KONUK YAZARLAR

ABD’NİN YENİ BEYZBOL SOPASI KILIÇDAROĞLU MU?..

sopa_3_1

Başbakan Erdoğan deliğe süpürülmemek için son kozlarını oynuyor. ABD, kim bilir bu tehdit altında Türkiye’den daha ne tavizler koparacak!.. Suriye konusunda Erdoğan’ı yalnız bırakan Obama, yola Erdoğan’sız devam edeceğinin ilk işaretiniRusya ile anlaşarak ve İran’a yaklaşarak verdi…

ABD’li düşünce kuruluşlarından Bipartisan Policy Center, ABD’nin eski Ankara büyükelçileri Mortan Abramowitz ve Eric Edelman’a hazırlattığı raporda; Erdoğan hükümeti için “Hükümet, çözüm noktasında güven oluşturamazken AKP her defasında otoriterliği ve mezhepçiliği seçti” değerlendirmesini yaptı. AB’nin Gezi olayları ile ilgili “ilerleme raporu”ndaki, saptamaları (1) görmezden gelen hükümet, direnişe katılanlara dava üzerine dava açmaya başladı… Temel hak ve özgürlüklere tamamen aykırı olan bu davalar ile belli ki, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına katılımın azaltılması hesaplanmıştır!.. AB’nin “ilerleme raporu”nda, Türkiye’de gelişen ve faal bir sivil toplumun mevcudiyetine delil olarak gösterilip övülen Gezi protestoları, hükümet tarafından “suç” gibi işlem görmeye başlamıştır!.. AB’nin son 10 yılda yapılan reformların bir sonucu olarak gördüğü bu Gezi direnişine katılanların, hükümet kanadından Çanakkale’de savaşılan düşmana benzetilmesi ise, bilgisizlik veya anlayış farklılığı ile açıklanamaz!.. Belli ki, Erdoğan’ı korku sardı!..

Hükümete sık aralıklarla dışarıdan verilen mesajlar aşağı yukarı aynı. AB’ye paralel olarak, ABD de Erdoğan’ı gözden çıkartmışa benziyor! Washington Post gazetesinde ileri sürülen Türk hükümetinin MOSSAD için çalışan 10 İranlının kimliğini Tahran’a verdiği yolundaki iddia, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marie Harf tarafından da yalanlanmadığına göre, iki ülke arasında güven bunalımı bilek güreşi ile devam edecek. ABD Kongresi’nin bazı silah sistemlerini “dost ve müttefik” olarak tanımladığı Türkiye’ye vermemesi, buna karşılık Türkiye’nin ABD tarafından yaptırıma uğramış ve NATO sistemleri ile birlikte çalışmayacak olan füze savunma sistemlerini Çin firması CPMIEC’den satın alınmak için görüşmelere başlaması, ilişkilerin ne kadar hassas bir noktaya geldiğini gösteriyor. Nitekim, ABD Büyükelçisi Francois Ricciardone, Diploması Muhabirleri Derneği’nde yaptığı değerlendirmede; bu durumu “ticari” değil, “stratejik” bir konu olarak gördüklerini ve Çin firması ile anlaşma olması halinde, işbirliğinin etkileneceğini açıkça söyleyerek, aba altından sopayı göstermiştir!.. “Genel valinin” MİT müsteşarına “sadık” sözleri ile övgüler dizmesi ise oldukça anlamlıdır!..

Bütün bu olup bitenlere, ABD Büyükelçisi Ricciardone’nin CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu ayağına kadar çağırması ve Sheraton otelinin bir odasında gizlice buluşmaları eklenince, Atatürk Cumhuriyeti ve CHP’nin ne hallere düşürüldüğü açıkça görülmektedir… Kabul etmek gerekir ki, “sömürge valisi” Ricciardone, bu görüşmede bir taşla iki kuşu vurmuştur: Bir taraftan AKP’ye CHP’nin desteklenebileceği ima edilerek sopa göstermişken, diğer taraftan CHP tabanına ABD’nin desteği olmadan CHP’nin iktidara gelemeyeceği fikri kabul ettirilmek istenmiştir… Görüşmeden parti yönetiminin haberdar olmaması ise oldukça hazindir! Bu acıklı durum CHP’de yaşanmakta olan “yenileşme” sürecinin özeti gibidir… Salt bu gizli görüşme, Kılıçdaroğlu’nun gizli bir ajandası olduğunu göstermeye yeter de artar bile… Gerçekte, Kılıçdaroğlu Erdoğan’a gösterilmiş ikinci bir beyzbol sopası gibidir!.. Kılıçdaroğlu, her zaman olduğu gibi yine ABD’nin hizmetindedir ve basit vaatlere teslim olacak kapasitede küçük bir memur gibidir. Nitekim, Ricciardona bu gizli görüşmede; olası Washington ziyaretinde ABD yönetiminin yürütme kanadından ve Kongre’den pek çok kişinin kendisi ile görüşmek isteyeceğini söyleyerek, Kılıçdaroğlu’na mavi boncuk dağıtmaya devam etmiştir. Nitekim, aradan bir gün bile geçmeden ABD Kongresi’nden beklenen davet gelmiştir. Kılıçdaroğlu’nu ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşları önünde zor bir sınav bekliyor. Büyük olasılıkla “sadakatını” ölçecekler!.. Bu davet, ABD tarafından Erdoğan’ın gözden çıkarılabileceği anlamına gelmekle birlikte, aynı zamanda ona yeni tavizler vererek iktidarını sürdürme olanağını da sunmaktadır… Ana muhalefet partisi liderinin, ABD yönetimi ile Erdoğan arasındaki bu restleşmede, tehdit malzemesi gibi kullanılması, Kemal Bey’in CHP Genel Başkanlığına getirilme sebebine ve kişiliğine uygun düşse de CHP’nin geçmişi ve diplomatik teamülle hiç uyuşmamıştır!..

AKP iktidarı tarafından Türk halkının gerçek gündeminde olmayan; “ana dilde eğitim” , “andımızın kaldırılması”, “kamu hizmetlerinde türbanın serbest bırakılması” ve “Tunceli’nin adının Dersim olarak değiştirilmeye kalkışılması” gibi konuların, AKP tabanından ciddi oy kaymalarına sebebiyet verdiği tartışmasızdır. Yaklaşan seçimlerde, bu kayıpları durdurabilmek için AKP’nin “milli duruş” gösterileri yapma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede, ABD yönetimi ile anlaşılmış da olabilir. Bu bağlamda Kılıçdaroğlu ile görüşmek, bir bakıma Erdoğan’a yeniden havuç uzatmak anlamına gelebilir. Anlaşılan ABD yönetimi sopa-havuç politikasından öyle kolay vazgeçmeyecek… Böylece, ABD aynı zamanda Erdoğan’dan da vazgeçmediğini göstermiş olacaktır. Zira ABD açısından eli kolu bağlı bir Erdoğan, Türkiye’nin başına getirilebilecek en iyi seçenektir… Başka bir söyleyişle Erdoğan, Türkiye ve Ortadoğu’da ABD’nin çıkarlarını korumakla görevli (A) planı ise, Kılıçdaroğlu da (B) planı olarak her zaman yedekte tutulacaktır!..

Bu açıdan bakıldığında; bir taraftan Öcalan ile görüşmelerini sürdüren Erdoğan, diğer taraftan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı, “herkes haddini bilsin” diyerek azarlamaktadır da… Bu durum, doğal olarak AKP tabanının hoşuna gitmektedir… Aynı şekilde, ülke savunması söz konusu olduğunda, ABD’den “bağımsız” politika izleme görüntüsü de verilebilmektedir. Doğal olarak bu durum da AKP seçmenini memnun etmektedir. Ne yazık ki, AKP’nin bu basit seçim oyunları, ülkemizde hala prim yapabilmektedir. Olayların bu yanını da gözden kaçırmamak gerekir… Unutmamalıyız ki, Çin’den füze savunma sistemleri alma konusu tartışmaya açılmışken, eş zamanlı olarak ABD’ye 3,5 milyar dolarlık sikorsky helikopteri siparişi (2) verilmiştir. Bütün bu gelişmeler, yapılan hamlelerin seçimleri etkilemek amacıyla “danışıklı” olabileceğine kanıt teşkil eder!.. Muhalefetin basiretsizliği ve ele geçirilmişliği karşısında, elbirliği ile Türk halkı bir kez daha Kılıçdaroğulları ile Sarıgüllerle aldatılmak için hedef tahtasındadır!..

Bu yüzden yaklaşan seçimlerde, Cumhuriyeti yeniden inşa edebilmek için İşçi Partisi’nin önerdiği CHP-MHP-İP dayanışmasını hayata geçirmekten başka yol görünmemektedir!..

Yaşasın Cumhuriyet!..

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

  1. http://www.abhaber.com/index.php?option=com_content&view=article&id=52987:ab-raporunun-y%C4%B1ld%C4%B1z%C4%B1-gezi&catid=217&Itemid=835

  2. http://www.aktifhaber.com/turkiye-abdli-sikorskye-35-milyar-dolarlik-ihale-verdi-871901h.htm