KONUK YAZARLAR

104 EMEKLİ AMİRAL YURTTAŞLIK GÖREVİNİ YAPTILAR!..

Kolay etkileniyoruz efendim kolay…

104 emekli amiralin bildirisini okuyunca, haklı buluyoruz.

İktidar sözcülerini dinleyince onlara hak veriyoruz.

Reis’in ne dediğini bir bilebilsek işimiz kolaylaşacak!

Henüz onun kükremesini duyamadık…

Neden böyleyiz acaba?

Bir defa daha kendi soruma kendim cevap veriyorum:

Yurttaş olarak “haklarımızı ve ödevlerimizi” bilmiyoruz…

Öz yurdumuzda misafir gibi oturuyoruz..

Açıkçası, pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da bayağı cahiliz…

***

O halde, önce bu konu ile ilgili hak ve ödevlerimizi öğrenelim:

Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 43. maddesi; Silahlı Kuvvetler mensuplarının, Siyasi parti ve derneklere girmelerini, bunların siyasi faaliyetleri ile münasebette bulunmalarını, her türlü siyasi gösteri, toplantı işlerine karışmalarını ve bu maksatla nutuk ve beyanat vermelerini ve yazı yazmalarını yasaklamıştır. (1)

Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliğinin 124. maddesi de aynı yasağı tekrar etmekte; “yazı yazma”yı “makale yazma” olarak belirginleştirmiş bulunmaktadır. (2)

Dikkat ettiyseniz bu yasaklar, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları içindir.

Emekli askerler, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları değillerdir.

Zira İç Hizmet Kanununun 1. maddesinde Türk Silahlı Kuvvetleri, “kadro ve kuruluşlarla teşkilatı gösterilen silahlı Devlet kuvveti” olarak tarif edilmiştir.

Bu tarife göre, silahları bulunmayan emekli askerler, senin-benim gibi sivil yurttaşlardır...

***

Senin-benim gibi yurttaşların temel hak ve ödevleri ise Anayasada yazılıdır.

Anayasamızın 25. maddesinde; herkesin düşünce ve kanaat hürriyetine sahip olduğu yazılıdır. (3)

Açıklanamayan düşünce ve kanaatin ne önemi var ki!

Bu yüzden 26. maddede; herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu hüküm altına alınmıştır. (4)

Demek ki, yurttaşlar bir konudaki düşüncelerini “toplu olarak” ve “yazı” ile açıklayabilirler…

Haklarında söylenmedik söz bırakılmayan bu emekli 104 amiral, senin-benim gibi sivil yurttaşlar oldukları için bir konudaki düşüncelerini toplu olarak ve yazı ile açıklamışlardır.

Bu bildiri, tıpkı emekli 126 büyükelçinin yaptığı açıklama gibidir.(5)

Nokta.

Durum budur.

Emekli büyükelçiler gibi emekli amirallerin de böyle bir hakları var mıdır?

Evet vardır…

Nokta…

***

Şimdi gelelim bildirinin içeriğine:

Bir sayfalık bildiride özetle ne dedi emekli amiraller?

Bu defa bildirinin bağlantısını vermiyorum; doğrudan 5 numaralı dipnottan okuyabilirsiniz.

Kanal İstanbul”u uluslararası anlaşmaların iptal yetkisi kapsamında Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasını endişe ile karşıladıklarını açıkladılar.

Bu konu ile ilgili endişelerini tek tek saydılar.

Hangisine itirazınız var?

Lozan’ın tamamlayıcı anlaşması olan Montrö’nün tartışma konusu yapılmamasını önerdiler.

Açıkça söylemeseler de son günlerde sosyal medyada gündeme gelen Deniz İkmal Komutanı Tuğamiral Mehmet Sarı olduğu iddia edilen şahsın, tarikat evindeki görüntülerinden duydukları rahatsızlığı dile getirdiler.

TSK’nın Anayasanın değişmez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez değerlerini titizlikle sürdürmesi gerektiğine vurgu yaptılar.

Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir değerlendirmesinde bulundular…(6)

15 Temmuz’u hatırlattılar…

Ne var bunlarda?

Bu ifadelerin hangisi “darbe”yi çağrıştırıyor?

***

İktidar kanadından gelen tepkiler; son derece yersiz ve abartılıdır.

Ayrıca bildiriyi fırsata çevirme çabası da aleni gözükmektedir.

MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin verdiği tepki ise abartının çok ötesinde, evlere şenliktir:

Muhtıra tarzında hazırlanarak gece yarısı servisi yapılan bildiride imzası bulunan amirallerin rütbeleri sökülmelidir. Emeklilik hakları kaldırılmalı, emekli maaşları kesilmelidir” demiştir. (7)

Bahçeli eksik bıraktı, onu da ben tamamlayayım

Bu amirallerin cenazelerinin camiye alınmaması lazımdır” da deseydi yeriydi!

Yakışırdı…

***

Meral Hanım da bu olayda fena çuvalladı:

Kişisel fikrimi söylüyorum. Bu zevzekliktir” dedi…(8)

Hanımefendiye hatırlatıyorum:

Siyasetle ilgilenmek yurttaşlar için “zevzeklik” değil; hem hak hem de bir ödevdir.

Bakınız Anayasanın Dördüncü Bölümüne…

TSK’nin şerefli emekli mensupları, bildiride dile getirdikleri durumlar karşısında sessiz mi kalsalar daha iyiydi?

***

TSK’nın darbe yapma olasılığı üzerine de bilgi tazeleyip bitirelim:

İç Hizmet Kanununun eski 35. maddesindeki;

“Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır” ifadesi geçmişteki darbelerin dayanağı olarak gösterilirdi.

2013’te bu hüküm:

“Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurtdışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır” şeklinde değiştirildi. (9)

Artık 35. maddenin verdiği görevdir diyerek, TSK’nın “darbe” yapmaya teşebbüs olanağı da kalmadı.

Kaldı ki, 15 Temmuz Darbe Girişimi’ne katılan askerlerin 21.494’ü ihraç edilerek, Ordu darbecilerden büyük ölçüde temizlendi.

Emekli olan askerlerin ise darbe yapması zaten söz konusu olamaz.

Kendi ifadeleri ile söylersek:

Olta ile mi darbe yapacaklardı?..

***

Görülüyor ki, bu aralar gündem değiştirmek için zorlanan siyasi iktidar, emekli 104 amiralin iyi niyetli bildirisini işine geldiği gibi kullanacak.

Amirallerin bir şanssız tarafı da Y-CHP’nin itibarı yerlerde sürüklenen sözcülerinin bildiriyi sahiplenerek, sanki arkalarında Kılıçdaroğlu varmış gibi bir izlenim yaratılmış olmasıdır.

Bir diğer şanssızlıkları da ABD’nin Türkiye’deki iktidarı değiştirmek yönünde yapmış olduğu açıklamalardır.(10)

Yüce Tanrım!

Aklımıza mukayyet ol!..

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ İÇ HİZMET

KANUNU

Madde 43 – (Değişik cümle: 13/7/2013-6496/19 md.) Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları siyasi faaliyette bulunamaz. Bundan ötürü Silahlı Kuvvetler mensuplarının siyasi parti veya derneklere girmeleri bunların siyasi faaliyetleri ile münasebette bulunmaları, her türlü siyasi gösteri, toplantı işlerine karışmaları ve bu maksatla nutuk ve beyanat vermeleri ve yazı yazmaları yasaktır.

(2) TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ İÇ HİZMET YÖNETMELİĞİ

Madde 124 – Askerlik kendi ülküsünden doğan hususiyle manevi değerleriyle başlı başına bir meslektir. Türk Silâhlı Kuvvetleri her türlü siyasi mülahaza ve tesirlerin üstündedir. Bundan ötürü Silâhlı Kuvvetler mensuplarının hükümet tarafından tasdikli veya tasdiksiz siyasi parti ve derneklere girmeleri ve bunların siyasi faaliyetleriyle münasebette bulunmaları ve her türlü siyasi gösteri, toplantı ve seçim işlerine karışmaları ve bu maksatla nutuk beyanat vermeleri ve makale yazmaları yasaktır.

(3) ANAYASA

VII. Düşünce ve kanaat hürriyeti

Madde 25–Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.

Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.

(4) ANAYASA

VIII. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti

Madde 26 – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

(5) https://tr.sputniknews.com/turkiye/202104021044175531-126-emekli-buyukelciden-montro-aciklamasi/

(6) “Yüce Türk Milletine,

Son zamanlarda gerek Kanal İstanbul, gerekse Uluslararası Antlaşmaların iptali yetkisi kapsamında Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması endişe ile karşılanmaktadır.

Türk Boğazları, dünyanın en önemli suyollarından biri olup, tarih boyunca çok uluslu antlaşmalara göre yönetilmiştir. Bu antlaşmaların sonuncusu ve Türkiye’nin haklarını en iyi şekilde koruyan Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir. Montrö, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin II. Dünya Savaşında tarafsızlığını korumasına imkân yaratmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle, Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesinin tartışma konusu yapılmasına/masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz.

Diğer taraftan; son günlerde basında ve sosyal medyada yer alan kabul edilemez nitelikteki bazı görüntüler, haber ve tartışmalar ömrünü bu mesleğe adamış bizler için çok derin bir üzüntü kaynağı olmuştur. TSK ve özellikle Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda; çok bilinçli bir FETÖ saldırısı yaşamış ve çok değerli kadrolarını bu hain kumpaslara kurban vermiştir. Bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; TSK’nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir.

Bu gerekçelerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk’ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir.

Türk Milletinin bağrından çıkan şanlı bir geçmişe sahip, Ana ve Mavi Vatan’ın koruyucusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda yetiştirilmesi elzemdir. Ülkemizin her köşesinde denizde, karada, havada, iç güvenlik bölgesinde ve sınır ötesinde fedakârca görev yapan, Mavi Vatandaki hak ve menfaatlerimizin korunması için Atatürk’ün gösterdiği yolda canla başla çalışan cefakâr Türk Denizcilerimizin yanındayız.

04 Nisan 2021

Deniz Şehitlerimizi anarak Saygıyla duyururuz.”

(7) https://www.trthaber.com/haber/gundem/bahceliden-darbe-imali-bildiriye-tepki-rutbeleri-sokulmeli-569966.html

(8)

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/aksenere-tepki-zevzeklik-diyecegine-tesekkur-etmeli-1825632

(9)

Madde 35 – (Değişik: 13/7/2013-6496/18 md.)

Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askerî gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurt dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır.

(10) https://tr.euronews.com/2020/08/15/joe-biden-n-erdogan-darbe-ile-degil-secimle-degismeli-ac-klamalar-na-bestepe-den-sert-tepk

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir