KONUK YAZARLAR

“İŞ ALLAH’A HAVALE”!..

13 Haziran 2021

Esra Yılmaz, Mamak Belediyesi’nin AKP’li Meclis Üyesiydi; 9 yıldan bu yana Başkanvekilliği görevini yürütüyordu.

Mızrak çuvala sığmıyor. Yolsuzluk var” deyip istifasını verdi.

Yılmaz’ın sözleri, kamudaki çürümüşlüğün özeti gibiydi:

“… ben sizi belediyedeki akraba çetelerinizle, maaşlarınızla, teşkilattan üstün işadamlarınızla baş başa bırakıyorum. Bir kadın olarak hakkımı helal etmiyorum.” dedi.

Yolsuzluk,

Akraba çeteleri,

Teşkilat,

İmtiyazlı iş adamları ve

Maaşlar…

Bir cümlede geçen ve her biri hakkında sayfalar dolusu yazılacak bu beş sözcük iskeletimiz oldu adeta.

Bu beş sözcükle, şiir bile yazılır aslında.

AKP’nin 19 yıllık geçmişini özetliyor bu beş sözcük.

Şiir yazmayı beceremediğim için, düz yazıya geçiyorum…

***

Asıl dikkatimi çeken, Esra Hanımın “Bir kadın olarak hakkımı helal etmiyorum” şeklindeki son cümlesidir.

Gelecekten umutsuzluğunu ifade etmiştir…

Bu haberin gazetelerde çıktığı gün, benzer bir yakınmayı CHP Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’dan duydum:

KYK kredilerine, Z Kuşağı’nın geleceğinin çalınmış olmasına, çiftçinin traktörüne haciz konulmasına, SMA hastalarının tedavi edilmeyişine, taksicinin kontak kapatmasına, esnafın kepenk indirmesine, çocukların aç yatağa girmesine kadar pek çok soruna vurgu yaptıktan sonra, iktidara şöyle seslendi:

Bir garibanın ettiği bedduaya yenileceksiniz.”

Siyasi İktidara mensup bir siyasetçi, kendi partisinin yolsuz ve hukuksuz işlemlerinin hesabının bu dünyada; parti kongrelerinde, kurultayda ya da yargı organları önünde sorulacağına inancını kaybetmiş.

Doğrudan işin içerisinde olduğu için bir ölçüde bu değerlendirmesini anlamak mümkündür.

Peki, muhalefete mensup bir milletvekilinin aynı dili kullanmasına ne demeli!

İktidarın hukuksuz ve haksız olan icraatlarının hesabının önce sandıkta, ardından yargı organları önünde mutlaka sorulacağını söylemesi gerekmez miydi?

Muhalefet de işi Allah’a havale ediyorsa, halk bunlara güvenip de yetki verir mi?..

***

Hâlbuki yüce dinimiz idarecileri inançlarına göre değil, ehliyet ve liyakatlerine göre seçmemizi buyuruyor.

Ve nihayet:

Peygamberimiz Hz. Muhammet, kamu malına el uzatan bir taraftarının cenaze namazını kılmayarak dürüst bir insanın hangi değerleri önde tutulacağını, pratik yaşamda göstermiştir.

Ve dahi:

Kutsal Kitap; pek çok yerinde, zulme karşı gelmeyi, zalime direnmeyi öğütlemektedir…

Hiçbir din, kulların kendi aralarında ve devletle olan hesaplaşmasını, öteki dünyaya bırakmamıştır…

Devlet bunun için vardı!..

***

Ne yazık ki; Ana Muhalefet, siyasi iktidarı paylaşmak için en temel ilkelerden ödün vererek bu duruma gelmiştir.

Bu yüzden de halka güven veremiyor.

Örneğin, 7 Haziran 2015 seçimlerinde Mecliste çoğunluğu kaybeden AKP ile koalisyon kurabilmek için; ilkesizliğin, tutarsızlığın, karaktersizliğin en tipik örneklerini sergilemiştir.

Y-CHP’nin aradan geçen 6 yıldan sonra, iktidarı Allah’a şikâyet etme noktasına gelmiş olması, acı ve hüzün vericidir.

Yine de şükrediyoruz ki, şikâyetini Mafya’ya yapmıyor!

7 Haziran seçimlerinden sonrası hiç aklımdan çıkmıyor:

O tarihlerde Y-CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, AKP ile koalisyon hükümeti kurabilmek için şöyle diyordu:

İntikamcı olmayacağız, devri sabık yaratmayacağız, beyaz bir sayfa açacağız.”

O güne kadar ise AKP’yi; adaletsiz davranmakla, devleti yağmalamakla, kadrolaşmakla, yolsuzluk ve hırsızlık yapmakla suçluyordu…

Bugün ise iktidardan hesap sormayı, öteki dünyaya bıraktığını açıkça söylememekle beraber, dolaylı cümlelerle ifade ediyor…

***

AKP ile geçen 19 yılın sonunda, muhalefet de iktidara benzemeye başladı:

Yağmuru dua ile yağdıracaklar, hükümeti beddua veya Mafya ile düşürecekler!

