KONUK YAZARLAR

“YOK HÜKMÜNDE” HAKİMLER VAR!..

hakim

1 MAYIS SERMAYENİN BAYRAMI OLMUŞ!..

Türkiye’de 1 Mayıs: Bazı tabansız “sol örgütler” ile sendika ağalarının makam ve mevkilerini korumak için senede bir gün yaptığı gösterinin adıdır.

İşçi ve emekçinin bayramı olmaktan giderek uzaklaşmaktadır..

Hükümetin 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama yasağına haklılık gerekçesi oluşturmakla görevli bazı sözde “solcular”, her zamanki gibi bu yıl da görevlerini yaptılar. 1 Mayıs sabahı bir pasajdan çıkıp koşarak Atatürk anıtı yanında toplanan TKP yandaşları ile polisin itiş kalkışı, adeta toplumsal olayları bastırmak için polisin yaptığı tatbikat gibiydi!..

Doğal olarak Taksim’e çıkan yollarda yine biber gazı ve TOMA vardı!..

Hak-İş ve Memur Sen‘in Konya’daki 1 Mayıs kutlaması, işçi sınıfının getirildiği nokta bakımından ibretlikti. Taşeronlaşma, kıdem tazminatı, iş güvenliği ve işçi ücretleri ile ilgili kayda değer bir söz söylenmeyen emekçi mitingine, dış politika damgasını vurdu!

Sanki kürsüde işçi liderleri değil de Recep Tayyip konuşuyordu…

Emekçi Bayramı’nda, Eset’e verdi veriştirdiler, Sisi’ye ve Müslüman Kardeşler’e selam gönderdiler…

Sermayenin işçi sınıfını nasıl böldüğünün en açık kanıtı bu mitingdi. Parçalardan biri, tıpkı “Kapitalsiz Kapitalistler” gibi ölümüne sermayeyi ve küresel güçleri savunuyordu!..

Neyse ki, Bakırköy Özgürlük Meydanı vardı ve dosta düşmana karşı durumumuzu kurtardı. Perinçek’in konuşmacı olarak katıldığı emek mitinginde; Türkiye’nin yüz akı olduğunu defalarca kanıtlayan Atatürk’ün Gençliği TGB ile Türk-İş, Türk bayrağını sallandırdı…

YOK HÜKMÜNDE” HAKİMLER!..

Fetullahcı Terör Örgütü” (FETÖ) üyelerini tahliye eden hakimlere Kılıçdaroğlu sahip çıktı.

Hukukçular görüş açıklamadan, ilk açıklamayı o yaparak görev adamı olduğunu bir kez daha kanıtladı.

O kadar hızlı hareket etti ki, ne kadar ilkesiz ve cahil biri olduğunu gizleyemedi.

Açıklamasını olduğu gibi dipnota koyuyorum.(1)

Kılıçdaroğlu’na göre, Sulh Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri hatalı olarak verilen tutuklama kararlarını düzeltmek için vardır!

Varın bundan sonrasını da siz düşünün gari…

Y-CHP‘nin iki numaralı adamı Sezgin Tanrıkulu da; “Hakime gözaltı kararı hukuk devletinin sonudur” diyerek, F Tipi Cemaat’e kol kanat gerdi. (2)

Cemaat’in yarattığı bataklıkta yeşeren Zekeriya Öz gibi “hukukçular” ise, Zaman gazetesine açıklama yaparak görevlerini ifa ettiler!.. (3)

Atatürk’ün CHP’sinin başına gelebilecek en büyük felaket, hukuk mahkemeleri ile ceza mahkemelerini ayıramayan Dersimli Kemal’di elbette, o da geldi!..

Bu aralar en sık duyduğumuz; Anayasal güvence altında (4) görev yapan hakimlerin tutuklanmasına gerek yoktur, delilleri karartacak ve kaçacak değiller cümleleri oldu…

AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte “tutuklama” tedbirinin en kötü şekilde kullanıldığını söylemek yanlış değildir tabii…

Lakin bu olayı; Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 88. maddesinde (5)belirtilen “suçüstü hali” gibi düşünmek gerekiyor…

Türk Ordusu’na kumpas yapan bir örgütün, hukuka aykırı olarak cezaevinden kaçmasına yardım etmek suçtur!..

Dolayısıyla cezaevinden “kaçma” sonucunu doğuracak şekilde, “tahliye” kararı veren hakimleri, “hatalı karar” verdikleri için tutuklandılar şeklinde değerlendirmek son derece hatalı olmuştur…

Nitekim, Ceza Muhakemesi Kanunu’muza göre, soruşturma evresi işlemleri olan; gözlem altına alma, gözaltı, tutuklama ve tutukluluğun incelenmesi konularında yetki, sadece Sulh Ceza Hakimine verilmiştir. (6)

Sulh Ceza Hakiminin vermiş olduğu tutuklama kararlarına itiraz ise, yine Sulh Ceza Hakimliğine yapılabilir.

