17 evladını daha teröre kurban vermiştir. Kalleşçe şehit edilen bu yiğitlerimizin(4) kanı, Türk Ordusu’na adeta “teslim ol” çağrısı yapan, bu ABD-AB işbirlikçisi hainlerin eline bulaşmıştır!..

Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) Strateji: Eskilerin sevkülceyş dediği strateji sözcüğünün anlamı:Bir ulusun veya uluslar topluluğunun, barış ve savaşta benimsenen politikalara destek vermek amacıyla politik, ekonomik, psikolojik ve askeri güçleri bir arada kullanma bilimi ve sanatıdır…

Bir milletin savunmasında askeri, siyasi, ekonomik ve manevi güçleri bir arada kullanma ve düzenleme sanatıdır.

Eski Yunancada strategos kökünden gelen ve “Generalin Sanatı” anlamına kullanılan strateji sözcüğünün çeşitli zamanlarda değişik tanımları yapılmıştır: Clawewitc’e göre, “Harbi kazanmak için muharebeleri kullanma sanatıdır”, Moltke, “Bir çare bulma, en zor şartlar altında icraatta bulunma sanatıdır” demiştir. Baufre ise, “Anlaşmazlıkların halli için kuvvete başvuran iki hasmın diyalektiğidir” diye tarif etmiştir…

Askeri strateji, silahlı kuvvetlerin ya da bu kuvvetlerin bünyesindeki kurumların stratejik amaçlarına ulaşmak için izledikleri yoldur.

(2) Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ):26 Nisan 1996’da Şanghay’da toplanan beş ülkenin Sınır Bölgelerinde Askeri Güvenin Derinleştirilmesi Anlaşması’nın imzalanmasıyla Şanghay Beşlisi (Rusya, Çin,Kazakistan,Tacikistan, Kırgızıstan) kurulmuş oldu… Özbekistan’ın katılımı ile üye sayısı altıya ulaştı ve 2001 yılında ŞİÖ’nün kuruluşu ile sonuçlandı.

Dünya petrol üretim ve kullanım pazarının yarısından fazlasını elinde bulunduran ve Hindistan, İran, Moğolistan ve Pakistan’ın gözlemci olarak bulunduğu örgüt, ABD’ye karşı etkili bir kutup oluşturmaktadır. Dönemin Rusya Devlet Başkanı Putin, örgütün Ağustos 2007’deki Bişkek zirvesinde; “Tek kutuplu dünya kabul edilemez” diyerek birliğin misyonunu ifade etmiştir.

Çıkış noktasına baktığımızda; üye ülkelerin sınır bölgelerinde askeri güvenliği sağlamak gibi görünse de, birincil amacın “Batı”ya karşı alternatif ve etkili blok oluşturmak, ikincil amacın ise dünya nüfusunun 1/4’ünün yaşadığı coğrafyada; en büyük güvenlik tehditleri olarak deklare ettikleri terör, ayrılıkçılık ve aşırıcılıkla mücadele adı atında, bu coğrafyada yaşayan halk ve uygarlıkları dizginlemektir.

ABD karşıtı ilk ciddi adım, 2005’te atılmıştır. ŞİÖ zirve toplantısında, ABD’ye Orta Asya’daki askeri varlığına son verme çağrısı yapılmıştır. Bunun üzerine, Özbekistan’daki ABD askerleri ülkeyi terk etmişlerdir.

Ağustos 2007’de ŞİÖ’ne üye altı ülke, Rusya’nın Ural Dağları’nda “Barış Misyonu 2007” adıyla ortak bir askeri tatbikat gerçekleştirdi.

Türkiye 2012’de örgüte “diyalog ortağı” olarak katıldı. Katılım sonrası kararı değerlendiren Çin’deki akademisyenler ve Rus analistler, bu kararın hem ŞİÖ hem de Türkiye açısından bir devrim niteliğinde olduğunu belirttiler.

Ekonominin hızla büyümesi Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) petrole olan bağımlılığını artırmış; 1993 itibariyle Çin’i petrol ithal eden ülke konumuna getirmiştir. Basra Körfezi bölgesine bağımlılığı azaltmakamacıyla arayışlara giren CHC, özellikle Rusya ve Kazakistan ile petrol boru hattı konusunda bir dizi anlaşmaya imza atmıştır.

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eanghay_%C4%B0%C5%9Fbirli%C4%9Fi_%C3%96rg%C3%BCt%C3%BC

(3) http://www.pau.edu.tr/zyilmaz/tr/sayfa/kritik-gelismeler-ulkemizin-basini-fuze-gibi-dordurdu-artik-zamani-geldi

(4) 20 Temmuz’da; Uzm. Onbaşı Müsellim Ünal, 22 Temmuz’da; Polis Memurları Okan Acar ve Feyyaz Yumuşak, 23 Temmuz’da; Astsubay Yalçın Nane, Polis Memuru Tansu Aydın, 25 Temmuz’da; Başçavuş İsmail Yavuz, Uzmançavuş Mehmet Koçak, 26 Temmuz’da; Polis Memuru M.Fatih Sivri, 27 Temmuz’da; Binbaşı Arslan Kulaksız, 28 Temmuz’da; Uzmançavuş Ziya Sarpkaya, 29 Temmuz’da; Polis Memuru Mehmet Uyar, 30 Temmuz’da; Üsteğmen İbrahim Tanrıverdi, Onbaşı Hamza Yıldırım ve Er Ömer Kaan Kandemir, 31 Temmuz’da; Polis Memuru İsa İpek, Polis Memuru Serdar Kazar ve1 Ağustos 2015’te J.Uzm.Çavuş Ali Gökçeşehit edilmişlerdir.

 

 

pkk_operasyon_1