KONUK YAZARLAR

“ÖCALAN ONURUMUZDUR”!?..

Sözcü gazetesi 14 Haziran Pazar günü 14. sayfadan bir haber verdi:

Haberin başlığı: “ABD, terör örgütüne havadan yardım yaptı” şeklindeydi.

Devamında:

ABD’nin Suriye’de bölücü terör örgütüne yolladığı birlerce TIR dolusu silah yetmedi. Amerikalılar PKK/YPG işgalindeki bölgelere havadan yardım malzemesi attı, görüntüleri sosyal medyadan paylaştı” deniyordu.

Sürpriz değil elbette, yine de aklınızın bir köşesinde bulunsun…

***

Cumhurbaşkanı tarafından hazırlanan 2020 yılı bütçesinde; önümüzdeki yıl genel bütçe gelirlerinin 941 milyar 944 milyon liraya ulaşacağı tahmini yapıldı. Bu miktarın 376 milyon 777 bin lirası 24 Haziran 2018 genel seçimlerinde yüzde 10 barajını aşan AKP, CHP, HDP ve MHP’ye devlet yardımı olarak ödenecek.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) payına düşecek miktar 50 milyon 99 bin liradır[1]

31 Mart 2019 yerel seçimlerden önce; AKP, CHP, İP, HDP ve MHP’ye devlet kasasından 772 milyon lira ödenmişti.

HDP’nin payına düşen miktar 92,2 milyon lira idi[2]

Bu bilgi de aklımızın bir köşesinde dursun…

***

Bu kadar para ayırdığımız HDP’yi biraz daha yakından tanıyalım:

HDP, Halkların Demokratik Kongresi’nin[3] TBMM’de bir “siyasi parti” ile temsil edilme ihtiyacını karşılama amacıyla kuruldu.

HDP ile Öcalan arasındaki ast-üst ilişkilerini ise “açılım süreci”nden[4] biliyoruz…

Bu bilgiyi de bir tarafa not edelim…

***

Gelelim Halkların Birleşik Devrimci Hareketi’ne:

Kendilerini “Türk Solu” olarak tanımlayan 10 örgüt,[5] Aralık 2015’te,  Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Yürütme Komitesi Üyesi Cemil Bayık tarafından, ileri bir tarihte ortak bir platform kurulacağını açıklamış, ardından 12 Mart 2016 tarihinde bu platformun kurulduğunu ilan eden metni PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan’a okutmuştur…

Bu bilgiyi de bir üst paragraftakinin yanına iliştirelim…

***

Şimdi kişisel bir tespitimi aktarayım:

12 Eylül 1980 öncesinde “Türk Solu” kavramı altında yer alan örgütlerin çoğunun devamı olduğu iddiası ile “siyaset yapan” örgütler, Halkların Birleşik Devrimci Hareketi ve Halkların Demokratik Partisi operasyonları ile PKK’ya eklemlenmişlerdir…

Artık onların bağımsız siyasi bir kimliği kalmamıştır!..

Geri kalan kesim; Mahir Çayanların, Deniz Gezmişlerin ve Doğu Perinçeklerin önderliğini kabul edenlerdi; bunlar (CHP, VP vb. gibi) yasal partiler içerisinde konumlanmışlar ve  “gerçek solcu”luğun [6] Kemalizm olduğu gerçeğini kavramaya başlamışlardır…

Acı ama gerçek olan, emperyalizme karşı mücadele etmek üzere kılıç kuşanan bir sürü gencin, kısa sayılacak bir süre sonra,  emperyalizmin hizmetinde ASKER olmayı kabul etmiş olmalarıdır…

Önemli bir kısmı içerisinde bulundukları çıkmazın farkında bile değillerdir!

Bunu da bir yere not ettikten sonra, sözü ABD Başkanı Trump’a bırakalım:

Trump, eski Başkan için:

Obama Türkiye’nin ölümcül düşmanı PKK ile anlaşma yaptı” dedikten sonra;  Kürtleri sevdiğini vurgulayarak, “Ancak orada farklı fraksiyonlar var. Mesela PKK var, farklı bir oluşum. Onlar bizimle çalıştılar. Zor bir grup ama bizimle çalıştılar. Onlar kendi toprakları için savaşıyorlar” diyerek, ABD’nin devlet politikasının değişmediğini açıkladı[7]

Buradan dönelim birinci paragraftaki habere.

