KONUK YAZARLAR

DEVLETİN “MEŞRU SAVUNMA”SI!..

fetullah

DEVLETİN “MEŞRU SAVUNMA”SI VE ERTELENEMEZ ÖDEVLERİMİZ!..

Anayasa’daki “hakimlik teminatı” ve Hakimler ve Savcılar Kanunu’ndaki paralel düzenlenmeler karşısında; “F Tipi”ni Yargı’dan söküp atmak çok kolay olmayacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Gebze Teknik Üniversitesi’nde Fetullah Gülen Cemaati’ni kastederek; “Milletin parasıyla, himmet adı altında topladıkları parayla okudular, soru çalarak belli kurumlara sızdılar” şeklindeki itirafından (1) sonra bile, hala işin ciddiyetini kavrayamayanlar var!..

İktidarının 12. yılı sonunda, “Ne istediler de vermedik” diyerek, eski koalisyon ortağına sitem eden ve aynı zamanda çıplak gerçeği sergileyen eski başbakanın, soruların çalındığını itiraf etmesi hiçbir şekilde hafife alınmamalıdır. Yargının hırsızlıkla ele geçirildiği en yetkili ağız tarafından itiraf edildikten sonra; her ne sebeple olursa olsun Cemaat’i savunmaya çalışmak; aymazlıktır, sapkınlıktır, ihanettir…

Düşünebiliyor musunuz, çocuğunuz hakim veya savcı olmak amacıyla; gece gündüz çalıştı ve yazılı sınava girdi. Hak ederek de 99 puanı aldı. Cemaat üyeleri ise, soruları çalarak 100 puanı aldılar ve çocuğunuzun yerine, yazılı sınavı kazandılar. Birkaç yıl sonra ise, Cemaat HSYK‘yı da ele geçirdi. Bu defa da diyelim ki, çocuğunuz 99.9 puanla sınavı kazandı. Allah ile aldatan bu hırsızlar, 99.9 puan alanları da mülakatta elediler. Çünkü 100 puan her zaman onların ceplerindedir! Dikkat çekmesin diye, bu defa da hak edenlerin yerlerine, 98 puan alan Cemaat üyelerini kazandırdılar… O kadar da akıllılar! Böyle bir durumu kabul edebilir misiniz? Bunun adı hırsızlık değilse nedir? Bu hainler çocuklarımızın da geleceğini çaldılar!.. Böyle ahlaksız insanların kamu kurumlarında, kamu gücünü kullanmasına izin verilebilir mi?..

Bu durumun hiç bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkmasından sonra, bir saniye bile beklemeden, Yargı’dan Cemaat’in tamamen temizlenmesi şarttır!..

Anayasamızın 139. maddesi, hakim ve savcılarımızın azlolunamayacağını, kendileri istemedikçe Anayasada öngörülen altmışbeş yaşından önce emekliye ayrılamayacaklarını, bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamayacakları hüküm altına almıştır… (2)

Hakimlik teminatı” olarak tanımlanan bu esasa göre görev yapan hakim ve savcıların; sınav sorularını çalarak, başka bir ifade ile kopya çekerek mesleğe kabul edilmiş oldukları ortaya çıkmıştır. Bu hırsızların, 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 8. maddesinde belirtilen “Adaylarda aranan nitelikler”den, “Yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı göstermek” koşulunu kaybettikleri tartışmasızdır. Söz konusu Yasanın 53. maddesinin (b) bendi uyarınca bu durumda olan yargıç ve savcıların “mesleğe alınma koşullarından herhangi birini taşımadıklarının sonradan anlaşılması(3) nedeniyle görevlerinin derhal sona erdirilmesi gerekmektedir!..

Bu sürecin işletilmesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yukarıdaki açıklaması “ihbar” kabul edilmelidir. AKP hükümetleri döneminde yapılan tüm yazılı sınavlar ile mülakatlar incelenerek, şaibeli olanlar iptal edilmelidir. Hileli yollardan bu kutsal mesleğe girenler, derhal görevlerinden alınmalıdır… Burada şöyle bir sorunla karşılaşmak olanak dahilindedir: Sorulara çalarak kendi yandaşlarına veren abileri, bu durumun daha sonra ortaya çıkmasını önlemek için delilleri yok etmiş olabilirler! Dolayısıyla soruların çalındığını hukuken geçerli kanıtlara bağlamak zorlaşabilir, hatta imkansız hale gelebilir. Böyle bir durum karşısında; acil önlem olarak Yargı’ya sızanları dönemler itibariyle ele alıp; “by-pass” etmek yanlış değildir. Hükümetin iş yükü fazlalığını ileri sürerek, Yargıtay ve Danıştay’da yeni daireler oluşturmasını ve buralara yeni hakim ve savcılar atamasını bu düşünce ile yapılmış kabul edebilir miyiz?.. Hükümet böyle bir fırsattan yararlanarak, yandaşlarını Yargı’ya doldurmayı deneyebilir de!.. Bu olasılığı da gözönünde tuttuğumuzda, korunmakta olan yararın önemine ve önceliğine bakmamız gerekir. Hükümetin yandaşlarına kadro açtığını anlatacağız diye, Cemaat’in Yargı’dan temizlenmesine karşı çıkamayız!..

Çünkü Cemaat, Ergenekon ve Balyoz Davaları ile neler yapabileceğini açık seçik göstermiştir. Sahte delil üreterek milli kurum ve kuruluşlarımıza kumpas kuran, yabancı gizli servislerin elinde piyon olan ve küresel güçlerin çıkarlarını savunan Cemaatin, yapamayacağı kötülük yoktur.(4) Buna karşılık, ne yapacağı henüz bilinmeyen, ve fakat AKP’ye yakın oldukları düşünülen hakim ve savcılar göreve getiriliyor diye, bu önlemlere karşı çıkmak, pek de akıllıca bir davranış olarak kabul edilemez. AKP’ye muhalefet ediyoruz derken, daha ilk adımda Cemaat üyelerinin Yargı’daki işgalini savunma konumuna düşebiliriz!..

Cemaat üyelerinin yargıda bulunmasının ikinci sakıncası; tarikat üyeliğinin “bağımsız ve tarafsız” davranmaya engel olmasıdır. “Yurttaşlık bilinci” gelişmeyen, ümmetçiliği savunan ve “biat kültürü”nden gelen Cemaat üyeleri; şeyhlerine ve imamlarına kayıtsız ve koşulsuz bağlıdırlar. Böyle kişilerin “bağımsız ve tarafsız” olması gereken makamlara getirilmesi akıl işi değildir. Geçmiş yıllarda bazı Yargıtay üyelerinin ellerindeki dosyaları Fetullah Gülen’e göndererek; ne şekilde karar vermeleri gerektiğini sormaları hiç bir zaman akıldan çıkartılmamalıdır!..(5) Gülen’in “İcabında hakim de kiralayacaksınız(6) sözlerini unuttunuz mu?!..

Cemaat müritlerinin Yargı’da bulunmasının üçüncü sakıncası; Türk halkı adına kullanılan “egemenlik yetkisi”ni; evrensel hukuk prensipleri, çağdaş hukuk değerleri, yürürlükteki yasalar ve yerleşik içtihatları göz önünde tutarak, devletin temelini teşkil eden “adalet”i gerçekleştirmek amacıyla Cumhuriyet’i koruyup kollayacak yurttaşlara vermek yerine; din ve dince kutsal sayılan değerlere göre hareket eden, şeyhlerinin ve imamlarınrın emirlerini yerine getirmeyi ibadet kabul eden tarikat muritlerine bırakılmış olur ki, bu durum asla kabul edilemez. Ve böyle bir durum devletin temellerine dinamit koymakla eş değerde bir ihanet olur!..

Denebilir ki, Devletin hileli yollardan ele geçirilmiş olan yargı erki, bugün “meşru müdafaa” konumundadır. “Tarafsız”lığını ve “bağımsız”lığını koruyabilmek ve işgal edilmiş olmaktan kurtarılması için, ilk bakışta “hukuk dışı” gibi gözüken bazı önlemlere başvurabilir!.. Bu normaldir. Cemaat’in “hırsızlık” şeklindeki eylemi ile devletin egemenliğinin bir kısmını kaybettiği tartışmasızdır. Bu kaybedilen değerin geri alınabilmesi için başvurulacak önlemlerin ağırlığı ölçü olarak kabul edilmelidir. Cemaat’in hırsızlığını bertaraf edebilmek için orantılı olan bütün önlemler, devletin meşru çizgideki savunması olarak kabul etmek gerekir!..

Nasıl ki, meşru müdafaa durumundaki bir insanın adam öldürmesi, zaruret halindekinin başkasının malına zarar vermesi suç teşkil etmiyorsa, Devletin de varlığını ve egemenlik hakkını koruması için alacağı önlemler suç kabul edilemez!.. Seçimle iktidara gelen AKP’den seçimle kurtulmak olanaklıdır ama yer altında örgütlenerek devlet kurumlarına sızan Cemaat’ten seçimle kurtulma şansı, yok denecek kadar azdır. Kaldı ki, AKP’nin iktidardan düşmesi halinde, yerine gelecek olan Yeni CHP veya Yeni MHP de daha bugünden Cemaat’le iç içe girmiş ittifak halindedir. Bu yüzden AKP seçimle gitse bile, Cemaat’ten kurtulmak kolay olmayacaktır!..

Hükümetin “paralel yapı”, Milli Güvenlik Kurulu’nun “Legal görünümlü illegal yapı”, kamuoyunun “Cemaat”, kendilerinin “Hizmet hareketi” ve muhalif basının “F tipi” olarak adlandırdığı bu yapı, Yargı’da ve Emniyet’te örgütlüdür. Bunları tasfiye etmek, aynı zamanda antiemperyalist bir eylem kabul edilmelidir. “F Tipi”nden kurtulmak, demokrasiye inanan güçlerin öncelikli ve elbirliği ile başarması gereken acil bir yurttaşlık ödevidir!..

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) http://www.radikal.com.tr/politika/cumhurbaskani_erdogan_sorulari_caldilar-1252251

(2) ANAYASA

B. Hâkimlik ve savcılık teminatı

MADDE 139- Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.

Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.

http://www.tbmm.gov.tr/anayasa.htm

(3)http://www.hsyk.gov.tr/Mevzuat/Kanunlar/Hsk.html

(4) AKP Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’e göre “Paralel Yapı” denen Cemaat’in, 17 bin 500 cinayette parmağı vardır. Eski Organize Suçlar Şube Müdürü A.Serdar Saçan ise, Ulusal Kanal’da katıldığı bir programda; Cemaat’in “Şahinler” adında silahlı kanadının olduğunu ve Behcet Oktay cinayeti dahil pek çok çinayeti (Danıştay, Hrant Dink, Rahip Santoro cinayetleri vb.) plandığını ileri sürdü… http://www.aydinlikgazete.com/politika/cemaatin-silahli-kanadi-sahinler-h58787.html

(5) http://www.cnnturk.com/haber/turkiye/yargitayin-imamiyla-ilgili-belgeleri-gonderdi

(6) https://www.youtube.com/watch?v=rxFNCeZMWB8