Genel

Y-CHP'NİN İSTEDİĞİ “ROL” VERİLECEK Mİ?

 

Galataport, Karaköy’den Tophane’ye kadar olan 1200 metrelik sahil şeridinde yapılması planlanan alışveriş merkezleri, oteller ve limanların ortak adıdır. İlk olarak 2005 yılında ihaleye açılmıştı ve ihaleyi İsrailli Ofer kazanmıştı. İmar planının Danıştay 6. Dairesi’nce iptal edilmesi üzerine, dönemin Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, dosyayı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na geri göndermişti. Başbakan, “Galataport’u engelleyenleri tarihe havale ediyorum” diyerek, satışa karşı çıkan Şener’i doğrudan suçlamıştı. Sonunda bu ihale Abdüllatif Şener’in istifasına neden olmuştu. Krizden dolayı para bulma telaşı içinde bulunan hükümet, Şener’e göre, “vicdan sahibi kimsenin kabul edemeyeceği” Galataport’u, bu yıl sonunda yeniden ihaleye çıkartıyor!..

***

18 Temmuz günü, Suriye’nin Milli Savunma Bakanı, Yardımcısı ve İçişleri Bakanı gibi üst düzey yöneticiler, alçakça bir terörist saldırı ile katledildiler. Türk hükümetinden bu saldırıyı kınayan bir açıklama yapılmadığı gibi, Cumhurbaşkanımız Gül, bu olayı fırsat bilerek yaptığı açıklamada; Esat yönetimini “gayrimeşru” ilan edip, adeta saldırıya destek vermiştir. Kurultay oyunları ile kafası meşgul olan Kılıçdaroğlu ise, bu konuda hiç bir şey diyemedi. En azından kurultay’da bir kaç cümle ile bu terörist saldırı kınanabilirdi… CHP’ye o yakışırdı!..

Parti adına zevahiri kurtarmak yine Faruk Loğoğlu’na düştü. Loğoğlu: “Ulusal Güvenlik Kurumu’na karşı yapılan terörist saldırıyı CHP olarak kınıyoruz” diyerek, adeta zoraki bir görevi yapmış oldu!.. ABD’nin Ortadoğu’daki sömürgeci politikalarını hükümetimiz destekliyor, bunu biliyoruz. Anlamakta güçlük çektiğimiz; CHP’nin bu çirkin politikalara ciddi bir tepki vermemesi!.. Hani CHP’nin antiemperyalist çizgisinde milim sapma olmayacaktı. “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesine bağlı bir partinin söyleyeceği söz bu kadar mı?..

Tesadüf mü, yoksa bilinçli bir tercih mi bilemeyiz, saldırının yapıldığı gün Erdoğan, Putin’i ziyaret’e gitmiş. Görüşmenin ardından yaptığı açıklamada:”Putin ile Esat’sız Suriye’yi konuştuk” diyen Erdoğan’ı, Putin’in danışmanı Yuri Uşakov anında yalanlamış!.. Bu kadar önemli bir haber bir kaç muhalif gazete dışında basınımızda yer almamış!.. İlginç değil mi?..

Suriye’ye karşı yapılan bu alçak terörist saldırı üzerine; Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu ve Faruk Loğoğlu’nun açıklamaları birlikte değerlendirildiğinde; saldırının arkasında kimlerin olduğu belli oluyor!.. CIA, MOSSAD Otadoğu’da terör estiriyor ve estireceğe de benziyor… Onların yaptığı alçaklığa kılıf hazırlama görevi ise, bize verilmiş!.. Y-CHP’nin antiemperyalist çizgisinde milim sapma yokmuş!.. Sevsinler sizi!.. CHP’li delege bu işe ne diyor, çok merak ediyorum…

***

Nihayet, CHP’nin 34. Kurultay’ında Kılıçdaroğlu gerçek yüzünü gösterdi!.. Önceki kurultaylarda “parti içi demokrasi”yi işletme sözü veren memur Kemal, bu kez akla gelmedik aldatma yöntemleri geliştirerek, Baykal ve Sav ekiplerine nal toplattı!.. 98 kişilik “anahtar liste” hazırlamak suretiyle, “çarşaf liste” uygulamasını işlevsiz hale getirdiği yetmezmiş gibi, bir de “maymuncuk liste” hazırlayarak, söz verdiği pek çok kişiyi de hayal kırıklığına uğrattı… Gerçekte Kılıçdaroğlu’nun olan bu ikinci dar liste, dışarıya karşı il başkanlarının listesi olarak yansıtıldı. Parti Sözcüsü Birgül Ayman Güler’in tarifi ile bu şekilde tam bir “siyasi ahlaksızlık” yapılmış!.. Kılıçdaroğlu “liberalizmi” öğrendi galiba!..

Çeşitli ayak oyunları ile Baykal ve Sav ekiplerini tamamen tasfiye ettikten sonra, Yeni CHP çizgisine karşı muhalefet eden ulusalcıları da liste dışında bıraktı. 98 kişilik geniş liste ve 52 kişilik dar “Sarı Liste” yaparak, oyun içinde oyun yapmak her hesap uzmanının yapabileceği bir iş değildir. “Maymuncuk liste”sinde, genel başkan yardımcısı ve parti sözcüsü Birgül Ayman Güler’e bile yer vermeyen Kılıçdaroğlu, bu liste ile aynı zamanda İsa Gök, İlhan Cihaner, Dilek Akagün Yılmaz, Emine Ülker Tarhan ve AKP’nin karşıdarbeyi tamamladığını açıkça söyleyen Süheyl Batum gibi isimleri de parti yönetiminden uzaklaştırmak niyetinde olduğunu göstermiş oldu. CHP’ye yakışmayan ve CHP’nin dokusuyla uyuşmayan eski MYK üyelerine ise, takım halinde “maymuncuk liste”sinde yer vermesi, gerçek amacının; Kemalizm’i bitirmek olduğunu göstermiş oldu. Kılıçdaroğlu’nun kurultay konuşmasında; 15 kez Atatürk’ün adını anmış olması, Atatürkçü çizgiden milim sapmayacağına dair sözler vermesi ise, söylemi ile eylemi arasındaki çelişkiyi bir kez daha gözler önüne serdi. Ders kitaplarından adının çıkartıldığı bir dönemde, CHP’nin ikinci genel başkanı İnönü‘nün adından hiç söz edilmemesi ise, Kılıçdaroğlu’nun Atatürkçülük konusunda samimi olmadığının en çarpıcı kanıtıydı…

AKP’nin yaptığı “açılım”a destek veren ve CHP’nin “açılım”a karşı takındığı tutumu eleştiren Prof. Dr. Burhan Şenatalar’ın, Bilim Kültür ve Yönetim Platformu’ndan (BKYP) Parti Meclisi’ne sokulması, Y-CHP’nin “Kürt Sorunu” ile ilgili izleyeceği yol haritasının ipuçlarını veriyordu. Y-CHP’nin, Abdullah Öcalan’ın “akil adamlar projesi”ni sahiplenileceği anlaşılıyordu. Bir taraftan CHP’nin tam bağımsızlıkçı ve antiemperyalist çizgisinin savunulacağı ifade edilirken, aynı metin içinde bu çizgi ile uyuşması olanaksız bulunan “küreselleşme” ile uyumlu olunacağının ifade edilmesi, Y-CHP’nin izleyeceği yeni “ideolojisizlik” çizgisini açık seçik ortaya koymuştur!…

Sencer Ayata başkanlığındaki kurulların yazacağı yeni kısa programın en can alıcı cümlesi şuydu:“Geleneksel sosyal demokratlar, sosyal liberalizme inananlar, sosyalist gelenekten beslenenler, Cumhuriyetçi ve Atatürkçü mirasımızı vurgulayanlar, özetle farklı sol ve demokrat refleksler içeren CHP’nin tüm renkleri parti programı içerisinde yer alacaktır. Partinin barındırdığı ideolojik farklılıklar partinin zenginliğidir.” CHP’yi ele geçirip, Yeni CHP haline getiren ekip, kendi ideolojisi olan “sosyal liberalizm”i, CHP programına yerleştirerek, hem kendi varlıklarını meşru hale getirmeye çalışmışlar hem de CHP’nin antiemperyalist ve tam bağımsızlıkçı olan ideolojisini dönüştüreceklerinin işaretini vermişlerdir. SOROS”un “Turuncu Devrimler”i yaparken kullandığı slogan da tam olarak: “Değişim ve Dönüşüm!” şeklindeydi… “Çok renklilik” ve “partinin zenginliği” gibi süslü sözcüklerle kurulan cümleler ise, sadece bu ideolojiyi CHP’lilere benimsetmek içindir…

Kemalizm’den en kısa süre içerisinde kurtulmak gerekir diyenlerin, partinin en üst yönetim organı olan Parti Meclisi’nde yerlerini korumaları ve tam da Kurultay sırasında Atatürkçü söylemin öne çıkartılması; henüz tam olarak parti tabanının kontrol altına alınamamış olduğunu gösterir. Bir dönem sonra, Anadolu delegasyonunu aldatmak ve başlarına çuval geçirmek çok da zor olmayacaktır!..

Kılıçdaroğlu’nun Binnaz Toprak, ve Aydın Ayaydın gibi kamuoyunda yıpranmış isimleri listeye koymaması ise, delegeyi aldatmak için yapılmış “akıllı” bir hamleydi ve istenilen sonucu verdi… “Sarı liste”de bulunmalarına rağmen, Muhammet Çakmak, Ertuğrul Kaplan., Necati Yağcı, Seynur Yıldırım ve Umut Akdoğan ise seçilecek kadar oy alamamalarını ise, liste yarışlarında dönen “entrikalara” bağlamak daha gerçekçidir!..

***

Y-CHP’nin 34. Kurultayı’nda böylesine “Bizans oyunları” dönerken, karşı cephede atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmişti: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın hazırladığı “ulusal eylem planı”na göre, kadına yönelik şiddetle mücadelede görev; din görevlilerine verilecekmiş. Bu iş için öncelikle, İç Anadolu Bölgesi’nde 12 bin din görevlisi eğitilecekmiş. Anlaşılan “Mele”lerin devlet kasasından maaşa bağlanmasından sonra, bu proje ile iş bulamayan son imam hatipliler de devlet kapısında istihdam edilmiş olacaklar. Bu arada Başbakan’ın Osmanlı sultanlarına özenerek, İstanbul’un Anadolu yakasında yaptırdığı VIP‘li cami ile verilen; “karşıdevrim tamamlanmıştır” şeklindeki mesaj, Y-CHP yönetimi tarafından iyice alınmış olduğu, bu konuda bir tek söz bile söyleyememiş olmalarından bellidir… AKP’nin “devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuki temel düzenini dini kurallara dayandırmayı” yasaklayan anayasa hükmünü, yeni anayasaya koymayacağını açıklaması karşısında, Y-CHP’nin masadan kalkmama inadını nasıl anlamamız gerekir? Herhalde masada kalarak bu hükmü engelleyebileceğine inandığı için olamaz. Tam aksine karşıdevrime teslim olduğunu ve yeni sistem içinde “rol” istendiği şeklinde anlamak gerekir… Bakalım Y-CHP’ye istediği “rol” verilecek mi?..

Av. Cemil Can

 

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir