KONUK YAZARLAR

TÜKENMEYEN SERMAYE:İDAM SEHPASI!..






 

27 Mayıs 1960’ın 60. yıldönümünde; İdam cezalarının verildiği Yassı Ada’nın adı “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” olarak değiştirildi…

Beklendiği gibi Cumhurbaşkanı konuşmasında yine CHP’ye verdi veriştirdi.

Reis’in, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü CHP’den ayrı tutma çabası[1] dikkatimi çekti.

İlk defa duyduğum; darbecilerin Menderes’i “prostat muayenesi” yaptırarak aşağılama ve Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’un bir “teğmene tokatlatılması” olayları[2] gerçekte yaşanmış mıdır bilmiyorum; yaşanmış ise de, bunları bugün gündeme taşımanın kime ne yararı olacak anlamış değilim…

Reis’in, darbecilerin sözcüsü ve güçlü albayı Alparslan Türkeş’i rahmetle yâd etmesi[3]  ise tam bir komedidir.

Zira Türkeş, darbeye karşı biri değildi, sadece idamlara itirazı vardı.[4]

Bu durumda Reis’in, Türkeş’i ayırıp, diğer darbecileri yerden yere vurmasının haklı bir yanı yoktur.

Aynı şekilde, idamlara karşı gelenler rahmetle yâd edilecekse, başta İsmet Paşa’nın rahmetle anılması gerekirdi.

Çok açık olarak anlaşılıyor ki, Reis’in derdi üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir…

Bu basit siyaset oyununda Devlet Bahçeli’nin rol alması oldukça anlaşılırdır.

Koltuğunda oturduğu Türkeş’in kirli siyasete malzeme yapılmasına ses çıkarmaması, çok açıktır ki, “beka meselesi”nden kaynaklanmaktadır.

Konuşmasında dikkat çeken:

Burada hukuka deli gömleği giydirildi”  cümlesidir…

Oysa hukuka deli gömleği 27 Mayıs 1960’dan önce defalarca giydirilmişti…

Söylemek bana düşmez ama Bahçeli, bugüne kadar yiyip bitiremediği “ülkücü mirası” bu defa çok kötü bir şekilde harcamıştır[5]

***

27 Mayıs 1960’ı doğru anlamak için, darbeyle ele geçirilen iktidarın sivillere devredilmesine karşı olan  –kendi ifadesi ile ihtilal kadrosunun en güçlü kişisi[6] –  Alparslan Türkeş’i değil, muhalefette olanları dinlemek daha doğrudur.

27 Mayıs’a gelene kadar yaşanan olaylar, –kuşkusuz iddianameye ve basına abartılı olarak aktarılanları da vardır-  dudak ısırtacak kadar vahimdir[7].

ABD’nin tepkisinden çekinen Orgeneral Cemal Gürsel, bazı olayları[8] ise hiç gündeme getirememiştir…

***

Caydırıcılığı bulunmayan idam cezasının, suçluya verilen bir ceza olmaktan çok suçlu yakınlarına verilen bir ceza olmakla, çağdışı olduğuna 27 Mayıs idamları tipik örnektir.

Nitekim 27 Mayıs öncesi yaşananlar unutulmuş fakat idamlar hafızalardan bir türlü silinmemiştir.

İlginçtir; idamı halkın vicdanını ağır bir şekilde inciten Menderes de, idam cezası karşıtı olmayıp; 1951-1960 yılları arasında 43 kişinin idam kararına imza atmış ve bu kişilerin tümü idam edilmişlerdir…

Denebilir ki, bu idamlar Türkiye’de sağcı partilerin tükenmeyen sermayelerini oluşturmuştur.

Demokrat Parti mirası üzerine kurulan Adalet Partisi, Türk siyasal hayatında asıl çıkışını 1964’te Süleyman Demirel’in genel başkan seçilmesiyle yapmıştır.

Demirel, 1965–1993 tarihleri ​​arasında yedi farklı hükûmette toplam 10 yıl 5 aylık bir süreyle başbakanlık görevinde bulunmuştur.

Ayrıca, 1964’ten 1980 yılına kadar Adalet Partisi, 1987–1993 yılları arasında ise Doğru Yol Partisi genel başkanı olarak görev yapmıştır…

60 yılda bu mirası tüketememişlerdir…

***

Demokrat Parti, hiç kuşku yok ki iktidara seçimle gelmiş; arka arkaya Mecliste üç dönem ezici bir çoğunluk elde etmişti[9].

Fakat iktidardan gitmemek için, iktidara geliş yollarını yavaş yavaş kapatmaya başlamıştı.

Menderes, Tahkikat Komisyonu ile yargı yetkisini görünüşte Yasamanın, gerçekte Yürütmenin eline vermişti.

Basın denetim altındaydı.

Bir anlamda “Tek Adam Rejimi” kurdu denebilir…

Menderes, iktidarda olmasına rağmen, hiç gerekmediği halde “Vatan Cephesi”ni kurarak halkı da kutuplaştıran bir siyasetçiydi[10].

Tıpkı Recep Tayyip Erdoğan gibi…

Öyle ki, köylerde bile halk kahvelerini ayırmıştı…

Halk birbirini “düşman” gibi görmeye başlamıştı.

Bu noktada Demokrat Parti seçmenini en doğru şekilde Menderes tarif etmiştir:

Odunu göstersem milletvekili seçtiririm” demişti…

***

Sonuç olarak diyebiliriz ki:

İdam cezası, hiçbir şekilde savunulamaz.

Gelecek kuşakların ipotek altında yaşamasına sebebiyet veren ilkel bir cezadır.

Hak etmeyenlerin iktidarda kalması için tükenmez sermaye, iktidarı hak edenlerin ise ömür boyu arayış içerisinde olmasına yol açan bir öç alma şeklidir…

Aynı zamanda da başarısız iktidarların, kötü icraatlarını örten; onları mağdur hale getirip, yücelten bir siyasi argümandır!..

Menderes ve arkadaşlarının idam edilmelerine “adli hata” da denebilir.

Her adli hata kurbanı için anıt dikilecekse, Denizler için de dikilmesi gerekir…

Cemil Can

DİPNOTLAR:

[1] Cumhurbaşkanı açılış konuşmasında, ”Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal’in hastalığının ve ölümünün ardından tek parti CHP yönetimi ülkenin üzerine adeta bir kabus gibi çökmüştü” dedi.

https://www.cnnturk.com/turkiye/son-dakika-demokrasi-ve-ozgurlukler-adasi-aciliyor

[2] “Nezaketi, kibarlığı, insani hasletleri dillere destan olan bir başbakanı idama götürürken bile prostat muayenesi bahanesiyle aşağılamaya kalkacak kadar alçaldılar. Bu ülkenin yüreği vatan sevdasıyla dolu genelkurmay başkanını darbecilere katılmayı reddettiği için bir teğmene tokatlatarak tarihimizde görülmemiş rezillikler sergilediler” dedi.  (Bkz. 1 nolu bağlantıdaki konuşmaya)

 

[3] “Bu vesileyle sürgüne gönderildiği Hindistan’dan idam kararlarının hukuki ve meşru olmadığını, insanlık duygularıyla uyuşmadığını belirterek trajediyi engellemek için çırpınan merhum Alparslan Türkeş’i de rahmetle yad ediyoruz” dedi. (Bkz. 1 nolu bağlantıdaki konuşmaya)

 

[4]https://tr.wikisource.org/wiki/Alparslan_T%C3%BCrke%C5%9F%27in_Cemal_G%C3%BCrsel%27e_mektubu

[5] Darbeyi yapan 14’lerden Alparslan Türkeş, Numan Esin, Muzaffer Özdağ, Rıfat Balkan, Ahmet Er ve Dündar Taşer; sonradan adı MHP olarak değiştirilecek olan CKMP’ye katılmışlardır. Denebilir ki  darbecilerin önemli bir bölümü “ülkücü” görüşe sahiptiler.

[6] https://www.yenisafak.com/yazarlar/kursatbumin/alparslan-turke-27-mayisi-anlatiyor-22538

[7] 1- Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmek, 2- 6-7 Eylül Olayları’na önceden haberi olduğu halde müdahale etmemek, 3- Kanuna aykırı olarak üniversite basmak ve halka ateş açtırtmak, 4- Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamak, 5- Devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak, 6- Halkı Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek, 7- Kırşehir’in haksız olarak ilçe yapmak, 8- Yargı bağımsızlığının ihlal etmek, 9- Tahkikat Komisyonu’nun kurulup olağanüstü yetkilerle donatmak, 10- CHP’nin mallarına “haksız” yere el koydurmak vb. gibi…

 

[8] 1- 1951 yılında Menderes hükümeti, NATO’ya girebilmek için Kore Savaşı’na Amerika için asker gönderdi. Amerikan çıkarları için bine yakın vatan evladı Kore’de yaşamını yitirdi, binlercesi yaralandı; 2- 1952’de NATO’nun isteği üzerine komünizme karşı gayri-nizamı harp yapacak Seferberlik Tetkik Kurulu, daha sonraki adıyla Özel Harp Dairesi’nin kurulmasına izin verdi, 3- 1954 yılında Yabancılara petrol arama ve çıkarma izni verildi, 4- Tek parti döneminde kurulan bazı traktör ve basma fabrikaları özelleştirildi veya ekonomik olmadıkları için kapatıldı, 5- Nuri Demirağ tarafından kurulduktan sonra İsmet İnönü tarafından devletleştirme kapsamına alınan uçak ve uçak motoru fabrikaları ile Eskişehir Tank Fabrikası ve Kırıkkale Silah Fabrikası NATO standartlarına uymadıkları gerekçisiyle kapatıldı. 6- Cezayir Kurtuluş Savaşı sırasında Fransa’ya destek verildi, 7- 1954-1958 yılları arasında 238 gazeteci iktidara karşı yazılar yazdıkları için mahkûm edildiler.27 Mayıs’tan önce 800 civarında gazetecinin hapiste olduğu biliniyor; 1954’te Gazeteci  Cemal Sağlam 65 ay, Fuat Ar’ına 8 ay hapis cezası verildi, Bedii Faik tutuklandı, Hüseyin Cahit Yalçın cezaevine konuldu, 8-Tahkikat Komisyonu“nu kurdular; 15 DP milletvekilinden oluşan bu komisyon, hem suçlama hem de yargılama yetkisine sahipti. Komisyon 5 kişiden fazla yan yana yürümeyi bile yasakladı. 9- Milli Şef İsmet İnönü’ye 12 oturum meclisten men cezası verildi; 1959’daki yurt gezilerinde birkaç kez; Uşak, Topkapı, Çanakkale, Konya ve Kayseri(de) linç edilmeye kalkışıldı, 10- Turan Emeksiz hükümete karşı İstanbul Üniversitesi’nde düzenlenen bir protesto mitinginde polisin açtığı ateş sonucu öldü. Hüseyin Onur ise sol bacağı kesilerek kurtarıldı. 11- Hukukun üstünlüğünü savunan Yargıtay Başkanı Bedri Köker, Yargıtay Başsavcısı Rifat Alabay, Yargıtay 2. Başkanlarından Haydar Yücekök, Yargıtay Üyeleri Melehat Ruacan, Kamil Çoşkunoğlu, Faik Uras ve İlhan Dizdaroğlu ‘görülen lüzum üzerine emekliye sevk edildiler. Böylece kendilerine yakın yargıçlara yer açtılar, 12- Darbe yapacakları bahanesiyle; 6 Haziran 1950’de, başta Genelkurmay Başkanı Nafiz Gürman olmak üzere, bütün üst komuta kademesi dâhil olmak üzere 15 general ve 150 albayı re’sen emekliye sevk edildiler, 13- 1955’te CHP’nin Lozan Anlaşması’nı kutlamasını yasakladılar; Genel Sekreter Kasım Gülek’i Zonguldak’ta işçilere yaptığı konuşma nedeniyle tutukladılar,

[9] Menderes, sırasıyla 1950, 1954 ve 1957 seçimlerini kazanmış ve on yıl boyunca (1950-1960) iktidar olmuştur:

14 Mayıs 1950 Seçimlerinde Demokrat Parti, yüzde 52,7 oy alarak 408 milletvekilliği kazanmıştı. 2 Mayıs 1954 seçimlerinde gücünü iyice arttırdı. 5.1 milyon oy alarak, Türkiye Genel Seçimleri tarihinde (bugüne kadar) kırılamamış bir oy rekoru kırdı. Bu oy miktarı toplam oyların yüzde 57,5’lik kısmını aldı ve 502 milletvekilliği kazandı. 27 Ekim 1957 günü yapılan seçimlerde ise muhalefetin seçimlere bir cephe halinde girmesini engelledi ve oyların yüzde 47,9’unu alarak 424 milletvekili çıkardı.

 

[10] Vatan Cephesi, Demokrat Parti iktidarı döneminde bizzat Başbakan Adnan Menderes tarafından kurulan siyasi bir oluşumdur. DP’nin il ve ilçe teşkilatları ile gençlik kollarını bir araya getiren bu oluşumda, parti destekçilerinin isimleri radyodan düzenli olarak halka açıklanmaktaydı. Vatan cephesine karşı olanları “vatan haini” ilan ettiler.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir