KONUK YAZARLAR

YAŞASIN KARŞI DEVRİM!.. (1)

ak-parti-kongre

YAŞASIN “YENİ REJİM”!..

Y-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun azli üzerine:

“64. hükümete saray darbesi yapılmıştır” dedi.

Muhalefetin siyasi saptamasına göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “sivil darbe”si (2) ile AKP’nin başına; oradan da Başbakanlığa getirilen İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın, 2. Olağanüstü Büyük Kongre’deki konuşmasında; Erdoğan’ın seçildiği 10 Ağustos 2014 tarihinden bu yana fiilen uygulanmakta olduğu “başkanlık sistemi” için:

“Bizim yapmamız gereken, bu fiili durumu yasal duruma çevirmek”tir, (3) şeklindeki görev tanımı kabul edilemez!

Cumhurbaşkanı Erdoğan 5 Ağustos 2015 günü Rize’de:

“İster kabul edilsin ister edilmesin; Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir(4) diyerek, içerisinde bulunduğumuz durumu özetlemişti…

Yeni CHP‘nin ısrarla anlamazdan geldiği bu sözleri, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 24 Mayıs Sayı günü yaptığı grup konuşmasında anımsatarak, basit bir “anayasa değişikliği” çerçevesi içerisinde eleştirmişti.

Yüzde 49,5 oy oranı ile iktidara gelmiş eski Başbakan Davutoğlu’nun, Cumhurbaşkanının isteği üzerine Başbakanlıktan uzaklaştırılması, “parlamenter demokratik sistem”lerde (5) görülecek bir olay değildir!

Ana muhalefetin lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Yeni bir darbe olgusu ile Türkiye Cumhuriyeti karşı karşıya gelmiştir” (6) dedikten sonra:

Kanımızı dökmeden başkanlık sistemini getiremeyeceksiniz” diyerek, (7) kendi ifadesi ile “sert muhalefet” yapmaya başladığını ilan etmiştir…

İlginçtir; bugüne kadar iktidarın icraatlarına kolaylaştıran Kılıçdaroğlu, fiilen uygulanması suç teşkil eden “başkanlık sistemi”nin, yeni anayasa ile hukuki dayanağının oluşturulmasına; bugünden sonra, (C grubu Rh negatif) kanını dökme pahasına direneceğini söylemiştir…

Başka bir söyleyişle:

Kılıçdaroğlu, fiili olarak uygulanmasında pasif tutum takındığı “başkanlık sistemi”nin, hukuki dayanaklarının getirilmesi halinde, kanını akıtacağını söyleyebilmektedir…

Son derece iddialı sözler söyleyen Y-CHP liderinin peşine düşerek, kanını akıtacak kaç CHP’li çıkacaktır göreceğiz!

Tarihten biliyoruz ki, böyle durumlarda kanı akıtılanlar; hep zulme karşı direnen devrimciler olmuştur.

Bu ciddi duruşa bakılırsa; Y-CHP, yapılmakta olanın karşı devrim olduğunu da kabul etmektedir!

Karşı devrimin başarılmasında; yoldaki taşları temizleyen, halkı uyarmayarak önlem alınmasını geciktiren, tehlikeyi gizleyen, karşı devrimcilerle işbirliği yaptığına kuşku duyulmayan birinin, son kertede uyanması ve kanını akıtmaya hazır olduğunu söylemesi ne kadar inandırıcıdır?

Bu sorunun yanıtını pek yakında eylemli olarak alacağız!

Özellikle ana muhalefet partisi; AKP’nin son günlerde açık ettiği gizli ajandasını, bir türlü görememiş veya sezdiği halde; görmezden gelerek iktidarın yıpranmasını beklemiştir!..

Kılıçdaroğlu ve ekibinin; iktidarın işini kolaylaştırmak için bu durumu bilerek görmezden geldiğini söyleyenler de az değildir…

Ben de bu ikinci görüşü savunanlardanım.

Bakınız:

24 Mayıs 2016 günü yapılan CHP Grup Toplantısında; Kemal Kılıçdaroğlu şu sözleri söylemiştir:

“İşin garip tarafı bunlar diyorlar ki ‘Biz ülkeye demokrasi getireceğiz‘… Kendi içinde demokrasi barındırmayan bir parti ülkeye demokrasi getirir mi?” (8)

Aynı sözleri, 35. Olağan Kurultay’ın ardından yeni Parti Meclisi üyeleri ile yaptığı ilk toplantıda da söylemişti.

23.01.2016 günü; 10 maddelik “Demokrasi Çağrısı” yapan Kılıçdaroğlu:

“Kendi içinde demokrasisi olmayan bir siyasi parti ülkeye demokrasi getirir mi” diye sormuştu…(9)

Kılıçdaroğlu’nun her bulduğu fırsatta halka verdiği mesaj; AKP, halka demokrasi vaad etti ve bu sözünü tutmuyor şeklinde olmuştur…

Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri düpedüz iftiradır!

Recep Tayyip Erdoğan, hiçbir zaman Türk halkına demokrasi vaad etmemiştir!

Tam aksine demokrasiyi araç olarak gördüğünü, (10) defalarca itiraf etmiştir.

Hiç kuşku yok ki, demokrasinin nihai amacı, insanın özgürleşmesidir…

Ulusal gelirin hakça bölüşülmesi, kamu hizmetlerinden yurttaşların eşit olarak yararlanması, adaletin gerçekleştirilmesi ancak demokrasi ile yönetilen ülkelerde olabilir…

Demokrasilerde; çoğunluk iradesine uyulur ama, çoğunluğun da çoğu kez yanlış yolda olduğu bilinir. (11)

Bu yüzden; azınlıkta kalanların düşüncesinin iktidar olabilmesi için, siyasi yollar açık tutulur, azınlıkta kalanların düşünceleri güvence altına alınır…

Recep Tayyip Erdoğan, “Büyük Ortadoğu Projesi”nin (12) eş başkanlığını kabul etmiş ve bu projenin Müslüman ülkelere dayattığı “Ilımlı İslam(13) için rol üstlenmiştir.

Erdoğan, demokrasinin olmazsa olmazı olan “Laiklik İlkesi”ne (14) de karşıdır… (15)

Millet isterse laiklik tabii ki gidecek” diyen bir liderdir… (16)

İktidar partisi ile liderini anlayamayan ana muhalefet, doğal olarak hükümetin yaptığı icraatlara isabetli teşhisler koyamamıştır:

Bu yüzden; Kılıçdaroğlu’na göre, Türkiye’de şeriat tehlikesi yoktur! (17)

Tehlikesi olmayan bir durum için önlem anlamaya da gerek görülmemiştir…

Aynı şekilde, Kılıçdaroğlu “Yargıda ve poliste Cemaat yapılanması vardır diyemem(18) sözleri ile bir başka büyük tehlikeyi de gizlemiştir.

Doğal olarak bu tehlikeye karşı da halk uyarılmamış ve hiçbir önlem alınmamıştır…

Daha sonra, Fetullah Gülen Cemaati’nin, neredeyse Emniyet ve Yargının tümünü ele geçirdiği gerçeği ortaya çıkmıştır.

Devlet, savunma refleksi ile Polis Akademisi’ni ve polis kolejlerini kapatmaktan başka çare bulamamıştır!

Cemaat, TSK‘ya ve yurtseverlere kumpas kurup; ortalığa iyice korku saldıktan sonra, devleti tümüyle ele geçirme aşamasındayken, bu faaliyetleri ancak durdurulabilmiştir…

Kılıçdaroğlu’nun tehlikeli görmediği Cemaat, bugün Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olarak yargılanmaktadır…

Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi, Türkiye aleyhine casusluk ettiği ve Türk Ordusuna karşı kumpas kurduğu ortaya çıkan Cemaat’e karşı yürütülen operasyonların tümüne, “hukukun üstünlüğünü savunma” bahanesi ile sürekli kol kanat germiştir…

Atatürk’ün CHP’sini, CIA‘nın operasyon birimi olduğu tartışma götürmeyen FETÖ’nün arkasına yerleştirmiştir.

Baykal’ın, sanıklarının açıktan avukatlığını yaptığı ve iki CHP milletvekilinin de tutuklu bulunduğu “Ergenekon” ve “Balyoz” davalarında; Kılıçdaroğlu, yargı kararının beklenmesi gerektiğini savunarak, pasif tutum takınmıştır…

Dersimli Kemal, bu süreçte TSK’nin kahraman komutanlarını hep yalnız bırakmıştır.

Bu tutumu ile sanki, ortada “bağımsız ve tarafsız bir yargı” varmış inancının yerleşmesine sebebiyet vererek, yapılanların meşru göstermiştir…

Bir taraftan ABD destekli Cemaat, devleti ele geçirmeye çalışırken, diğer taraftan AKP, karşı devrimi tamamlamıştır!..

Yeri gelmişken söyleyelim:

Karşı devrimin gerçekleşmesinde payı bulunanlardan biri de hiç kuşku yok ki, CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal‘dır…

Baykal, AKP’nin iktidara gelmesinin yaratacağı tehlikeler hususunda halkı uyarmamıştır; tam aksine, Cumhuriyete bağlı güçlerin gevşek davranmasını teşvik edecek sözler etmiştir. (19)

Cumhuriyet’in ilkelerine sahip çıkacak yürekli, inançlı Kemalistleri, partiden “tek ses çıkması” gibi budalaca bir gerekçe ile tasfiye etme yoluna gitmiştir…

Cumhuriyet’e bağlı, Atatürkçü Düşünce’yi benimsemiş yiğit insanları örgütsüz bırakmıştır!

Y-CHP’nin küçümsediği ve bir türlü kabullenemediği karşı devrimi, AKP kadroları; “kalkınma hamlesi, terörle mücadele ve demokratikleşme” gibi masum kavramlarla gizlemiştir.

AKP, karşı devrimi, “Sessiz Devrim(20) olarak isimlendirilmiştir…

Gerçekten yapılan karşı devrim mi?

Bu sorunun doğru yanıtı, başka soruların yanıtları ile ortaya çıkabilir:

Kuvvetler ayrılığı” kaldı mı?

Kalmadı: Çünkü yürütme, tek elde, uzun adamda toplandı…

Yargı, yürütmenin başının peşine takılıp, Rize’ye çay toplamakla meşgul…

Yasama organına üyeleri halk seçmiyor:

Bu iş, siyasi partilerin genel başkanlarının tekelinde kalmış

Yüzde 10 seçim barajı nedeniyle, halk beğenmediği partilere “tıpış tıpış” oy vermek zorunda bırakılmış!..

Her seçimde seçimlerin güvenliği tartışılıyor!

Anayasa Mahkemesi, Sayıştay, Devlet Denetleme Kurumu ve Başbakanlık Denetleme Kurumu bağımsız ve tarafsız olarak görevlerini yapamıyor.

Ezici çoğunlukla iktidara gelen parti, bu durumu değiştirmek istemiyor!

O halde; bunun adı demokrasi olamaz!

Daha başka kanıtlar aramaya gerek yok…

Karşı devrimin boynuzu çıkacak değil herhalde!..

AKP’nin yaptığınabal gibi de karşı devrim denebilir!

Bu adı kullanmak ise, öyle kolay değildir…

Çünkü, teşhisi “karşı devrim” koyan, siyasi görevlerini de ona göre belirleyecektir.

Nitekim, Kılıçdaroğlu da Bahçeli gibi olayı “Başkanlık Sistemi”ne geçiş gibi isimlendirerek; asıl tehlikeyi gizleme ve küçük gösterme çabası içerisine girmiştir!

Buna bağlı olarak, kendi görevini de Salı günleri, grup toplantısı yapmakla belirleyip, sınırlamıştır.

Öte yandan da; partinin dinamik tabanını oyalamak için, kan akıtılmadan son noktanın konulamayacağını savunmak zorunda kalmıştır.

Yani devrimcilere; iş henüz bitmiş değildir, biraz daha uyumaya devam edin, demek istemektedir…

Aksi halde; karşı devrimi; yavaşlatmak, durdurmak ve geriye döndürmek için örgütlenme ihtiyacı ortaya çıkacaktır ki, bu da Y-CHP’nin ve Dersimli Kemal döneminin sonu olacaktır…

Mustafa Kemal’in askerlerinin bugün için önünde duran en acil iş: Yukarıda özetlenen duruma uygun strateji belirlemektir…

Nutuk atmakla karşı devrim durdurulamayacağı görülmüştür!

İçerisinde bulunduğumuz ahval ve şerait şöyle özetlenebilir:

Kurtuluş Savaşı ve Lozan’dan beri, Cumhuriyet Devrimi‘ni (21) yıkmak için fırsat kollayan küresel güçler, 93 yıl plan yaptıktan sonra, Cumhuriyet düşmanlarının bir kısmını kontrol altına alarak iktidara getirilmişlerdir.

Bir kısım işbirlikçiler de kaset operasyonları ile yönetimleri düşürülen muhalefet partilerine yerleştirilmiş ve böylece halkın karşı devrime direnmesinin önü alınmıştır!..

Ne yazık ki, yaşadığımız Türkiye’nin gerçeği budur…

CHP’yi Atatürk’ün partisi olmaktan çıkarmayı görev belleyen; başta Atatürk ve İnönü olmak üzere; kurtuluş ve kuruluşun kahramanlarının itibarsızlaştırılmasında sessiz kalan; CHP’nin şanlı mirasını reddeden; Dersim İsyanı’nın başı, emperyalizmin sadık uşağı, şaki Seyit Rıza’ya iadeyi itibar yapmaya çalışan; CIA’nın kucağında yetişip, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine casusluk yaptığı kesinleşen Cemaat’e, kol kanat geren; Atatürk’ün partisini PKK’nın basın bürosuna çeviren; Apo’nun “yol haritasını” sahiplenen; CHP Programına rağmen, terörle müzakereye “açık çek” veren; Mustafa Kemal’in askeri olmak yerine, yurttaşı olmayı tercih eden; Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın çekince konulan maddelerin tümünü imzalamayı vaad ederek, dış güçlere göz kırpan; olası iktidara gelmesi halinde, ekonomiyi, sermayenin temsilcisi Kemal Derviş‘e teslim edeceği sözünü veren; 1 Kasım seçimleri ile 14 yıllık AKP zulmünden tam kurtardık derken, geçmişe sünger çekerek, AKP ile koalisyon hükümeti kurmak için kırk takla atan ve bu şekilde AKP’nin tüm yolsuzlukların aklamaya hazır olan Dersimli Kemal’ın, halkla ve CHP’nin “Halkçılık İlkesi” ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur, olamaz da…

Dolayısıyla Dersimli Kemal’in sözlerine değer vererek, zaman kaybetmenin anlamı olamaz!

Etkili muhalefet yapmadığı/yapamadığı bellidir.

Vaktiyle bu konuda kendisini eleştirenlere “Harakiri mi yapacağız” diyerek (22) yanıt vermişti!

Onun “kan dökme” edebiyatını ciddiye alınır bir yönü yoktur; koltuğunu garantiye almak ve küresel güçlere olan diyet borcunu ödeyebilmek için bu sözleri söylediğine kuşku yoktur…

Karşı devrimcilerin en has adamı Soroscu Kemal Kılıçdaroğlu’dur…

Atatürk’ün partisini en kısa zamanda zamanda bunların elinden alıp, yeniden halkın partisi haline getirmek, savsaklanamaz bir yurttaşlık ödevi olarak karşımızda durmaktadır...

Aksi halde, yenilgimiz kaçınılmazdır…

Cemil Can

 

DİPNOTLAR:

(1)Karşı devrim, bir devrimiyıkmayı ve sonuçlarını yok etmeyi amaçlayan bir karşıt harekettir.

 

(2)Sivil darbe” kavramı basın mensupları tarafından uydurulmuş olup, meşru iktidarların hukuka aykırı icraatlarına vurgu yapılır. Arkasında askeri güç bulunmadan darbe olamayacağı için “sivil darbe” kavramı mecazi anlamda kullanılır.

Askerî darbe, bir ülkedesilahlı kuvvetlermensuplarının silah zoru ile ülke yönetimine el koymasıdır.

 

(3)http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/05/160523_akp_yeni_hukumet

 

(4)http://www.hurriyet.com.tr/turkiyenin-yonetim-sistemi-fiilen-degismistir-29815380

 

(5)Parlamenter sistem ya da parlamenterizmyürütme organının yasama organının denetiminde olduğu demokratik bir yönetim sistemidir. Parlamenter cumhuriyetlerde ise çoğunlukla seçimle işbaşına gelen, yetkileri yine çoğunlukla sembolik olan bir devlet başkanı (cumhurbaşkanı) bulunur.

 

(6)https://www.chp.org.tr/Haberler/11/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-antalyada-sehide-kelle-diyen-adamin-onunde-diz-cokenler-kalkmis-simdi-bizi-protesto-ediyorlar-21988.aspx

 

(7)http://www.imctv.com.tr/kilicdaroglu-kanimizi-dokmeden-sistemi-getiremezsin/

 

(8)https://www.chp.org.tr/Haberler/11/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-firavun-duzenini-yikacagiz-22128.aspx

 

(9)https://www.chp.org.tr/Haberler/11/genel-baskan-kilicdaroglu-parti-meclisi-toplantisi-oncesinde-konustu-11925.aspx

 

(10) Erdoğan, Demokrasi bizim için amaç değil araçtır. Amacımıza ulaşana kadar demokrasiye bağlıyız” anlayışı ile yetişmiş bir siyasetçidir.

https://www.youtube.com/watch?v=qY52kEMQyBA

 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken de 14 Temmuz 1996 günü Milliyet Gazetesi’nde “Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz” demişti.

http://t24.com.tr/haber/mehmet-altan-erdoganin-tramvayi,296969

 

(11)Çoğunluğun iradesine uymak İslam dinine göre de doğru kabul edilmez. Kuran’da bu konuda onlarca ayet vardır.

http://www.cemilcan.gen.tr/sample-page/

(12) Büyük Orta Doğu Projesi veya Genişletilmiş Ortadoğu İnisiyatifi 21’nci yüzyılın ilk on yılında, özellikle Müslüman dünyasından İran, Türkiye, Afganistan ve Pakistan ile çeşitli ülkeleri kapsayan, Amerika Birleşik Devletleri‘nde Bush yönetimi tarafından ortaya atılan siyasi terimdir. Bu politikanın hedefleri arasına zaman, zaman Güney Kafkasya ve Orta Asya‘daki çeşitli ülkelerde dahil edilmektedir. Bazı konuşmalarda konuşmacılar, önemli oranda müslüman çoğunluğa sahip alanları işaret etmek amacıyla bu terimi kullanırlar fakat bu tür bir kullanım evrensel değildir. Büyük Orta Doğu için bazen “Yeni Orta Doğu” ya da “Büyük Orta Doğu Projesi” gibi isimler kullanılabilir.

Terim genişletilmiş şekilde, 2004 yılında G8 zirvesi için Orta Doğu ve Batı arasındaki fırsatların değiştirilmesi amacıyla Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin hazırlık çalışmalarında yer almıştır.

https://tr.wikipedia.org/wiki/B%C3%BCy%C3%BCk_Orta_Do%C4%9Fu_Projesi

 

(13)Ilımlı İslam, İslam ülkelerinde radikal İslami hareketlerle ilişkili istikrarsızlık ve bunun getireceği siyasi sonuçların, Amerikan ve Batı karşıtlığı hareketlerine, güvenlik zaafiyetlerine ve olası menfaat kayıplarına sebep olmasının önüne geçmek için ABD düşünce kuruluşlarında geliştirilen modernist, protestan İslam yorumu.

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki düşünce kuruluşları Ortadoğu’ya komünizm tehdidine karşı öne sürdükleri ve köktendinci islamcıları destekledikleri Yeşil Kuşak Projesi‘ni revize ederek yerine ılımlı İslamın desteklenmesi fikrini geliştirdiler. Buna göre ılımlı İslamcı grupların İslam coğrafyasında desteklenmesinin gerekliliği öne sürüldü.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Il%C4%B1ml%C4%B1_%C4%B0slam

 

 

(14)Laiklik:Toplum ve devlet düzeninin akla ve bilime dayalı olmasıdır. Din-devlet ayırımı ya da din ve vicdan özgürlüğü, bu bütünün birer parçasıdır. Laikliğin ortaya çıkışını zorunlu kılan iki temel neden var. Birincisi;farklı inançlardan insanların barış içinde bir arada yaşamalarını sağlamak, ikincisi değişen koşullara, aklın ve bilimin ışığında çözüm arama yolunu açık tutmaktır. (A.Taner Kışlalı)

 

https://www.facebook.com/notes/cemil-can/laiklik-nedir/607476726082363

 

(15)http://www.sabah.com.tr/gundem/2011/09/15/basbakan-erdogandan-laiklik-acilimi

 

(16) http://www.hurriyet.com.tr/erdogan-millet-isterse-laiklik-tabii-ki-gidecek-38260315

 

(17)2002 yılında CHP İstanbul Milletvekili Kemal Derviş’in dile getirdiği “Türkiye’de şeriat tehlikesi yoktur

(http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=53915) tezi, 2010 yılında bizzet Kılıçtaroğlu tarafından tekrar edilmiş; (http://www.internethaber.com/kilicdaroglundan-sava-imali-sozler-309845h.htm) daha sonraki yıllarda CHP Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap’a da söylettirilmiştir. http://www.radikal.com.tr/yazarlar/oral-calislar/kilicdaroglu-dersim-katliamini-savunanlari-asabilir-mi-1079522/

 

(18)http://www.istanbulgercegi.com/kim-hangi-cesaretle-kemal-bey-368454.html

 

(19) Mehmet Sevigen’in evinde Erdoğan’a milletvekilliği yolu açılmasına karşı çıkanlara: “İki aydan fazla dayanamaz gider” demiştir…

 

http://www.milliyet.com.tr/2007/07/25/son/sonsiy27.asp

 

(20)https://www.akparti.org.tr/site/haberler/10-yilda-sessiz-devrim/61956#1

 

(21)Devrim, inkılâp ya da ihtilâl, sözcükleri ile bir durumdan başka bir duruma geçiş, evrim, dönüşümü anlatılır.

Darbe sözcüğü ise çoğunlukla askeri darbeleri anlatmak için kullanılır.

 

(22)http://www.hurriyet.com.tr/kilicdaroglundan-onemli-aciklamalar-24774206