Mahkemeler ancak kovuşturma evresinde tahliyeye karar verebilirler…

17 ve 25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturmaları’ndan sonra yapılan bu düzenleme, hiç kuşku yok ki, doğru değildir ve pek çok yönüyle eleştirilebilir.

Ne var ki, bir mahkemenin yürürlükteki yasalara uymaması düşünülemez!

Sokaktaki adamın bile kolaylıkla anlayacağı açık yasa hükümlerine rağmen, yasaya aykırı verilen tahliye kararları, hiçbir şekilde “hatalı karar” gibi değerlendirilip, masum gösterilemezler!..

Başka bir söyleyişle hakimler görev ve yetkilerinin nelerden ibaret olduğunu bilmek durumundadırlar…

Üstelik tahliye kararlarını veren hakimler, bu kararlarını savunmak üzere basın toplantısı yapma ihtiyacı içerisine bile girmişlerdir.

Dolayısıyla bu çabalarını örgütsel faaliyet içerisinde değerlendirmekte bir yanlışlık kalmamıştır!..

Kaldı ki, Ergenekon ve Balyoz Davalarında bütün tahliye kararlarına itiraz ederek, sanıkların yıllarca hapiste kalmalarına sebebiyet vermekle, tahliye konusundaki tutumlarını çok önceden belli etmişlerdi.

Dolayısıyla bu olayda tahliye kararı vermelerini “özgürlükçü düşünceye” sahip olmalarına bağlamaya olanak bulunmamaktadır…

Sonuç olarak; FETÖ üyelerinin tutuklanması karşısında, kendilerine görev düştüğüne inanan ve bu inançlarının gereğini yerine getirenler, hakim bile olsalar, yaptıklarının sonuçlarına katlanmak zorundadırlar!..

Av. Cemil Can

 

 

DİPNOTLAR:

(1) “Yargı kararlarının uygulanması lazım arkadaşlar. Demokratik ülkelerde bir mahkeme bir karar verdiği zaman bu karara herkesin uyması gerekir. Mahkemenin kararı yanlış ise onu kendi prosedürü içinde yargının bu kararı bu sorunu çözmesi gerekiyor. Asliye Hukuk Mahkemeleri, Sulh Hukuk Mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bunun için var.

Yargı kendi içinde sorunu çözer ve adaleti sağlar. Ama ‘Bir mahkemenin verdiği kararı ben uygulamayacağım, çünkü o mahkeme kararını tanımıyorum’ demek demokrasilerde olmaz doğru değildir. Bu anayasal bir suçtur. Bu adalete olan güveni de temelinden sarsar.” (Kemal Kılıçdaroğlu)

http://www.bugun.com.tr/gundem/bu-karari-verenler–haberi/1614519

 

(2) http://www.karsigazete.com.tr/politika/2-hakime-gozalti-karari-hukuk-devletinin-sonu-demek-h38164.html

 

(3)http://www.zaman.com.tr/gundem_hakimlere-tutuklama-kararina-sert-tepkiler-herhalde-dunya-adalet-tarihinde-ilktir_2291903.html

 

(4) ANAYASA

 

Madde 139 – Hakimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.

 

Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.

 

Madde 140: Hakim ve savcıların nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri, aylık ve ödenekleri, meslekte ilerlemeleri, görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi, haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi, meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve meslek içi eğitimleri ile diğer özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.

http://www.anayasa.gen.tr/1982ay.htm

 

(5) HAKİMLER VE SAVCILAR KANUNU

 

Madde 88 Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâlleri dışında suç işlediği ileri sürülen hakim ve savcılar yakalanamaz, üzerleri ve konutları aranamaz, sorguya çekilemez. Ancak, durum Adalet Bakanlığına derhal bildirilir.

http://www.hsyk.gov.tr/Mevzuat/Kanunlar/Hsk.html

 

(6) CEZA MUHAKEMESİ KANUNU

Gözlem altına alınma

Madde 74 – (1) Fiili işlediği yolunda kuvvetli şüpheler bulunan şüpheli veya sanığın akıl hastası olup olmadığını, akıl hastası ise ne zamandan beri hasta olduğunu ve bunun, kişinin davranışları üzerindeki etkilerini saptamak için; uzman hekimin önerisi üzerine, Cumhuriyet savcısının ve müdafiin dinlenmesinden sonra resmî bir sağlık kurumunda gözlem altına alınmasına, soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından karar verilebilir.

Gözaltı

Madde 91 – (1) Yukarıdaki maddeye göre yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir. (Değişik ikinci cümle: 25/5/2005 – 5353/8 md.) Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren yirmidört saati geçemez.(Ek cümle: 25/5/2005 – 5353/8 md.) Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre oniki saatten fazla olamaz.

(2) Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır.(1)

(3) Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin, her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. Gözaltı süresinin uzatılması emri gözaltına alınana derhâl tebliğ edilir.

(4) (Ek: 27/3/2015-6638/13 md.) Suçüstü hâlleriyle sınırlı olmak kaydıyla; kişi hakkında aşağıdaki bentlerde belirtilen suçlarda mülki amirlerce belirlenecek kolluk amirleri tarafından yirmi dört saate kadar, şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar sırasında ve toplu olarak işlenen suçlarda kırk sekiz saate kadar gözaltına alınma kararı verilebilir. Gözaltına alma nedeninin ortadan kalkması hâlinde veya işlemlerin tamamlanması üzerine derhâl ve her hâlde en geç yukarıda belirtilen sürelerin sonunda Cumhuriyet savcısına, yapılan işlemler hakkında bilgi verilerek talimatı doğrultusunda hareket edilir. Kişi serbest bırakılmazsa yukarıdaki fıkralara göre işlem yapılır. Ancak kişi en geç kırk sekiz saat, toplu olarak işlenen suçlarda dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Bu fıkra kapsamında kolluk tarafından gözaltına alınan kişiler hakkında da gözaltına ilişkin hükümler uygulanır.

a) Toplumsal olaylar sırasında işlenen cebir ve şiddet içeren suçlar.

Cemil Canb) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Kasten öldürme (madde 81, 82), taksirle öldürme (madde 85),

2. Kasten yaralama (madde 86, 87),

3. Cinsel saldırı (madde 102),

4. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),

5. Hırsızlık (madde 141, 142),

6. Yağma (madde 148, 149),

7. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

8. Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma (madde 195),

9. Fuhuş (madde 227),

10. Kötü muamele (madde 232),

c) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda yer alan suçlar.

d) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen suçlar.

e) 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununa dayanılarak ilan edilen sokağa çıkma yasağını ihlal etme.

f) 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3 üncü maddesinde belirtilen suçlar.

(5) Yakalama işlemine, gözaltına alma ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet savcısının yazılı emrine karşı, yakalanan kişi, müdafii veya kanunî temsilcisi, eşi ya da birinci veya ikinci derecede kan hısımı, hemen serbest bırakılmayı sağlamak için sulh ceza hâkimine başvurabilir. Sulh ceza hâkimi incelemeyi evrak üzerinde yaparak derhâl ve nihayet yirmidört saat dolmadan başvuruyu sonuçlandırır. Yakalamanın veya gözaltına alma veya gözaltı süresini uzatmanın yerinde olduğu kanısına varılırsa başvuru reddedilir ya da yakalananın derhâl soruşturma evrakı ile Cumhuriyet Savcılığında hazır bulundurulmasına karar verilir. (1)

(6) Gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hâkiminin kararı üzerine serbest bırakılan kişi hakkında yakalamaya neden olan fiille ilgili  yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve Cumhuriyet savcısının kararı olmadıkça bir daha aynı nedenle yakalama işlemi uygulanamaz. (1)

(7) Gözaltına alınan kişi bırakılmazsa, en geç bu süreler sonunda sulh ceza hâkimi önüne çıkarılıp sorguya çekilir. Sorguda müdafii de hazır bulunur. (1)

Tutuklama kararı

Madde 101 – (1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

Tutuklulukta geçecek süre

Madde 102 – (1) (Değişik: 6/12/2006 – 5560/18 md.) Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.

(2) Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.

Cumhuriyet savcısının tutuklama kararının geri alınmasını istemesi

Madde 103 – (1) Cumhuriyet savcısı, şüphelinin adlî kontrol altına alınarak serbest bırakılmasını sulh ceza hâkiminden isteyebilir. Hakkında tutuklama kararı verilmiş şüpheli ve müdafii de aynı istemde bulunabilirler. (Mülga üçüncü cümle: 25/5/2005 – 5353/12 md.)

Tutukluluğun incelenmesi

Madde 108 – (1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100 üncü madde hükümleri göz önünde bulundurularak, şüpheli veya müdafii dinlenilmek suretiyle karar verilir. (1)

(2) Tutukluluk durumunun incelenmesi, yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde şüpheli tarafından da istenebilir.

(3) Hâkim veya mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da birinci fıkrada öngörülen süre içinde de re’sen karar verir.

__________

(1) 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle bu fıkrada yer alan “işlediğini düşündürebilecek emarelerin” ibaresi “işlediği şüphesini gösteren somut delillerin” şeklinde değiştirilmiştir.

http://www.ceza-bb.adalet.gov.tr/mevzuat/5271.htm