KONUK YAZARLAR

“EVET BİZ MUTLU OLDUK”!..

Peygamberimizin “Ölülerinizi hayırla yâd ediniz” buyurduğu rivayet edilir.[1]

Bu yüzden ölülerin arkasından pek konuşmayız.

Geleneğimizdir.

Lakin siyasiler bu kuralın dışındadır; onları her zaman eleştirmek yurttaşlık ödevleri[2] arasında sayılır…

***

97 yaşında sonsuzluğa uğurladığımız Zekiye Rahşan Ecevit,  Türk siyasi hayatının son 50 yılına damgasını vuran CHP’nin Üçüncü Genel Başkanı Bülent Ecevit’in eşi ve sağ kolu olması nedeniyle önemli bir siyasi figürüdür.

Bu yüzden, her ikisini birlikte övmek veya birlikte eleştirmek doğru olur.

Gerçekten de Rahşan Ecevit’in vefatının ardından en çok konuşulan Bülent Ecevit ile ilişkisi oldu.

Aşkları, evlilikleri, otobüste Bülent Bey’in omuzuna yaslanıp birlikte uyumaları, şiirleri, romanları, güvercin uçurmaları hep hatırlatıldı.

Siyasi duruşlarından; başarılarından, başarısızlıklarından, Türk siyasi hayatına neler kattıklarından pek söz edilmedi…

***

Hiç kuşku yok ki, Ecevitlerin artıları eksilerinden daha çoktur.

Şair ruhlu olan Ecevitler, pek çok önemli kararlarında duygusallıklarını gizleyememişlerdir.

Her ikisi de İskandinav ülkelerine göre siyasi tiplerdi.

Bülent Ecevit’e sağlığı ile ilgili sorulduğunda; “Ben eşim Rahşan Ecevit’in sağlık durumu iyidir” şeklinde ikili cevap vermesi, iki ayrı bedenle bir kişi olarak yaşadıklarını göstermekteydi.

Eski Halkevleri Genel Başkanı Tabii Senatör Ahmet Yıldız’ın tarifi ile Bülent Ecevit “iyi bir ikinci adamdı”; [3] liderlik gömleği üzerinde bol duruyordu.

Nitekim Atatürk’ün kurduğu köklü parti CHP’yi, elinin tersi ile iterek, kendisinden sonra yaşamasının olanaksız olduğu daha o zaman belli olan DSP için olağanüstü çaba sarf etmiştir.

Karaoğlan, Deniz Baykal ve Ali Topuz gibi CHP’nin sivrilmiş siyasetçileri ile mücadele edememiş, küsüp gitmeyi tercih etmiştir.

Sonuç itibariyle, CHP tabanını karpuz gibi ortadan böldüğü[4] için adı “bir bölen” e çıkartılmıştır.

Başkent’in 25 yıl süreyle Melih Gökçek gibi bir fırsatçı siyasetçinin eline geçmesinin[5]   başlıca sorumlusu; SHP ile ittifaka yanaşmayarak,  DSP’yi yerel seçimlere sokan Ecevit’in, af edilmez duygusal kararıdır…

Bütün bu kararların alınmasında, Ecevit’in sağ kolu ve Genel Başkan Yardımcısı Rahşan Ecevit birinci derecede rol oynamıştır…

***

Rahşan Hanım, Fetullah Gülen’in elini ilk defa sıkan hanım olarak tarihe geçmiştir![6]

Çat kapı Ecevitlere misafir olan Gülen, daha sonraki yıllarda onları fena halde kullanmıştır.

Ne ezilen, ne ezen, insanca hakça bir düzen”  sloganını şiar edinip, “Ak günlere”  ulaşmak için dağa taşa “Umudumuz Karaoğlan” yazan biz idealist gençliği, 12 Eylül darbesinden sonra;  “inançlara saygılı laiklik[7] kavramını ortaya atarak, acayip bir hayal kırıklığına uğratmıştır…

Sanki o güne kadar savunduğumuz laiklik, inançlara saygılı değildi!

İdolümüz Karaoğlan, küçücük dünyamızı her geçen gün biraz daha yıkıyordu.

Fetullah Gülen Hareketi” (son tahlilde CIA tabii ki) Ecevit’i öylesine kuşatmıştı ki, MGK’nda bile, Umudumuz Ecevit,  Fetullah’ı savunmak zorunda kalmıştır…[8]

Ahirette eğer Allah bu imkânı verirse şefaatçi [9] olacağım ilk kişi Ecevit’tir[10] diyen Fetullah Gülen’in, yurt dışına çıkmasını, başka bir ifade ile hapse tıkılmasını da engelleyen de Umudumuz Ecevit’tir…

***

Ecevitlerin vefatlarının ardından; şiirleri, romanları, sadakatleri ile aşklarının öne çıkması, siyasetteki başarısızlıklarını gizlemeye yetmemiştir.

DSP’de ağırlığını iyice yitiren Rahşan Hanım, 2009 Kurultayında Zeki Sezer’e karşı aday Prof. Dr. Alemdar Yalçın’a destek vermiş ise de seçimi Masum Türker kazandığı için kendi kurduğu partide, bizzat kendisinin seçtiği delegeleri söz dinletemeyip, ağır bir yenilgiye uğramıştır.[11]

Rahşan Hanım, daha sonra ak güvercinli partisinden istifa edip, kurucu genel başkanlığını Hulki Cevizoğlu’nun yaptığı Demokratik Sol Halk Partisi’ni kurmuştur.

Daha sonra genel başkanlığına geçtiği bu parti de beklenen ilgiyi görmediğinden, 2010 yılında kapanmıştır.[12]

***

Siyasetteki başarısızlığı defalarca tescil edilen Rahşan Ecevit’in, CHP’ye kurulan kaset tezgâhından sonra, Emrehan Halıcı ile birlikte CHP’ye gidip Kılıçdaroğlu’na destek vermesini[13] özeleştiri olarak kabul edebilir miyiz bilmem.

Rahşan Hanım, Kılıçdaroğlu’na desteğini, “Adalet Yürüyüşü”nde de devam ettirmiştir.[14]

Denebilir ki, Bülent Bey’in siyasete adeta itekleyerek soktuğu Rahşan Hanım’ın, Köylü Derneği’nden sonra, sorunsuz bir şekilde yönetebileceği en uygun makam, ancak bir vakıf olabilirdi ki, Rahşan Ecevit-Bülent Ecevit Bilim Kültür ve Sanat Vakfı’nın Başkanlığını yaparak bunu ispatlamıştır…

***

Bülent Ecevit’in, duygusal bir adam olmasına rağmen, devlet adamlığını inkâr edecek değiliz:

Kıbrıs çıkarmasını kim unutturabilir ki.

ABD’nin Irak’ı işgal etmesine karşı çıkışı, yurtseverliğinin en onurlu hareketi sayılır.

ABD’nin “haşhaş yasağı”na karşı dikilişi de kuşkusuz öyledir.

Hele de; Amerikan ambargosundan sonra,  1975’te Amerikan üslerini kapatması kararına şapka çıkartıyorum…[15]

***

1999 seçimlerinde Ecevitleri yüzde 22 oy oranı ile iktidara getiren Türk halkı, 2002 seçimlerinde DSP’nin oylarını yüzde 2.1’ e düşürerek,  siyaset sahnesinden çıkarttı.[16]

Ecevit, siyasi yaşamında çok hatalar yaptı; en büyüğü küresel sermayenin has adamı Kemal Dervişoğlu’na ekonomiyi teslim etmiş olmasıdır.[17]

Ecevitler, bu dünyadan göçtü gitti ama en büyük hataları olan Kemal Derviş’i, Y-CHP içerisinde Faik Öztrak ile yaşatmaya devam ediyorlar.[18]

Hicaz’da; ihrama girilen yerden Kâbe’ye kadar olan 110 bin metrekare arazinin, son sahibi olan Ecevit; Türk hacılara konaklama yeri yapılması için 2 milyar dolar değerindeki bu arazisini devlete bağışladı.[19]

Öyle de bir yönü var…

***

 Ecevitler, ilginç insanlardı:

Birlikte çalışacakları insanlarda kendilerine koşulsuz “itaat”  etmeleri, aradıkları ilk koşuldu.

Büyük olasılıkla ikinci koşul da yoktu!

Bu hataları nedeniyle de sürekli ihanete uğramışlardır.

Siyasette; iz bırakan, yol açan, önderliği kabul edilen bir tek kişi yetiştirmiş değillerdir.

Rahşan Hanım’ın gazeteci Kadir Çelik’le yaptığı ve daha sonra kitaplaştırılan[20] mülakatı, “Evet biz mutlu olduk” diye noktalamasını, ben şahsen eski bir Ecevitçi olarak bir türlü içime sindiremedim.

Mutlu iseler, mutlu olmadık diyecek halleri yoktu elbette…

Demek ki, Ecevitler hep mutluydular!

Ya biz?!..

Gençliğini onların peşinden giderek, dağlara-taşlara “Umudumuz Ecevit” yazan bizler; hiç mutlu olduk mu acaba?

Av. Cemil Can



[2] Yurttaşlık ödevlerinin başında Siyasi Hak ve Ödevler gelir. “Seçme ve Seçilme Hakkı”nın en iyi şekilde kullanılabilmesi için siyasetle ilgilenmek şarttır. Siyasetle ilgilenmek; bütün siyasi hareketleri incelemeyi ve eleştirmeyi de kapsar.  Ülke yöneticilerini eleştirmek,  daha sonra gelecek yöneticilerin niteliklerinin belirlenmesi ve belirginleşmesi bakımından son derece önemlidir. Devletin başına en yetkin ve dürüst siyasetçilerin getirilmesini sağlamak, yurttaşların en önemli ödevidir. Bu ödevin doğru bir şekilde yerine getirilebilmesi için siyasete katılımın önündeki engellerin tümünün kaldırılması gerekir. “Parti içi demokrasi” siyasetle ilgilenmenin olmazsa olmazlarındandır. İnsanları siyasetten uzak tutmak veya belli kesimlere siyaseti yasaklamak, o kişilere yurttaşlık ödevlerini yasaklamak anlamına gelir ki, ihanetle eş değerde bir aymazlık kabul edilmelidir.

[3] 12 Eylül Darbesinden sonra Ahmet Yıldız, uzunca bir süre zamanının çoğunu Ankara’daki Trabzon Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nde briç oynayarak geçirirdi. Oyun aralarında genellikle siyasi analizler yapardı. Bir seferinde; Bülent Ecevit’le ilgili yaptığı değerlendirme yaptı. Şöyle dedi: “Ayıbı yok, kaybı yok, okur-yazarçizer iyi bir ikinci adamdır; lider olamaz.”

[9] Şefaat, İslam terminolojisinde, evliya gibi kendisine Allah tarafından izin verilen kişilerin ve özellikle peygamberlerin, inananların affedilmesi için dilekte bulunması anlamına gelir.