Muhalefetin dili, mahalle camii müezzininden çok farklı değil…

Bu yüzden diyorum ki:

Önce muhalefeti olması gereken çizgiye getirmek gerekir.

Kuvayı Milliyecilerin partisini bu zavallıların elinden almadan iktidara alternatif yaratmak imkânsız görünüyor…

***

Bir konu daha var; gözüme batan:

Bildiğiniz gibi “haram” dini bir kavramdır.

TDK Sözlüğüne göre; haram, din kurallarına aykırı olduğu için yasaklanmış olan, yenilmesi, içilmesi, yapılması, söylenmesi vb. uygun olmayan, dince yasak olandır.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Cuma Hutbesinde sigara ile ilgili olarak:

“Yıllarca haram denilmediği için dikkate alınmayan sigara bağımlılığından insanlığı kurtarmamız lazım. Sigara haramdır ve her birimiz sigaranın haram olduğunu milletimize anlatmalıyız” dedi.

Yıllarca “haram” denilmediği için ha!

Peki, yıllarca “sigara içmek” için ne denmiştir?

Ünle din bilginleri sigara için, genellikle “mubah” veya “mekruh”tur demişlerdir.

Eğer nafakadan kesinti yapılarak sigara içiliyorsa, bu halde “israf ediliyor” denilerek; “israf haramdır” kuralından yola çıkıp, sigara içmeyi “haram” kapsamında değerlendiren görüşler de vardı. (1)

Kuran’da açıkça yasaklanmamış bir konuda, kıyas yaparak hüküm kurmak ne derece doğrudur, tartışılır elbette.

Bu konuya girecek değilim.

Yasaklar konusu, herkesi ilgilendirir.

Diyanet İşleri Başkanı, dince “yasak” olan bir şeye, yıllarca “yasak” denilmemiş diyor.

Erbaş, bu fetvasıyla gelmiş geçmiş din adamlarının tümünü töhmet altında bırakmıştır…

Evet, sigara kötü bir alışkanlık ve zararlı bir maddedir; buna kimsenin bir diyeceği yok.

O başka bir konudur…

***

Yüce Tanrı’nın yasaklamadığı bir hususu, din adına Ali Erbaş yasaklayamaz. (2)

Üstelik Erbaş bu tutumunu, 2019 Şubat ayından bu yana ısrarla sürdürmektedir.(3)

Bu yol açılırsa, pek çok yeni yasaklar din adına yaşamımıza sokulabilir.

Ve bu yeni yasaklara uymayanlar, din adına “linç” edilebilirler…

Sigara yasağının dinin emri olarak sunulması bizi bu nedenle ilgilendirir…

Diyanet İşleri Başkanı’na Kâfirûn Suresi’ni hatırlatacak kadar densiz değiliz…

***

Bu nedenle:

Erbaş’ın bu tavrı, beni dini bir kavram olan “şirk koşma” ifadesini kullanmaya zorluyor.

Kullanmıyorum tabii ki!

En iyisi bu noktada sözü, uzmanına bırakmaktır.

Bu yüzden sizleri (1) numaralı dipnotu okumaya davet ediyorum…

***

Aslında yapmaya çalıştığım, dini bir tartışmaya katılmak veya sigara ile ilgili görüşümü açıklamaktan çok daha fazlasıdır:

Hırsızlık, yolsuzluk, adaletsizlik, kamu malına el uzatma, israf, zulüm, haksız kazanç, hukuksuzluk vb. gibi eylemler “haram” mıdır değil midir?

Onları soruyorum.

Bu konularda Diyanet İşleri Başkanlığı neden ağzını açmaz anlamıyorum?

Merak ediyorum.

Yaşamakta olduğumuz bu güzelim ülkede, son 19 yılda bu tür eylemler olmuş mudur ve bu eylemlerden kim veya kimler sorumludur?

Elinde kılıçla yine kürsüye çıkıp, bir kez de onlardan söz edemez mi Sayın Diyanet İşleri Başkanımız?

Yoksa yasak mıdır?

Sayın Erbaş;

Bir dahaki sefere “içkinin sahte olanı haramdır” diyebilir misin?

O zaman arkanda dururum…

Av. Cemil Can

DİPNOT:

(1) https://www.fikriyat.com/ilahiyat/2020/06/24/sigara-haram-mi-sigara-icmek-mekruh-mu-sigara-icmek-gunah-midir

(2) https://www.anayasa.gen.tr/sigara-haram-mi.htm

(3) https://diyanet.gov.tr/tr-TR/Kurumsal/Detay/24366/sigaranin-haram-oldugunu-milletimize-anlatmaliyiz

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir