KONUK YAZARLAR

ATATÜRK YOK BAYRAĞI DA YİTİRDİLER!

Veli_Ağbaba

 

Mustafa Mutlu iyi bir gazetecidir.

Lakin yaşamakta olduğumuz yakıcı gündemi, pek çok iyi arkadaşımız gibi doğru analiz edemedi.

Aydınlık ve Ulusal Kanal’a dilerseniz bugünlük “Ulusal Hareket” diyelim.

Mustafa Mutlu, Ulusal Hareket treninin arka vagonuna gönderildi.

Yalnız değil tabi.

Dış politika yazarı Mehmet Ali Güller de arka vagonda onunla.

Bu geçici bir durumdur, pek yakında yerlerine dönerler, hiç merak etmeyin…

Bazı arkadaşlarımız NATO ve Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) hakkında farklı düşünüyorlar, bazıları da Erdoğan’a yapılması gereken eleştirilerin dozunun azalmasını doğru bulmuyorlar.

Tam tersini düşünenlerdir çoğunlukta…

O nedenle yayın çizgisi çoğunluğun kararına göre belirlenecek.

Örneği kendimden veriyorum:

Birkaç konuda Aydınlık grubuyla farklı düşünüyorum. Onlar CHP’yi acımasızca eleştirdiğimi düşünüyorlar. Bu kadarı da fazla, sonuçta, yönetim farklı olsa da tabanla aynı cephedeyiz, kırılırlar sana diyorlar. Büyük olasılıkla da bazı yazılarımı bu nedenle yayınlamıyorlar. En küçük bir alınganlık göstermiyorum. Kızmıyorum da kimseye. Doğru bildiğim fikirleri başka zeminlerde savunmaya devam ediyorum. Mustafa Mutlu ile Mehmet Ali Güller de aynı yolu izleyebilirler…

Ulusal Kanal ile Aydınlık köyün vakfı değil ki…

Her isteyen istediği gibi program yapamaz orada.

Bir yayın çizgisi var.

Ona uymak gerekir.

Örneğin, Cumhuriyet’te Cumhuriyetçiler ve Atatürkçüler yazı yazamıyor.

Çünkü onların çizgisi de “İkinci Cumhuriyet”!…

Aydınlık’ın çizgisi bellidir.

Aydınlık ve Ulusal Kanal’ın çizgisini okurları belirlemiştir.

Bu iki yayın organının patronu yoktur.

Ulusal Gönüllüleri finansmanı sağlıyor.

Ana çizgiden sapma olunca, Ulusal Gönüllülerine saygısızlık olur.

Ben de bir Ulusal Gönüllüsüyüm…

Aramızda binlerce yazar var.

Önceliği profesyonel olanlara veriyoruz.

Onların önceliği yazarlıklarıdır, fikirleri değil…

Sırası gelmişken siyasi çizgimizin ana hatlarını açıklayayım:

1.) Ulusalcıyız, bundan taviz vermeyiz…

2.) “Yeni CHP”nin yeniden yorumlama ihtiyacı duyduğu 6 Ok’a sıkı sıkı bağlıyız,

3.) Kemalistiz, bu nedenle Aydınlık ve Ulusal Kanal’da Atatürk ilkelerine aykırı yayın yapılmasını istemiyoruz. Çünkü bizim paramızla kimse kendi fikirlerini yayma imtiyazına sahip değildir.

4.) Anti-faşist ve anti-emperyalistiz. Dolayısıyla AB’ye ve NATO’ya da karşıyız.

5.)Yıllardır: “NATO’YA HAYIR, ABD VE AB’YE HAYIR” diye slogan atıyoruz, buna karşılık önceleri VARŞOVA PAKTINI savunuyorduk, şimdi ise “ Asya Birliğini” ve/veya Şangay İşbirliği Örgütü’nü (ŞİÖ) savunuyoruz.

6.) Terörle müzakereyi doğru bulmadık, baştan beri TERÖRLE MÜCADELEYİ SAVUNUYORUZ.

7.) Fetullahçı Terör Örgütü’nin (FETÖ), CIA’nın bir aracı olduğunu ve Türkiye’yi işgal etme planında rol aldığını gördük.

Dolayısıyla onlara karşı verilen mücadeleyi sonuna kadar destekliyoruz.

Aynı şekilde PKK’nın ABD’nin “kara gücü” olduğunu da gördük.

PKK’ya karşı verilen mücadeleyi de doğru buluyoruz.

PKK’nın Meclis’teki uzantısı HDP Milletvekillerinin tutuklanmasında bir yanlışlık yoktur.

Onlar da terör örgütünün üyeleridir, terör örgütünün propagandasını yapmaktadırlar, Doğu ve Güneydoğu’da görevden alınan belediye başkanları, PKK’nın organları gibi hareket ettiler. Onları da gördük ve görüyoruz…

8.) Kısaca geçen Cuma günü sonsuzluğa uğurladığımız Fidel Castro’nun yoldaşlarıyız biz.

(Che Guevara ve Raul Castro’yu da saygıyla selamlıyoruz…)

PKK ile “açılım”; FETÖ ile ortaklık kuran AKP, bu fikirlerinden vazgeçip, yıllardır bizim savunduğumuz fikirleri savunmaya başladı.

Ne kadar iyi…

İktidar bizim fikirlerimizi uygulamaya koyarsa, bizim ne yapmamız gerekiyor?

a.) Önceki fikirlerimizi savunmayı mı bırakalım?

b.) Bugüne kadar ödünsüz savunduğumuz fikirleri, AKP uygulamaya koyuyor diye, fikirlerimizi inkar mi edelim?

c.) Y-CHP gibi “PKK Açılım”ına açık çek mi verelim, yoksa FETÖ’yü “mağdur” mu ilan edelim?

d.) Başka bir fikir mi bulup savunalım?

Ne yapalım?

AKP, yakın geçmişte terör örgütleri (PKK ve FETÖ) ile müzakereyi ve ortaklığı seçmişti.

Ne sebeple olursa olsun bu görüşünü değiştirdi.

Hatta Suriye’de Esat’ı devirmek için IŞİD’ı bile desteklemesine rağmen, bu görüşünden de vazgeçti.

Şu anda IŞİD ile de savaşıyor.

Bir anlamda Türkiye’nin savaşı ABD/AB iledir.

Yani Türk Ordusu emperyalizme karşı İkinci Kurtuluş Savaşı’nı veriyor.

AKP Türk solunun savunduğu çizgiye geldi.

Bu iyi bir gelişme değil mi?

Ülkeyi bu hale getiren AKP’dir. Doğru…

Onu siyasi mücadele ile alaşağı etmeliyiz/edebiliriz.

Bunun için emperyalistlerin tertip ettiği darbelerden medet umacak değiliz…

Dış güçlerin darbesi ile hükümet düşürülse bile, yerine yine dış güçlerin daha sadık adamları gelecek ki, bu Türk halkı için çok kötü sonuçlar doğurur.

İç savaşı kaçınılmaz hale getirir…

PKK ve FETÖ’ye kol kanat gererek, AKP iktidardan düşürülebilir mi?

Size Y-CHP’nin umut vermediğini basit bir örnekle açıklayım:

6 kez yerel ve genel seçimlerde AKP’nin yolsuzlukların işleyen Y-CHP, 5 Haziran siçemlerinden sonra AKP ile koalisyon kurmak için ne dedi?

“Devri sabık yaratmayacağız”, “İntikamcı olmayacağız”!..

Yani geçmişten hesap sormayacağız dedi…

Adama sormazlar mı:

Yolsuzlukla suçladığın bir parti ile neden koalisyon kurmak için adeta takla atıyorsun?

Yoksa, yolsuzluk suçlamanız yalan mıydı?

“Seçim hükümetine üye verecek misiniz?” sorusuna, Dersimli Kemal’iniz nasıl cevap vermişti:

“CHP’de o kadar karaktersiz milletvekili yoktur”

AKP ile seçim hükümeti kurmayı “karaktersizlik” olarak gören biri, ortak hükümet kurmayı nasıl nitelendirecektir acaba?

Bu soruları çoğaltabilirim…

Y-CHP iktidar alternatifi olmaktan böyle çıkmıştır.

Zaten, kaset operasyoni ile Baykal’ı genel başkanlıktan düşürüp, SOROSCULARI getiren

Onların derdi:

Atatürk, Atatürk Cumhuriyeti ve Türk Ordusu idi…

Bu değerlerin yıpratılmasında Kılıçdaroğlu’nun katkılarını anlatmamı ister misiniz?

Peki!

Onu geçelim…

AKP’yi, Y-CHP ve Y-MHP ile iktidardan düşürmek olanaksız olduğu için, mevcut durumu doğru değerlendirmek ve ülke çıkarları neyi gerektiriyorsa ona göre hareket etmek yurtseverlik görevidir.

Devrimciler, kayıtsız koşulsuz anti-emperyalist mücadele verenlerin yanında olurlar.

Bu savaşta, bilerek ya da bilmeden emperyalistlerin safında yer tutanlar vatan haini muamelesi görecekler.

Devrimciler, Türk ordusunun arkasında durur ve görev düştüğünde mevziye girerler.

Devrimciler, dün siyah dediğine bugün beyaz demezler.

Emperyalizme uşaklık edemezler…

Geçen hafta yanlış safta mevzilenen bazı arkadaşlar; CIA’nın uydurduğu, “PERİNÇEK APO’YA ÇİÇEK VERDİ” yalanını tekrar ettiler.

Beni takip edenler bilir.

Onlara kanıtları ile birlikte olayın arka yüzünü gösterdim.

O tarihte Apo, PKK’ya tahsis edilen 21 SHP milletvekilinin 4’ünü Perinçek’e rüşvet olarak öneriyordu.

Meclis’te kurulacak grubun başına geçmesini istiyordu…

Perinçek bunları kabul etmedi tabi.

Bunun yerine dedi ki: Emperyalizme malzeme olmayın, Ortadoğu halklarının kanının akıtılmasında araç olmayın, gelin teslim olun ve legal siyaset yapın…

Komikliği gördünüz değil mi? Hadi, CIA’nın yalanını doğru kabul edelim.

Perinçek nezaketen Apo’ya çiçek de vermiş olsun.

Tıpkı Dersimli Kemal’in PKK’lı Selahahattin Demirtaş ile tokalaşması gibi…

Apo, Perinçek’e ne veriyordu peki?

SHP’nin 4 milletvekilliğini…

Dize kadar pisliğe batan birinin, ötmeye devam etmesine ne diyorsunuz?

Beni daha fazla konuşturmayın derim!

Çok gerilere gitmeyelim:

Geçen hafta ve düne bakalım yeter.

Y-CHP siyasi faaliyet olarak ne yapıyor?

Daha dün, Y-CHP heyeti, PKK’nın siyasi uzantısı HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret etti.

(Baykal’ın Ahmet Türk’ün eşini ziyaret emesi de aynı yanlıştır.)

CHP milletvekilleri, Allah’ın günü FETÖ’ye yapılan “haksızlıkları” ve “mağduriyetleri” dile getiriyorlar. PKK neredeyse tükendi, onlar hala hendeklerde kaldılar…

Y-CHP milletvekileri kahraman Türk Ordusunun subaylarına kurulan kumpaslarda ne yapmışlardı?

Çok iyi hatırlıyorum: “Darbeciler”le yan yana görüntü vermenin doğru olmadığını söyleyip, “Yargılamanın sonucunu bekleyelim” diyorlardı…

Adil bir yargılama yapılabilir miydi?

Peki! “Yargıda Cemaat yapılanması olduğunu söyleyemem” diyen kimdi?

Kim ne derse desin, Kılıçdaroğlu’nun Y-CHP’si, Ergenekon ve Balyoz davalarında bu kumpası kuranlara destek vermiştir…

Şimdi mi ne yapıyorlar:

Etekli Derviş diye anılan Selin Sayek Böke Y-CHP’nin tutumunu özetliyor:

Kapısına bağlı tutulduğumuz AB ve NATO’dan tek kişi kalsak bile, çıkmama mücadelesini vereceğiz diyor…

Peki, diğer Y-CHP’liler mi ne yapıyorlar:

Onlar da Diyarbakır’da CHP çalıştayını topladılar.

Oralarda CHP’li kalmadığı için “dostlarını” dinliyorlar tabi.

Dostları HDP’lilerdir…

O salonda Atatürk posteri yok, Türk bayrağı yoktur!..

Peşine düştüğünüz hainler; Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da CHP’yi bitirdi, bayrağı yitirdiler…

Size de onları desteklemek yakışır tabii.

Tencere kapak misali…