KONUK YAZARLAR

GÖREVLERİMİZİ YAPIYOR MUYUZ?

 

chp

CHP İstanbul İl Örgütü’nün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için düzenlediği etkinliğe katılan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ”Barış sürecinde kadınların rolü ne olmalı” sorusuna “Çözüm sürecine kadınlar destek vermeli. Barış toplumun ortak talebidir. Barışı hep beraber desteklemeliyiz” cevabını vermiştir… 

Kılıçdaroğlu’nun, “açılım” konusunda hükmetten farklı düşünmeyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den sürpriz bir şekilde randevu isteyerek, ikinci Kürt açılımı sürecine müdahale etmesini istemesi, parti tabanında şaşkınlık yarattı. Bazı CHP milletvekilleri Kılıçdaroğlu’nun “açılım masasında yer arama” anlamına gelecek bir tutum izlemesinin, partiye zarar verdiğini savunmuşlar. Grup Başkan Vekil Emine Ülker Tarhan: Açılımın teröre destek kattığını ileri sürerek, “Çocuklarımızın geleceğinden endişeliyim… Bugün yapılanlar teröre değer katmış, demokrasi umudunu azaltmıştır” diyerek, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’ndan farklı düşündüğünü kamuoyuna açıkladı… Eski Genel Başkan Baykal da sessizliğini bozup, Anadolu yollarına düşmeye karar vermdi… 

Hatay Milletvekili Hasan Akgöl, Suriye dönüşünde yaptığı açıklamada; AKP-Öcalan görüşmelerini olumlu bulduğunu, Genel Başkanın da aynı görüşte olduğunu söylemesi partililerin şaşkınlığı bir kat daha artırdı… Zaten Genel başkan da hükümet-Öcalan görüşmeleri için “negatif bakmıyoruz” diyerek, programa aykırı bir söylem içerisine girdi.. 

Bir diğer Hatay Milletvekili Nihad Matkap, Öcalan’ın önerdiği “vatandaşlık” tanımının CHP programında yer alan “milliyetçilik” tanımına uyduğunu söyledi. Program hepinizin elinizin altındadır. 13. sayfada milliyetçilik anlayışımız yazılıdır. Programı okuyunca, Öcalan’ın yaptığı “vatandaşlık” tanımı ile programımızda yazılı milliyetçilik anlayışımızın en küçük bir benzerlik olmadığını zaten göreceksiniz… 

Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu 25 milletvekilinin imzası ile Abdullah Öcalan’ın “Hakikatleri Araştırma Komisyonu” talebini yerine getirmek için önerge hazırlamış… Bu tür örnekleri çoğaltmak mümkün. Biz sadece geçen hafta basına yansıyanları özetledik… 

Bir tarafta Parti Programı, diğer tarafta programa açıkça aykırılık yaratan (ve disiplin suçu olan) bu söylemler!.. 

Program halen yürürlükte ve herkesi bağlayıcı bir metin!.. 

Ne yapılmaya çalışılıyor? Bu duruma daha ne kadar sessiz kalacağız? Bu kadrolar ile seçimlere girilebilir mi? CHP’nin kendine gelmesi için yeteri kadar vakti kaldı mı? CHP’liler CHP’nin yönetimine gelebilecek mi? Bu sorulara benzer, yanıtı verilmemiş yüzlerce soru var kafamızın içinde!.. 

CHP GENEL MERKEZİNDEN VE MİLLETVEKİLLERİMİZDEN ÇIKAN SESLER; HER GEÇEN GÜN KAFAMIZI BİRAZ DAHA KARIŞTIRMAKTADIR... 

Kimin söylediği doğrudur, kime inanmamız gerekir, elbetteki bunun için elimizde bir ölçü olmalıdır. CHP’liler için en doğru ölçü, hiç kuşku yok ki, partili olan herkesin uymak zorunda olduğu CHP Programı’dır!.. 

Yeni CHP’nin merkez yönetimi, ne yazık ki, “Kürt Sorunu” hakkında tutarlı bir görüş ortaya koyamamıştır. Yetkili kurullarda tartışılmadan, adeta emrivakiler yapılarak, CHP’nin kuruluş felsefesi ile uyuşmayan görüşler ortaya atılmaktadır. Sanki herkesin bu görüşleri savunma mecburiyeti varmış gibi bir hava da estirilmek istenmektedir!.. 

Siyaseti ve siyasetle ilgilenmeyi, “Kamusal Görev ve Toplumsal Özveri” (1) alanı olarak kabul eden partimiz, programında “özerklik” konusunda net bir duruş sergilemektedir: 

“Küreselleşme adına çok sayıda yerel iktidar odağı oluşturmayı dayatan, merkezi devlete rakip olarak cemaat, tarikat ve çok uluslu şirketler eksenini geliştirmeye yönelik idari federalizm benzeri yapılanmayı öngörerek, Cumhuriyetimizin temel niteliklerini ve özellikle üniter yapıyı tehdit eden her türlü idari düzenleme girişimleri gündemden çıkartılacaktır.” (2) 

“CHP yerel yönetimleri, yerel iktidar odakları olarak değil, yerel demokrasi odakları olarak görür. (…) Yerel nitelikli hizmetlerin yetki ve sorumluluğu, üniter devletin gerekleri dikkate alınarak, ihtiyaç duyulan yerlerde kaynak ve araçlar da sağlanarak merkezi yönetim tarafından yerel yönetimlere devredilecektir.” (3) 

CHP’nin Terör ve PKK konusunda, programında belirlenmiş ve kurultay tarafından da benimsenerek onaylanmış bulunan görüşleri ile Y-CHP yönetiminin kurultay onayından geçmeyen (ve dolayısıyla hukuken geçerli olmayan) şimdiki görüşleri birbirine tamamen terstir!.. 

Cumhuriyet Halk Partisi Programı’nda, Kuzey Irak’ta üstlenen PKK mensupları, “özgürlük savaşçıları” olarak değil, terör örgütü üyeleri olarak tanımlanmıştır. CHP Programı, terörle “müzakere” yapılmasına hiç bir şekilde izin vermez. Terörle mücadele esas alınmıştır. Aksine olan söylemlerin tamamı programa aykırılık teşkil eder… 

PROGRAMA AYKIRI SÖYLEMLER, PARTİ İÇERİSİNDE AYRIŞMALARA NEDEN OLUR VE GİDEREK DE PARÇALANMANIN ALT YAPISINI OLUŞTURURLAR. SANKİ YAPILMAK İSTENEN DE BUDUR! 

BU GİDİŞE PARTİ TABANI ASLA İZİN VERMEMELİDİR!.. 

Parti programımıza göre; 

“Türkiye’nin Kuzey Irak’tan PKK’yı tamamen tasfiye etmek hem hakkı, hem de görevidir. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu görev eksiksiz yerine getirilecektir.(…) Terörle etkili bir mücadele gerçekleştirmek için güvenlik güçleri yeniden yapılandırılacaktır. Uzman ve profesyonel elemanlardan oluşacak özel eğitimli güvenlik güçleri, terörist saldırıları eylem aşamasına gelmeden ve mümkün olduğu ölçüde Türkiye sınırlarına ulaşmadan önlemeyi amaçlayan bir yapıya kavuşacak ve yeterli olanak, yetenek ve teknoloji ile donatılacaktır.”(4) 

“Geçmişte bağımsızlığını ve haklarını korumak için savaşçı yeteneğini gerektiğinde kanıtlamış olan ülkemiz bir saldırıya uğramadıkça barış içinde yaşamak ister. Silahlı kuvvetlerimiz ulusun bağımsızlığını ve güvenliğini korurken dünya barışına da katkıda bulunmaya her zaman özen göstermiştir.(…) Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk’ün yurtta barış, dünyada barış anlayışına dün olduğu gibi bugün de sahip çıkmaktadır.(5) 

HER KOŞUL ALTINDA CHP’LİLERİN ERTELENEMEZ VE DEVREDİLEMEZ GÖREV VE SORUMLULUKLARI VARDIR: 

Tüzüğümüzün 5. maddesinin 3. fıkrasına göre; “Partililer; özel yaşamlarında, görevlerinde, işlerinde ve üyesi bulundukları kuruluşlarda, partinin ilkelerine ve doğrultusuna uygun davranırlar ve çalışırlar.” 

Aynı şekilde 5. maddenin 5. fıkrasına göre “Parti yöneticileri de bu ilkeleri uygulamakla yükümlü ve sorumludurlar.” 

ZİRA; 

-CHP’liler hiç kimsenin kapı kulları değillerdir. Yurttaşlık bilincini özümsemiş bağımsız bireylerdirler!

-CHP’lilerden uşak olmaz!

-CHP’liler hiçbir yerden ve hiç kimseden emir almazlar!

-CHP’liler “biat kültürü” ile yetişmedikleri için olguları sorgulayıp, yargılama yeteneğine sahiptirler!

-CHP’li olmak görev ve sorumluluk sahibi olmayı gerektirir…

-CHP’liler ülke ve dünya sorunlarına duyarlıdırlar!..

-CHP’liler gerçek yurseverlerdir!..

-CHP’lilerin ödevleri; Ulu Önderimiz ve Birinci Genel Başkan’ımız Mustafa Kemal Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe”si ile “Bursa Nutku”nda yazılıdır. Genel Merkez’den gelecek genelgeleri bekleyerek ne yapacaklarına ve nasıl konuşacaklarına karar vermezler!..

-CHP’lilerin “ödev” ve “sorumlulukları” parti programda açıkça yazılıdır. 

İşte o ödevlerimiz: 

Parti Tüzüğümüzün Parti Üyelerinin Görevlerini belirleyen 7/A maddesinin (d) bendinde: ”Partinin ilkelerini, programını, kurultay bildirgelerini ve kararlarını, seçim bildirgelerini, partinin genel ve yerel politikaları ile hizmetlerini, her olanaktan yararlanarak yurttaşlara duyurmakla görevlidirler” demek suretiyle, üyelerin birincil görevinin parti ilkeleri ve programını yurttaşlara duyurmak olduğu ortaya konmuştur. 

Parti içi demokrasi” üyelerin ancak ve ancak üyelik görevlerini eksiksiz olarak yerine getirebilmeleri ile yaşam bulabilir… 

CHP’liler ihanete ile Atatürk İlke ve Devrimlerinin çiğnenmesine asla sessiz kalamazlar. Sessiz kalmak ihanete ortak olmak anlamına gelir… 

Üyelik görevlerimizi eksiksiz olarak yerine getirdiğimizi söyleyebilir miyiz?.. 

Başta Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, bazı genel merkez yöneticilerimiz, yukarıda özetlediğimiz parti programına, söylem ve eylemleri ile aykırı davrandıklarını, pek çok kişi gibi bizler de üzülerek izlemekteyiz… 

Böyle bir durum karşısında sessiz kalmak; parti programına, ilkelerimize, onurlu tarihimize, önderlerimize ve inançlarımıza ihanet etmek olur ki, böyle bir durum içinde bulunmak insanın kendisine ve siyasi geçmişine ve programı onaylayan delegelerin iradesine karşı yapabileceği en büyük saygısızlıktır!.

Görevi ne olursa olsun, hiç bir partilinin “parti suçu” işleme imtiyazı olamaz! 

Bu çerçevede, üyelik görevini gereği gibi yerine getirmek; parti suçu işleyenleri eleştirmekle başlar… 

Ve nihayet, fikirlerimizi söylemek, yanlış söylem ve eylemleri eleştirmek, Anayasamızın 26. maddesinde ifadesini bulan “Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti” kapsamında bir haktır. Bildiğiniz gibi bu madde hükmüne göre:”Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” 

Öte yandan Anayasamızın 67. maddesine göre; “Vatandaşlar …bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette bulunma” hakkına da sahip olup, bu hükümler çerçevesinde siyasi faaliyetlerim tamamı yürürlükteki yasaların güvencesi altında bulunmaktadır… 

Atatürk’ün koltuğunun hakkını vermek; birikim, cesaret ve inanç işidir… 

BİZ CHP’LİLER, BAŞKA BİR İFADE İLE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ASKERLERİ, BU ZOR GÜNLERDE GÖREVİMİZİ LAYIKIYLA YAPMAZSAK, KİMSEDEN BİR ŞEYLER YAPMASINI DA BEKLEYEMEYİZ!.. 

Saygılarımızla…                                                         CHP GÖNÜLLÜLERİ

 DİPNOTLAR:

1.) CHP Programı s.71

2.) Age,s.82,

3.) Age,s.86,

4.) Age,s.113-115,

5.) Age,s.119

 

 

Google Drive: Tüm dosyalarınızı tek yerde oluşturun, paylaşın ve saklayın. Google Drive logosu

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir