GÜYA MUHALEFET
CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Birgül Ayman Güler’in TBMM’inde yaptığı konuşmada ifade ettiği “Kürt milliyetçiliğini bana “ilericilik” ve “bağımsızcılık” diye yutturamazsınız. Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz” şeklindeki çok doğru ve yerinde tespit, bir süre daha tartışılacağa benziyor. Konuyu anlamayan veya bilinçli olarak saptıranlardan biri de ne yazık ki, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olmuştur. İl başkanları toplantısında söylediği: “Kimsenin şu veya bu şekilde etnik kimlik üzerinden siyaset yapması, bir etnik kimliği dışlaması, onu ikinci sınıf yurttaş olarak görmesi bizim kabul edebileceğimiz bir olay değildir” şeklindeki sözler, doğrudan olayı saptırmayya dönüktür. Açıktır ki, Kılıçdaroğlu bu konuda ya çok bilgisizdir ya da bu fırsattan yararlanarak Atatürkçüleri sindirmek istemiştir!..
Dersim üzerinden Atatürk ve İsmet İnönü’yü katliam yapmakla, hatta daha da ileriye gidip, Kurtuluş Savaşı’mızda Atatürk ve arkadaşlarını Ege’de etnik temizlik yapmakla suçlayan Hüseyin Aygün için ağzını hiç açmamış olmasını gerçekten ibretliktir… Söz konusu Sezgin Tanrıkulu ve Hüseyin Aygün olunca Kemal Kılıçdaroğlu, nedense sağır ve dilsiz gibidir!..
Kılıçdaroğlu’nun “Parlamentoda konuşurken, üniversitede ders vermiyoruz biz. Kullandığımız sözlerin nerelere çekiştirileceğine dikkat etmemiz gerekiyor“ sözleri ise nasıl bir siyasetçi olduğunu gözler önüne sermektedir. Güler’in doğru tespitlerini eleştiremeyen Kılıçdaroğlu, ona halka gerçeği söyleme, yanlış anlaşılabilir demek istemektedir!.. Kılıçdaroğlu’nun halka verdiği değer ve bakış açısı ne yazık ki böyledir!..
CHP Genel Başkan’ına böyle bir durum karşısında:”Siz bilimsel doğruları, her zeminde korkmadan, bıkmadan, usanmadan savunmaya devam edin. Halka her zaman doğruları söyleyin. Siyasi rakipleriniz tarafından sözleriniz çarpıtılabilir. Böyle endişelerle doğruları söylemekten çekinmeyin. Er geç halk sizi anlayacaktır. Ben de arkanızdayım” demek yakışırdı… Gerçekleri halkın önünde savunan milletvekillerine; üniversite kürsüsünde söylediğin gerçekleri, halkın duyacağı yerlerde söylemeyin, şeklinde tavsiyelerde bulunulması en hafif tabiriyle ayıptır!..
Diğer yandan Hüseyin Aygün’ün saçma sapan fikirlerini “düşünce özgürlüğü” içerisinde gören Kılıçdaroğlu, Prof. Dr. Birgül Aymar Güler’in parti programı ile bire bir örtüşen sözlerini televizyon programlarında savunmasına “yasak” koymasını anlamak mümkün değildir!.. Hele grup toplantısında Güler’in yuhalattırılması, vaktiyle Antalya İl Kongresi’nde Deniz Baykal’ın yuhalattırılması olayını anımsatmıştır. Bu rezillikler karşısında Kılıçdaroğlu tepki vermeyerek, yapılanları bir anlamda onaylamıştır!.. Bu tutum yuhalama olaylarının arkasında doğrudan Kemal Kılıçdaroğlu’nun olduğunu söyleyenleri haklı çıkarmaktadır!..
Daha da önemlisi; Kılıçdaroğlu’nun il başkanları toplantısında olayı “ırkçılık” olarak tarif etmiş olmasıdır. Bu açıklama Kılıçdaroğlu’nun bu konularda ne kadar bilgi sahibi olduğunu ortaya koymaktadır!..
***
CHP Gençlik Kolları Genel Sekreteri Özgür Ozan Doğru’nun CHP gençliğini “Biz Seyit Rıza’yız” şeklinde tanımlamasından sonra, siyasetteki hedefini “Başbakan olmak” (1) şeklinde açıklayan Gençlik Kolları Başkanı Emre Doğan (2) da nihayet safını belli etmiştir!.. “Atatürk’te Birleşelim” önerisinin nafile bir çaba olduğunu söyleyen Doğan, öneri için “farklı ideolojik-politik grupların önerilerinden biri”dir dedi. Birinin bu çocuğa; aynı ideolojiyi benimseyenler zaten kendi ideolojilerinde birleşmişlerdir, önemli olan farklı ideolojiyi benimseyenler için bir ortak payda bulmaktır. Türk halkı için o payda “Atatürk”tür diyerek, gerçeğini öğretmesi zamanı çoktan gelmiştir!..
“Milli Merkez”e dönüşen “Milli Anayasa Forumu” bu konudaki en somut örnek olarak önümüzde durmaktadır,…
Y-CHP’nin Atatürk’çü düşünceyi terk ettiğinin son kanıtı, Emre Doğan’ın yukarıdaki sözleridir… Genel seçimler sırasında Gençlik Kolları’nın siyasi yelpazedeki yerini “Gençlik ana kademenin daha solundadır. Biz partinin daha soluyuz.” sözleri ile belirten Doğan’ın, “Sol”u “yoksullukla mücadele” (3) olarak tanımlaması, kendi bilgi seviyesini ortaya koymaktadır… Temelsiz saçma sapan düşüncelerini “sol” düşünce sanan böyle bir anlayışın, TGB‘nin gölgesinde kaybolup gitmesi de son derece doğaldır…
Avukatlık mesleğinden hayatını idame ettirmeyi başaramayan Doğan’ın, Eylül ayında basına yansıyan “rüşvet” konusu da unutulmuş değildir. CHP’li yerel yöneticiler tarafından Kıbrıslı bir iş adamına yaşatıldığı iddia edilen mağduriyet, CHP Genel Merkezindeki yetkililere anlatılmak istenmişti. Bu nedenle de Emre Doğan’la tanıştırılan iş adamı, daha sonra Doğan’ı kendisinden 1 milyon Dolar rüşvet istemiş olmakla suçlamıştı. Bu suçlama nedeniyle suç duyurusunda bulunacağını söyleyen Gençlik Kolları Genel Başkanı’nın suç duyurusunda bulunmamış olmlası(4) ve olayı unutulmaya bırakması anlamlıdır!.. Böyle bir yeteneğin “Atatürk’te birleşelim” önerisini elinin tersiyle itmesini ise, fazla garipsememek gerekir!..
***
Kılıçdaroğlu Erdoğan’a“ Eğer siz ‘AB’den çıkacağım‘ diyorsanız o zaman millete çıkıp hesap vermek zorundasınız. Siz o çağdaş dünyadan kendinizi koparmak istiyorsunuz. Kiminle konuştunuz, kime danıştınız. Eğer Şangay İşbirliği Örgütü’ne girecekseniz, NATO’yu ne yapacaksınız? “ diyerek, kendi safını da belli etmiş ve emperyalizmin hizmetine girmeye hazır olduğunu ifade etmiştir…
“Batı bir uygarlığın adıdır, ahlakın adıdır” sözleri doğru kabul edilebilirse de “O zaman NATO’yu ne yapacaksınız” sorusu ile bu önerme anlamsız hale getirilmiştir! Zira NATO uygarlık değil, askeri bir paktır, bir ittifaktır. Dolayısıyla ülkemizin yararları Şangay İşbirliği Örgütü’nde ise, o ittifaka dahil olmamızda bir yanlışlık olamaz. NATO’dan da girdiğimiz gibi çıkar gideriz. Komünizmin yayılmasını önlemek amacıyla Varşova Paktı’na karşı kurulan NATO, şimdi emperyalizmin işgal ordusu olarak görev yapmaktadır. NATO içerisinde bulundukça başımız da beladan kurtulmuyor. NATO’nun ülkemizde kurduğu füze kalkanı ile sınırlarımıza yerleştirdiği patriotların ne işe yaradığı nihayet ortaya çıkmıştır. Hiç kuşku yok ki, savunma amaçlı getirildiği söylenen patriotlar, İsrail’in Suriye’yi vurmasından sonra İsrail’i savunmak görevini yerine getirmişlerdir. Savunulan Türkiye değildir ama düşmanları çoğaltılan ülke Türkiye’dir. Bu silahlar aynı zamanda saldırı amaçlı olarak da kullanılabilirler. Yakında onu da yaşayıp göreceğiz…
Kılıçdaroğlu’nun NATO’yu “uygarlık” gibi göstermesi, işe girmek için yazılmış bir dilekçe gibidir. Kılıçdaroğlu bu mesajı ile AKP iktidarının beklenmedik bir şekilde yıkılması gündeme gelirse, yerine göreve talip olduğunu söylemektedir. Kılıçdaroğlu bu konuda il başkanlarına da bir açıklama yaptırarak CHP tabanından koptuğunu ortaya koymuştur. Atatürk’ün CHP’sini, emperyalizmle işbirliği içerisine sokmak ona nasip olmuştur!.. Zaten genel başkanlığa getirilmesinde de emperyalistlerin “kaset operasyonu” etkili olmuştu. Şimdi onun diyetini ödemektedir!..
Böyle bir muhalefet olsa ne olur, olmasa ne olur!..
Av. Cemil CAN
DİPNOTLAR