ABD’nin, kara gücü konumundaki PKK/YPG’ye havadan yardım yapmaya devam etmesinin haber değeri kalmış olabilir mi?…

***

Şimdi birkaç soru ile asıl konuya gelmek istiyorum:

  • ABD’nin kara gücünün siyasi uzantısı olduğu tartışmasız olan HDP’nin, TBMM’de ne işi vardır?
  • Bir bölümünü de Türkiye’den koparmayı düşündüğü Suriye, Irak ve İran’ın kuzeyindeki toprakları üzerinde “Bağımsız Kürdistan” (İkinci İsrail) adlı bir devlet kurma amacıyla faaliyet gösteren ve bu amaç için; 15 binden fazla[8] insanımızı yaşamdan koparan, bu hain siyasi ve askeri hareketin Meclisteki uzantısı olan HDP’nin yaşaması için, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin parasal yardım yapması akıl işi midir?
  • PKK’nın siyasi uzantısı HDP’nin, kazandığı belediyelerin olanaklarını, bağlı olduğu terör örgütüne sunan bazı belediye başkanlarının görevden alınması kadar yasal ve doğal ne olabilir ki?
  • Terör eylemlerinin odağı haline gelmiş bulunan HDP’nin kapatılmaması, Türk halkına karşı yapılmış en önemli görev ihmali değil midir?
  • Küçük siyasi yararlar uğruna bu temel görevleri yapmayan AKP iktidarına, genel seçimleri beklemeden gerekli uyarıyı yapmak, duyarlı-bilinçli yurttaş olmanın gereği değil midir?…

***

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın “şeffaf ittifak[9] açıklamasından sonra; paniğe kapılan Y-CHP’yi rahatlatmak için; Eş Genel Başkan Mithat Sancar, “tabanda ittifak[10]  şeklinde bir düzeltme açıklaması yapmıştır.

Durumu yeterince kurtaramadığı için, bu defa eski Genel Başkan Selahattin Demirtaş devreye sokulmuştur.

Demirtaş: CHP ile ittifak olmadı, yerel seçimlerde “bazı adaylara destek verdik”, bunun için sebeplerimiz vardı,[11] diyerek durumu düzeltmeye çalışmıştır.

Mesele anlaşılmıştır:

Y-CHP, HDP’yi yanına almadan iktidarı değiştiremeyeceğine inanmaktadır.

Bu yüzden HDP ile hem birlikte olmak, hem de ayrı görüntü vermek istiyor…

Bunlar bu kafa ile giderlerse,  pek yakında CHP hakkında da terör örgütüne yardım ve yataklık yapmaktan  “kapatılma davası” açılmasına sebebiyet verebilirler!..

***

HDP KAPATILSIN, HEMEN ŞİMDİ!..

Etnik-kimlik siyaseti yaparak 36 yıldır Kürt halkını aldatan bu yapının,  iki milletvekillerinin milletvekilliğinin düşürülmesini protesto amacıyla, 15-20 Haziran tarihleri arasında bir yürüyüş yapacağı anlaşılıyor.

Bu yürüyüşe izin verilmemelidir!..

Terör örgütü ile ilişkileri saptanan ve aldıkları mahkûmiyet kararları kesinleşen milletvekillerinden Leyla Güven, PKK Lideri Abdullah Öcalan’nın “tecridinin kaldırılması” için açlık grevi yapacak kadar örgütüne bağlı bir militandır.[12]

Musa Farisoğulları’na ise, PKK terör örgütüne üye olduğu suçlamasıyla hakkında 9 yıl hapis cezası verilmiş ve hüküm Yargıtay’ca kesinleşmiştir.

ABD’nin kara gücü olan bir yapının, siyasi kanadının TBMM’de ne işi vardır?

HDP derhal kapatılmalıdır!..

Tamamen hukuka uygun[13] olan iki milletvekilinin düşürülmesi olayının, Y-CHP tarafından protesto edilmesi, CHP geleneğine aykırı düşen, utanılacak bir tutumdur…

***

AKP, HDP’NİN KAPATILMASI İÇİN ADIM ATAR MI?

Bence atmaz ve atmayacaktır da!

Zira Reis, CHP’nin HDP’ye mecbur olduğunu biliyor:

Y-CHP’nin, HDP ile açık ya da gizli ittifak halinde görüldüğü sürece, yüzde 30 bandını aşması ve iktidara gelmesi olanaksızdır.

Diğer yandan, Y-CHP, HDP ile ittifak yaparsa, bu ittifaka soğuk bakan Kürtlerin oyları AKP için çantada kekliktir.

Buna ilaveten, Kürtlerin kararsız kesimi, her zaman olduğu gibi de güçlü olan partilere oy vereceği için bundan daima AKP yararlanacaktır.

Ve nihayet, dış dünyaya Türkiye’deki rejim “demokratik rejim” olduğu ve her kesimin Mecliste temsilcisi bulunduğu HDP’nin Meclise girmesi ile kanıtlanacaktır.

Şu anda aklıma gelmeyen, başka nedenler de belki vardır…

***

Aklıma gelen bazı deli sorular var:

  • Kürtler adına hareket ettiği iddiasında olan örgütler, teorik tartışmalarda “Bağımsız Kürdistan” adıyla bir devlet kurma haklarının olduğunu “Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı”na dayandırırlar. Kürtler Kurtuluş Savaşı öncesinde Türkler ve diğer etnik gruplarla birlikte yaşamaya karar vererek, Kurtuluş Savaşı’na katılmışlar ve kaderlerini bu şekilde tespit etmişlerdir. a-1) Bir ulus her aklına estiği zaman bu hakkını kullanabilir mi? a-2) Kürtler kendi kaderlerini tayin ederken, vatan topraklarını küçülterek ve Türkiye Cumhuriyeti’ni zayıflatarak asıl Türklerin kaderini tayin etmiş olmuyor mu? a-3)Böyle bir tercih bir ulusun kaderini tayin etmeyi olarak kabul edilebilir mi?
  • Bir an için Kürtlerin “Bağımsız Kürdistan” adıyla bir devlet kurmalarının hakları olduğunu kabul edelim. Türkiye’nin Batı bölgelerindeki Kürtleri de Doğu’ya (Kürdistan’a) taşıyabilecekler mi? b-1) Batı’da yaşayan Kürtler, mallarını mülklerini satarak Doğu’ya göç etmeyi kabul ederler mi? b-2) Batı’da yaşayan Kürtler’e bu soru sorulduğunda nasıl bir cevap veriyorlar? b-3) Kürdistan vatandaşı olmayı kabul etmeyen Kürtler, bugüne kadar olduğu gibi Türklerle kardeş gibi yaşayamazlar mı? b-4) Türkiye’nin Batı’sında kardeş gibi yaşayan halklar Doğu’sunda neden yaşamasınlar? b-5) Türklerle Kürtlerin birlikte yaşamalarını imkânsız hale getiren ne gibi engeller vardır? b-6) PKK’nın “Bağımsız Kürdistan” tezi; Doğu bizim, Batı’ya da ortağız demekten başka ne anlama gelebilir?
  • Türkiye’nin Doğu’sunun az gelişmiş olması veya gelmiş geçmiş hükümetler tarafından ziyadesiyle ihmal edilmiş olması, Kürtlerin ayrı bir devlet kurma isteğini meşru hale getirebilir mi? c-1) Her ihmal edilen bölge halkı ayrı devlet kuracak olsa, ortada Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet kalabilir mi? c-2) Kürtlere tanınacak bağımsız devlet kurma, federasyon vb. olanakların diğer etnik yapılara tanınmaması hangi gerekçe ile kabul edilebilir? c-3) Her etnik yapı, ayrı bir devlet veya federasyon kuracak olsa, bunların küçükleri değil, en büyüğünün yaşama olasılığı kalabilir mi?
  • PKK ile bağı güçlü kanıtlarla sabit hale gelmiş HDP’nin; 6 milyon oy alması, onu meşru ve yasal bir parti haline getirebilir mi?
  • “Parti kapatmak çözüm değil, siz kapatırsınız onlar yenisini açarlar” tezi doğru olabilir mi?

(Bir daha kapatırsınız efendim. Bir daha acırlarsa, bir daha da kapatırsınız… )

  • İç içe oldukları kanıtlara bağlı ve aşikar olduktan sonra, HDP’nin PKK ile arasına “mesafe koyması” kapatılmasını önlemeye yetebilir mi?

Cemil Can

DİPNOTLAR:

[1] https://www.sozcu.com.tr/2019/ekonomi/hazineden-5-partiye-419-milyon-tl-akacak-5400046/

[2] https://www.ulusal.com.tr/gundem/pkk-nin-siyasi-uzantisi-hdp-922-milyon-tl-secim-yardimi-alacak-h220920.html

[3] 2011 genel seçimlerinde Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile 20’ye yakın sosyalist parti ve hareket iş birliği yaparak Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nu oluşturuldular. Genel seçimlerde %10 seçim barajını aşamayacağı gerekçesiyle bağımsız milletvekilleri ile meclise girmeyi amaçlayan bu blok 41 ilde 65 bağımsız adayla seçime girdi. 36 aday seçilmeyi başararak meclise girdi. Partiler bu iş birliğini geliştirerek geniş bir Türkiye muhalefeti örgütlemek üzere çalışmalarına devam ettiler. 2011 yılının Ekim ayında bir kongre düzenleyerek bu iş birliğini genişlettiler. Sosyalist partiler, sendikalar, kadın, LGBT ve çevre hareketleri, emek ve hak temelli sivil toplum örgütleri, Anadolu’da yaşayan çeşitli dini azınlıkların temsilcilerinden oluşan, 81 ilden 820 delegenin katılımıyla düzenlenen kongreye Halkların Demokratik Kongresi (HDK) adı verildi.

Bileşenleri: 78’liler Girişimi, Cam Keramik İş, Demokrasi ve Özgürlük Hareketi (DÖH),Demokratik Bölgeler Partisi (DBP),Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH), Demokratik Pomak Hareketi, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP), Disk Gıda İŞ, Emek Partisi (EMEP), Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Filistin Halkıyla Dayanışa Derneği (FHDD), Gökkuşağı Kadın Derneği, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Hevi LGBTİ, İstanbul LGBTT, İşçilerin Sesi, Kaldıraç, Kaos GL, Küresel Eylem Grubu (KEG), Limter İş, Marksist Tutum, Munzur Koruma Kurulu, Nor Zartonk, Özgür Demokratik Alevi Hareketi, Partizan, Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP), Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP), Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), Tekstil Sen, Teori Politika, Toplum ve Kuram-Lêkolîn û Xebatên Kurdî, Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi (TÖPG), Tüm Köy Sen, Türkiye Gerçeği, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi idi. (Vikipedia)

[4] https://odatv4.com/tag/imral%C4%B1%20tutanaklar%C4%B1

[5] Devrimci Karargâh, Devrimci Komünarlar Partisi (DKP), Maoist Komünist Partisi (MKP), Marksist Leninist Komünist Partisi (MLKP), Marksist-Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB), PKK, Türkiye İhtilalci Komünist Partisi (TİKB), Türkiye Komünist Emek Partisi/Leninist (TKEP/L), Proleter Devrimciler Koordinasyonu (PDK), Diriliş Hareketi (DH).  Oluşumun ilk kurucular arasında yer alan TKP-ML daha sonra ayrıldığını açıklamıştır.

[6] Gerçek Solcular kimlerdir?

Y-CHP yönetimi ve onları destekleyenler solcu değiller. Onlar “sol” adını kullanırlar. Gerçekte sağcılardan daha tutucudurlar…

Zira solcu olmanın birinci koşulu: Emperyalizme ve her türlü sömürüye karşı, tam bağımsızlıktan yana olmaktır. Bu ilke; aynı zamanda zulme karşı savaşmayı, mazlumun yanında olmayı da içerir…

İkincisi: Yeniliğe açık olmak, bilime teslim olmaktır. Yeniliğe kapalı olan, bilimi rehber almayan zaten solcu olamaz…

Üçüncüsü: Düşünce ve inanç özgürlüğüne saygılı olmaktır. Başka bir ifade ile laiklik ilkesini benimsemektir…

Dördüncüsü: Doğayı sevmek ve korumaktır…

[7] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abd-baskani-trump-obama-turkiyenin-olumcul-dusmani-pkk-ile-anlasma-yapti/1607837

[8] https://www.aa.com.tr/tr/baris-pinari-harekati/teror-orgutu-pkk-35-yildir-kan-dokuyor/1625988

[9] https://www.hurriyet.com.tr/gundem/pervin-buldandan-chpye-ittifak-mesaji-41453232

[10]  https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/mithat-sancardan-carpici-aciklamalar-5811302/

[11]  https://tele1.com.tr/selahattin-demirtas-chp-ve-iyi-parti-ile-ittifak-yapmadik-bazi-adaylara-destek-verdik-176035/

[12] https://www.mepanews.com/pkk-lideri-abdullah-ocalan-icin-aclik-grevi-yapan-leyla-guven-mecliste-yemin-etti-27834h.htm

[13] https://chp-muhalefethareketi.biz.tr/2020/06/09/kilicdaroglu-yaklasimi1/

 

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir