KONUK YAZARLAR

HEPİNİZ BİRAZ TÜRKEŞ BİRAZ DA ÖZKES’SİNİZ!..

ihsan_ozkes

İhsan Özkesler yönetimindeki bir partiyi iktidara getirmek için verilecek olan mücadele beyhudedir!..

Çünkü bu mücadele sonunda iktidar gelse de, yağmurdan kaçarken doluya tutulan adam misali durumumuzda olumlu yönde değişiklik olmayacaktır.

“Gelen gideni aratır” sözünü doğrulamak, siyasi bir faaliyet sayılmaz…

AKP’yi iktidardan düşürdükten sonra, daha kötüsüne işbaşı yaptırmak aklın işi olamaz!

O bakımdan öncelikli iş, iktidar olmayı hak eden, halktan yana bir muhalefet partisi yaratmak olmalıdır…

İktidar ancak ondan sonra düşünülebilir.

Kendi programına saygısı olmayan bir ekibin, hangi evrensel değerlere uyması beklenebilir ki?

“Kazanılmış hak” ve “hukuk” tanımaz bir anlayıştan bu ülkeye sadece zarar gelir!..

Nasıl ki, bir siyasi partiye üye olmak için o partinin önceden belirlenmiş Program ve Tüzüğünü benimsemek gerekiyorsa, aynı şekilde parti üyesi olduğu halde, Program ve Tüzüğe aykırı davrananları da partiden ihraç etmek gerekir.

Aksi halde, ortada fikir diye bir şey kalmaz, “Bremen Mızıkacıları” gibi her kafadan bir ses çıkar…

CHP’nin en temel sorunu bu noktadadır.

Yönetiminde, Program ve Tüzüğünü içine sindirememiş, fakat partili gibi gözüken pek çok hain var…

Büyük Kurultay’da en yüksek oyu alarak Parti Meclisi’ne seçilen İstanbul Milletvekili ve son yerel seçimlerde Üsküdar’dan Belediye Başkan adayı olan emekli Müftü İhsan Özkes, Y-CHP’nin ne olduğunu anlatan en çarpıcı örneğidir!..

İstifa ettikten sonra, CHP’lilerden ayrı sıralarda oturması, çocukca bir davranıştır ama anlaşılabilir.

Lakin AKP ile aynı yönde oy kullanmasını ifade edecek sözcük bulamıyorum.

Tek kelime ile iğrençtir…

Ak Saray’ı ziyaret ettikten sonra, söylediği sözlerin hesabını Dersimli Kemal ile 1216 kurultay delegesinin vermesi gerekir…

Kılıçdaroğlu arkasında durmasaydı, CHP tabanı İmam İhsan Özkes’e değil oy, tükrüğünü bile atmazdı…

İki yüzlü davranmayı yüzü kızarmadan başarabilmekten başka, yüze çıkacak hiçbir özelliği olmayan İmamı, en yüksek oyla getirip, Parti Meclisi’nin başına oturtanlar, bu davranışıyla kendi karakter haritalarını da çizdiler…

CHP’nin kurultay delegeleri, Atatürkçü düşünceyi özümsememiş niteliksiz bir yığın, biraz da kurşun asker olduklarını bu seçimleriyle kanıtladılar…

Ülkeyi düşman işgalinden kurtarmayı ve Cumhuriyeti kurmayı bir tarafa bırakıp, İmam Hatipleri açmış olmakla övünen bu zihniyetin, İhsan gibileri öne çıkartması kaçınılmazdır…

Genel Başkanının “seyyit soyu”ndan gelmesini “siyasi sermaye” sanan bu defolu siyaset adamları, CHP adına söz söylemeye devam ettikçe, AKP’ye karşı etkili muhalefet yapılamayacağı son derece açıktır…

Din ve dince kutsal sayılan değerleri istismar ederek iktidara gelen AKP ile aynı konuda yarışa girip, galip gelineceğine inanmak ise en ahmakça düşüncedir!

Türk seçmenini, aslı var iken taklidine değer veren bir kitle gibi görmek, oldukça iddialı ve bir o kadar da tehlikeli stratejidir…

CHP delegesi kendine güvenmediği için, lider olarak içerisinden birini ileri sürememiştir…

Baykal’a yapılan kaset operasyonundan sonra, kurtarıcı arayışı içerisine girmiş ve dış güçlerin önerdiği Kemal Kılıçdaroğlu’nu oybirliği ile partinin başına getirmiştir.

Atatürkçü düşünceyi reddeden ve CHP Programını benimsememiş Kemal Kılıçdaroğlu’nu Atatürk’ün partisinin başına getirmeyi kabullenmek, CHP delegesinin bu güven zaafiyeti yüzündendir…

Son 5 seçimi kaybetmiş olması bir yana, muhalefette bile mevcut gücünü koruyamadığı halde, hala Dersimli Kemal’den lider yaratılabileceğinin umulmasının başka nedeni olabilir mi?

CHP’nin bugünkü durumu, toprağa şeker katıp helva yapmaya çalışan deli kadının durumundan farksızdır…

Bu malzeme ile helva yapılamayacağını öğrenmek için bir genel seçim daha kaybetmek, Türkiye’ye oldukça pahalıya mal olacaktır!..

CHP tabanını yanıltan CHP’nin kurultay delegeleri, bu yüzden ağır sorumluluk altındadır!..

Dersimlinin, ABD Büyükelçisi ile bir otel odasında 2,5 saat başbaşa görüşmesi ve ne görüştüklerini kimseye açıklamaması hala sorgulanmamıştır!..

Yetkili organlarının görüşünü almadan Kılıçdaroğlu’nun tek başına Cumhurbaşkanı adayını ilan etmesi, kolundan tutup partiden atılması için yeterli neden iken, ne yazık ki, bu durum onu delege gözünde daha da büyütmüştür!..

Bu noktada sorun salt “Seyyid Kemal”de değildir!

Çünkü o hiç değişmemiştir. Hemşerilerinin tabiri ile “Kundi Kemal” olarak kalmıştır…

Asıl sorunlu olan; Seyyit Rıza’yı kahraman gibi gören, Şeyh Said’i önder kabul eden bu zavallı adamı, kurtarıcı gibi gösteren kurultay delegesidir…

CHP’nin halen görevde olan kurultay delegeleri, tercihlerinin yüzde yüz hatalı olduğunu gördükleri halde; aynı hatayı neden tekrar ederler, anlamak mümkün değildir!

Sanki CHP’de “delege” olarak kalmaya bir mecburiyetleri vardır!?

Ne yazık ki, bu gafiller, bu sorulara da hiçbir zaman yanıt arama ihtiyacı içerisine girmiş değillerdir…

Tencere-kapak misali, kendileri delege olarak kalabilsin diye, her seferinde Dersimli Kemal’i ve CHP ile hiçbir ilişkisi olmayan “siyasetçi”leri yetkilendirme konusunda inatlarını sürdürmektedirler…

Bu şekilde ülkeye verdikleri zarar; AKP, PKK ve Cemaat’in verdiğinden daha az değildir…

Ülke batarken bile, kendilerini tatmin için hatalı düşüncelerinde ısrar edenler, hiçbir şekilde ülkeye fayda getiremezler…

Böylelerinin tümü biraz Tuğrul Türkeş, biraz da İhsan Özkes’tir…

İhsan, gerçek yüzünü “bağımsız” bakanların yemin töreninde, AKP ile aynı yönde oy kullanarak göstermiştir…

Y-CHP Milletvekili iken Aksaray için:”İsrafı itibar yaptınız. Hz. Muhammet o saraya kesinlikle gitmezdi” dedi.(1) İstifa edip “bağımsız” kaldıktan sonra:”Hz. Muhammet de Atatürk de yaşasaydı bugün saraya gelirdi(2) demiştir…

Benzetme son derece kötüdür.

Bu ifade; aynı dönemde yaşasalardı, Hz. Muhammet’in Devlet başkanlığı makamını “Allahın bütün vasıflarını taşıyan”(3) Erdoğan’a kaptıracağı anlamını da veriyor!..

Müftü Efendi, bu izahatı ile Düzce Milletvekili Fevai Aslan’dan çok da geride kalmadı!..

Bilinç altı, bu iki konuşması ile yüzeye vurmuştur…

Gerçekte ortaya çıkan, CHP delegesinin ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun makyajlı yüzüdür…

Kabul etmek gerekir ki, kaset operasyonu ile CHP’nin delege yapısı da değiştirilmiştir.

Y-CHP bu değişikliğin bir ürünüdür…

Kurultay delegeleri artık, kuyruk sallama yetenekleri gelişmiş “ciğerci kedileri” arasında seçilmektedir…

Dolayısıyla sonuçlar da “öyle kazana böyle lahana” ve tencere-kapak misali olarak kayıtlara geçmektedir!..

Bu durumu çok iyi değerlendiren RTE, CHP’ye toparlanma fırsatı tanımadan, erken seçim kararını ilan etmiştir.

Erdoğan, Y-CHP’nin bu koşullarda erken seçime itiraz edemeyeceğini çok iyi tahmin ediyordu.

Nitekim 45 günlük hükümet kurma süresini boş yere geçirmek için Y-CHP seçilmiştir.

Dersimli, CHP’ye koalisyon kurma teklifi yapılmadığı halde, o masada oturmaya devam etmiştir.

Çünkü üst üste 5 seçim yenilgisi alan Dersimli Kemal, bu defa büyük kurultaydan kaçamayacağını anlamıştı…

Erken seçim ile hem koltuğunu kurtardı hem de adamlarının yeniden seçilmesini garanti altına aldı…

Durumunu Yüksek Seçim Kurulu’nun hukuk dışı “fetvası” ile şimdilik kurtardı…

Parti Programını ayaklar altına alıp çiğneyen Kılıçdaroğlu, CHP’nin en yetkili organı olan Parti Meclisi’nin aldığı kararı, yönetmelik değişikliği ile bertaraf etmiştir!..

Bu hamle, biraz da yönetmelik değişikliği ile Anayasa hükümlerini kaldırmaya benzedi!..

Hukuk anlayışı bu kadar ilkel olan, işbirlikçi ve fırsatçı biri, AKP iktidarın hukuksuzluklarının önüne dikilebilir mi?

Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin, Devlet Bahçeli de MHP’nin başında bulunduğu sürece, AKP iktidardadır.

Ona göre…

Seçimler dostlar alışverişte görsün diyedir!..

Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://www.youtube.com/watch?v=OaCYcj21e-A

(2) http://www.milliyet.com.tr/ozkes-hz-muhammed-de-ataturk-de-gundem-2110247/

(3) https://www.youtube.com/watch?v=L1yIMK7mfdE