KONUK YAZARLAR

“GERİ ZEKALILAR”!..

 tutu

GERİ ZEKALILAR”IN DA YAPACAĞI İŞLER VAR!..

PKK terörist örgütler listesinden çıkartılıyor. Bundan böyle “PKK’lı aktivistler” olarak isimlendirilecekler. Bir süre sonra “özgürlük savaşçıları” olarak anılacakları kesin!.. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un mahkeme kararı ile terör örgütü yöneticisi olduğu hükme bağlandıktan sonra, doğal olarak TSK da terör örgütü olarak anılacak!.. 

Bu noktaya gelene kadar Cumhuriyeti kuran ve topraklarımızı işgalden kurtaran Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunda oturan adam ne yapmıştır? Bu sorunun yanıtını dosdoğru veremedikten sonra ihanet sürecinde piyon olarak, bir yere yerleştirilmekten kurtulmak olanaksızdır!.. 

Kürtçüler, Cemaatçiler, Liboşlar ve İkinci Cumhuriyetçiler’in doluştuğu Atatürk’ün partisi CHP, bu haliyle artık bizim partimiz değildir!.. Tıpkı TSK’nın Türk halkına yabancılaştığı gibi. Ülkemiz gibi CHP de işgal altındadır… TSK da bir zamanlar bizimdi ama bir tek mermi bile atamadan teslim alındı. Şimdi Apo’nun talimatı ile geri çekiliyor, PKK için alan boşaltıyor. Yanlış anlaşılmasın topraklarımızdan çekilen PKK değildir!.. Y-CHP de AKP ve BDP gibi PKK ile aynı masaya oturup, bölünme anayasasını yapmaya çalışmıyor mu? Teröristlere kredi açan, Cemaatlerin peşinde dolaşan, Cumhuriyet’in yıkılması için yol temizleyen bir genel başkan, hiçbir şekilde bizi temsil etmiyor! Kılıçdaroğlu da meşruiyetini kaybetti!.. 

Atlantik ötesinden gelen talimatları izah ve tercüme etmekle görevli Y-CHP’nin akıl hocası Osman F. Loğoğlu, TBMM’nde yaptığı basın toplantısında; Y-CHP olarak çözüm sürecine karşı olmadıklarını söyledi. Loğoğlu: Toplumsal mutabakat komisyonunu andıran tarzda bir komisyon kurulabilirse, elbette bunun içerisinde olabiliriz… Kürt meselesinin toplumsal barışa dönüştürülmesi için adresin TBMM, aktörlerin oradaki siyasi partiler olduğunu düşünüyoruz…” dedi… Hazret CHP tabanını bu şekilde hazırladıktan sonra, Kılıçdaroğlu da Öcalan’ın “çözüm” için önerdiği, Güney Afrika’daki “Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu”nu “incelemek” üzere; baş yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ile Ankara Milletvekili Levent Gök’ü, görevlendirdi. Gerçekte incelenecek bir şey yok ortada. Herşey ayan beyandır. Y-CHP’nin amacı AKP-BDP ortaklığının yapacağı işin içerisinde görünerek verilen görevi yapmaktır. Ancak bu şekilde ziyarete meşruiyet kazandırılabilir!.. 

Kılıçdaroğlu, Öcalan’ın avukatı Catriona Vine‘nin 29 Nisan için örgütlediği heyete adamlarını katarak, kendisinden beklenen görevi yapmış olacak!.. Ziyaret, İngiltere merkezli PKK’ya yakınlığı ile bilinen Demokratik Gelişim Enstitüsü (DPI)’nün davetiyle gerçekleştiriliyor. Bildiğiniz gibi, Habur Açılımı’ndan sonra, Öcalan’ın açıkladığı “yol haritası” ile kamuoyuna duyurulan “Hakikatleri Araştırma Komisyonu”nun ilk tanıtımını yapan da Kılıçdaroğlu’ydu… Anlaşılıyor ki, Meclis’te AKP-BDP koalisyonuna uzak duruyor gibi yaparak, CHP tabanını aldatanlar, sınır ötesi çalışmalara aktif olarak katılmakta bir sakınca görmüyorlar!.. 

Ziyaretine gidilen adamın nasıl biri olduğu ve görüşleri zaten biliniyor. Uluslararası Barış İnisiyatifi‘nin başkanlığını yürüten ve Öcalan’ın özgürlüğü için dua ettiğini söyleyen Başpiskopos Desmont Tutu‘nun, Türkiye’nin PKK ile mücadelesini Güney Afrika’daki Apartheid‘e (1) karşı verilen mücadeleye ve Kürtlerin durumunu da uzun yıllar ırk ayırımı politikasının uygulandığı siyahlara benzettiği biliniyor… Tutu, PKK yanlısı yayın yapan Roj TV‘yi de Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermişti. Deneyimli diplomat Onur Öymen’in söylediğine göre, Tutu, 21 Kasım 2010 tarihinde Brüksel’de Avrupa Parlamentosu binasında toplanan Kürt Konferansı’na gönderdiği mesajda; Öcalan’ın koşulsuz serbest bırakılmasını istedikten sonra, TSK’nın PKK’ya karşı yürüttüğü mücadeleyi durdurmasını talep etmişti. Ayrıca hükümetin PKK ile müzakerelere başlaması için çağrıda bulunan da Desmont Tutu’ydu… Kılıçdaroğlu’nun bir diğer akıl hocası bu adamdır işte!.. 

Kılıçdaroğlu, Y-CHP’nin “sürece” verdiği desteği, şu şekilde açıklıyor: Güya AKP, iktidarı başarısız olursa “Tam sorunu çözecektik CHP engel oldu” demeye hazırlanıyormuş! Bu nedenle de Y-CHP sürece destek oluyormuş! Acaba halkı ahmak yerine koymak başka nasıl olur? Y-CHP şu ana kadar hükümetin hangi icraatına engel olabildi de açılımına engel olabilecek? Bu bir aldatmacadır. sadece seçilmiş iki milletvekilini kodesten çıkarmaya gücü yetmeyen bir parti, iktidarın önünde engel teşkil edemez!.. Açıktır ki, Kılıçdaroğlu görevini bir süre daha gizli tutarak yürütmek istiyor. CHP’nin son kurultay delegeleri,(2) bu gidişe dur demezseniz, siz de ülkenin kurucu iradesine ihanet etmekle suçlanacaksınız! Onlarla birlikte siz de suç ortakları olarak ilan edileceksiniz!.. Tarihe hain olarak geçmeyi içinize sindiriyorsanız, bekleyin de iyice iş işten geçsin!.. 

CHP Genel Başkanlığı’na kaset komplosu ile getirilen Kılıçdaroğlu gerçekte “ulusalcı” değildir. Partiyi elinden kaçırmamak için zaman zaman bu yönde gaz alıcı beyanlarda bulunmaktadır. Zaten “yenilikçi” olmakla övünmekte ve partinin isminin başına “Yeni” sözcüğünü de bu nedenle getirmiş bulunmaktadır. Yaşanan süreç içerisinde, Kılıçdaroğlu’nun yenilikçiliğinin ne menem bir şey olduğu ortaya çıkmıştır. Kılıçdaroğlu’nun sol görüşlü olmadığı da tartışma götürmez. Emperyalizme karşı ve emekten yana olmayan birinden zaten solcu olamaz. O önce Aleviliğini kullanarak bu kitlenin desteğini almıştır. Ardından “sol” söylemi öne çıkartıp, namuslu solcuları da aldatmıştır!.. 

Kılıçdaroğlu, bu iki kesimin desteği ile Baykal-Sav taraftarlarını partiden uzaklaştırmayı başardıktan sonra, kendine yakın yeni bir delege profili yaratmış ve asli görevini yapmaya dönmüştür. Bu noktadan itibaren, TESEV’in bu sadık adamının kendine güveni tamdır ve göreve getirilmesini sağlayan SOROS‘un isteklerini bir bir yerine getirmeye başlamıştır. Hedefte CHP’nin dönüştürülerek, yeni rejime entegresi vardı. Yaşayarak gördük ki, Cumhuriyet’i yıkmayı kendilerine ödev edinmiş AKP-BDP ortaklığının önündeki taşları, her zaman Y-CHP temizlemiştir. Kılıçdaroğlu’nun gündeme taşıdığı konuların neredeyse tamamı, bir süre sonra AKP hükümeti tarafından uygulamaya konulmuştur. Y-CHP’nin muhalifmiş gibi durduğu, örneğin 4+4+4 gibi konuların çoğu, zaten iktidarın bitirmiş olduğu işlerdendir!.. 

Y-CHP’nin uzun tutukluluk süreleri ve “Silivri Hukuku”na karşıymış gibi görünmesi de muhaliflerin gazını almak içindi. Y-CHP, iki milletvekili Ergenekon Davası’na bilerek ve isteyerek kurban vermiştir!.. TSK’nın kalleş bir tertip ile teslim alınması sürecini “Ordu darbecilerden temizlensin” söylemi ile meşrulaştıran, yine Y-CHP olmuştur!.. 

Kılıçdaroğlu, asla vazgeçmediği ve dizginleme gereğini bile duymadığı yardımcısı Tanrıkulu’nun; ulusalcılar için söylediği, “geri zekalılar” nitelemesinden, nedense hiç rahatsızlık duymamıştır. “Ulusalcı” biri olsaydı, bu söz aynı zamanda kendisine söylenmiş olacağından bir tepki verirdi herhalde… Belli ki değildir ve Tanrıkulu’nun tespitini doğru bulduğu için sesini çıkartmamıştır! Diğer yandan, bu kovboy hakkında disiplin soruşturması açmadığına göre, demek ki sözlerini onaylamıştır! Biz “ulusalcıları”, geri zekalı zanneden bu ABD işbirlikçileri ile CIA’nın haber kaynakları bilmelidirler ki, emperyalizme karşı baş kaldırarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntılarından yeni bir devlet kuranlar ulusalcılardır. Ulusalcıların değişmez Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk, bütün dünyanın kabul ettiği gibi yüz yılımızın bir dahisidir!.. Bize geri zekalı diyen zavallılar ve onların sözlerini onaylayan hainler, asıl geri zekalı olanlardır!.. 

Hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde söylenebilir ki, Hüseyin Aygün aslında bir Erdoğan Toprak’tır; bir Gülseren Onanç’tır, bir Salih Fırat’tır, bir Sezgin Tanrıkulu’dur. Bunların toplamı da Kemal Kılıçdaroğlu’dur!.. O nedenle birbirlerinden vazgeçemezler! Anımsarsınız, daha geçenlerde Hüseyin Aygün, Paris’te öldürülen PKK’lıların ailelerine başsağlığına gitmişti. Yetmezmiş gibi bir de PKK bayrakları önünde fotoğraf çektirip yayınlamıştı. Rumlara karşı, Ege’de Türk ordusunun etnik temizlik yaptığını söyleyen de bu zattı. Atatürk ve İnönü ile ilgili sözlerini tekrar ederek, canınızı sıkmak istemiyorum. Diğer devirdiği çamları ise, bilmeyen yok gibidir!.. Acaba neden bu zat, hala Y-CHP’nin dokunulmaz adamıdır?.. Yanıt şudur: Kılıçdaroğlu’nun söylemek istediklerini o söylüyor. Aslında Hüseyin gibi bir kaç kişi Kılıçdaroğlu’na “paratonerlik” yapıyor!.. Hüseyin Aygün’ün bu densiz sözleri karşısında, Kılıçdaroğlu’nun tepkisini de hatırlatalım. Zira bu davranışı bizim için bundan böyle de önemli bir ölçüt olacaktır... 

Son bir hatırlatma ile bitiriyorum: 10 Ocak 2013 günü Amerikan tarzı yemin ederek ünlü olan Y-CHP’nin Kadın Kolları Genel Başkanı Hilal Dokuzcan, Parti Meclisi’nde yaptığı konuşmasında:”AKP’nin örgütlenme modelini inceledik. Kadınları nasıl ikna ettiklerini raporladık. Bazı söylemlerimizin kadınlarda karşılık bulmadığı gerçeğini tespit ettik. Adana’yı pilot bölge olarak kullanacak ve yeni bir çalışma yöntemi uygulamaya sokacağız… Biz de inanç eksenli örgütleneceğiz” dedi… Duydunuz değil mi? Atatürk’ün CHP’si ne hale getirilmiş! Emek eksenli örgütlenmeden, sendikalardan, sivil toplum örgütlerinden söz eden yok. İnanç eksenli örgütlenecekler ve akıllarınca iktidara geleceklermiş! Kafaya bakın hele! Sonunda elbirliği ile CHP’yi parti olmaktan çıkartıp, tekke haline getirdiler. Bu kişiler halen görevdedir ve CHP’nin propaganda çalışmalarını yürütüyorlar!.. 

Kurultay delegeleri, bu duruma ne diyorsunuz peki?.. 

Elbette ki, CHP’nin bu acıklı durumu sürgit böyle devam edemez! Öncelikle kurultay delegelerinin bu oyunu durdurması ve Türkiye’nin kaderine el koyması şarttır!.. CHP’li gençler, ağabeylerine doğru yolu gösterdiler… Aynı yol izlenecek ve CHP kendine gelecektir!.. Aksi halde pek çok kişi gibi ben de siyasi rakiplerimizin Y-CHP üzerinden göstereceği adaylara oy vermeyiz!.. 

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

1.) http://tr.wikipedia.org/wiki/Apartheid

2.) http://www.haberdar.com.tr/politika/iste-chpnin-kurultay-delegeleri-h14675.html

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir