“CİHANIN YURDU ÇİĞNENSE ÇİĞNENMEZ SENİN YURDUN”
Suriye’ye “diktatör Esat’ı devirmek için girdik” diyorsun!
Çok iyi ibiliyorsun ki, bu sözlerin 1 yıl önce ciddiye alınabilirdi.
Çok geciktin çok…
Sınırı Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak için geçtiğini itiraf et.
Bir türlü anlam veremiyorum:
Durup dururken sınırı neden aşıyorsun?
Tankla giremediğin Şam’daki Emevi Camiinde artık Cuma namazı kılabilirsin!
Yeter ki, ayakkabılarını çıkart ve böyle tut.
“Eset”i devirmeyi unut!
100 gün önce, Suriye sınırına yakın savaş uçağı uçuramıyordun.
Birkaç hafta öncesine kadar İHA’larımız Suriye topraklarına gİremiyordu.
Ne tez unuttun!
Rusya üzerinden; “Eset”in onayını da aldıktan sonra, yüzünü ancak Doğu’ya dönebildin.
Şangay İşbirliği Örgütü’ne girebilirsin artık.
Rusya yolunu açtı, Çin’in de itirazı yok.
Üstelik, AB ile ilişkilerini tümden koparmayabilirsin…
ABD üzerini çizdi.
AB de aynı yoldan ilerliyor..
78 milyonluk bir pazarı kaybetmemek için, şimdilik Türkiye’yi kapılarına bağlı tutuyorlar.
Biliyorsun…
“Reisim”!
Güvenilir olmadan, güveneceğin dostu bulamazsın bu dünyada.
Görüyorsun ki, bu kafayla, İsa’ya da Musa’ya da yaranamıyorsun!
Belli ki, “Eset” karabasanın oldu.
Bu yüzden mi geceleri uyuyamıyorsun?…
Ana haber bültenlerinde;
Bahçeli ile anlaştığın anlatılıyor.
Altın tepsi içinde başkanlığı sunmuş önüne, hala rahat duramıyorsun…
Komşunun içişlerine müdahale hakkını nereden aldın?
“Diktatörlük”le yönetilen ülkelere müdahaleyi hak mı görüyorsun kendine?
Bu yaptığınla, kendi ülkene müdahalenin zeminini hazırladığını da mı anlayamıyor musun?
Yoksa, 15 Temmuz’da sokağa çağırdığın yüz binlere mi güveniyorsun?
İki kişinin birini yeniden “konsolide” etmen bundan mı?!
Merak etme, onlar zaten çantanda kekliklerin…
Toplumu kutuplaştırıp, boşuna germe.
İki kişinin diğeri de, “muhalefet”in sayesinde artık sana çalışıyor.
Şöyle:
5 Haziran’da iktidarını kaybettiğinde, önüne ilk yatan zat hala peşindedir.
İktidarının sürmesi için, ortaklık teklifi yapma fırsatını kolluyor.
“İntikamcı olmayacağız, geçmişten hesap sormayacağız” sözleri ile sana en büyük desteği o vermedi mi?
Nankörlük etme!
Bir insan, kendinin ne kadar gereksiz olduğunu başka nasıl anlatabilirdi!
O günden sonra yolun açıldı, iki kişinin ikisi de artık seninle…
Toplumu boşuna gerip, kutuplaştırmaya son ver!
Hepimizi sinir hastası ettin, yakamızı bırak…
Başka türlü de açıklayabilirim:
Seçim hükümetine katılacak olan CHP milletvekillerini, “karaktersiz”likle suçlayan Dersimli Kemal, AKP ile koalisyon hükümeti kurmayı kabul edenleri tarif etmek için hala bir sözcük bulamadı Büyük Sözlükte.
Hele de hazretin, “Devr-i sabık yaratmayacağız” sözleri tam bir felaketti.
O güne kadar söylediklerinin tümünü yalanlayıp, nasıl da geri aldı değil mi?!..
Bu nedenledir ki, alternatifin yok bu mahallede!
Anlayacağın pek yakında, iktidarını tehdit edecek bir parti de görünmüyor ufukta.
Sırası mı, değil mi bilmem ama, aklıma geldiği için söyleyeceğim.
Dört işlemle anlatabilirim sorunu.
Elimizdeki verilerden biliyoruz:
Seçmenin 1/4’ü, o da kerhen, “Sol”a oy verir.
“Sağ”ın tabanı ise, yüzde 75’lere dayanıyor…
Öfkeyi hitabet sanatı belleyen siyasetiniz, belli ki “kutuplaşma” üzerine kurulu.
Kutuplaşmaya hizmet edenler, sonuçta senin hizmetkarın oluyor.
“Erdoğan düşmanlığı” üzerine yapılan siyasetten asla zararın olmaz.
Bunu en iyi sen biliyorsun…
En makbul adamların onlar…
Böyle bir savaştan Venedikli korsanlar kazançlı çıkamaz!..
Senin sözlerinle söyleyeyim istersen:
Üç her zaman birden büyüktür!
Aritmetik öyle diyor…
O halde; daha fazla çam devirme.
Kırdığın potları, Cumhuriyetin 83 yıllık kadroları düzeltemiyor.
Sakin ol, otur sarayında, bu işler yürür…
Son potun :
“Esat’ı devirmeye gittik” idi, değil mi?
Pardon ama nasıl buyurdun?!
Emin ol, böyle bir muhalefetin oldukça;
“Cihanın yurdu çiğnense, çiğnenmez senin yurdun.”
Cemil Can