KONUK YAZARLAR

DEVLETİN “ÖZEL”İ OLMAZ!..

polisler_11

Emniyet içerisindeki “F Tipi” örgüte yönelik operasyonda gözaltına alınan 39 kişiden 20‘si tutuklandı. Tutuklananlar Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarını yürüten polis şefleri. Operasyonun Adana ayağında ise, 6 polis meslekten ihraç edilmiş…

Cumhuriyet rejimi ve onu kollamakla görevli Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı, yabancı güçlerle işbirliği yaparak “tertip” içerisine giren Cemaat’i savunmak Halk TV’nin son günlerdeki tek işi oldu!.. Aynı şekilde muhalefet partileri Yeni CHP ile Yeni MHP de Gülen Örgütü’ne kol kanat gererek kalkan olmuşlar. Böylesi belki de çok daha iyi olmuştur. Bu şekilde Y-CHP ve Y-MHP yöneticilerinin gerçek yüzleri görülmüş, Ergenekon ve Balyoz davalarında tutuklanan (Balbay, Haberal ve Alan) milletvekillerinin arkasından döktükleri göz yaşlarının yapay olduğu ortaya çıkmıştır…

Hükümetin sulh ceza mahkemelerini kapatıp, sulh ceza hakimliklerini oluşturması, daha önce yaptığı gibi ağır ceza mahkemeleri yanında “özel yetkili” savcılık ve “özel görevli” ağır ceza mahkemesi kurmaktan farksızdır. Her ikisi de çağdaş hukuka ve temel hukuk prensiplerine aykırıdır…

Hiç kuşku yok ki, “özel yetkili emniyet”i de “özel yetkili savcılık”lar doğurmuştur…

Öyle ki, döneminin en güçlü özel yetkili savcısı Zekeriya Öz bile, sanıklara sorulacak sorular için çoğu kez emniyeti beklemek zorunda kalmıştır!..

Denebilir ki, başında “özel” sözcüğü yer alan bütün devlet kurumları keyfiliğe ve siyasi iktidarın müdahalelerine açıktır…

12 yıllık AKP iktidarları boyunca “özel” olan tüm makamlara Fetullah Gülen Cemaati‘nin mensuplarının doldurulduğu herkesin bildiği bir olgudur… Söz buraya kadar gelmişken, “yararlı-yararsız cemaat” ayırımını yaparak, Gülen Cemaati’ne ayrıcalıklar tanıyan ve devlet içerisinde yuvalanmalarına göz yuman AKP’den önceki (Çiller, Yılmaz ve Ecevit) hükümetlerini de “saygı” ile anmak gerekir… Dolayısıyla bugün koalisyon ortaklarından birinin diğerine karşı yürüttüğü operasyonda, “adalet” aramak boşuna bir yakarış olur. Zira soruşturulan sanıklar, “adalet” dağıtacak kurumlarda en etkin görevlerdedir!.. Sanıkların kendileri hakkındaki soruşturmayı “adaletli” bir şekilde yürütmelerini beklemek hayal dünyasında gezinmek gibi olur…

Başka bir söyleyişle, ne şekilde olursa olsun Cemaat’i, Yargı ve Emniyet’ten söküp çıkartmadan, “adalet” dağıtılacağına inanmak, piyango bileti almadan ikramiyeyi beklemek kadar akıl dışıdır!..

Başbakan Erdoğan’ın “Ne istediler de vermedik” sözleri ile itiraf ettiği gibi, her istediğini alan Gülen Cemaat’i, devletin en kritik noktaları olan Yargı ve Emniyet’i tamamen kontrolleri altına almıştı… Bu noktadan itibaren, -bir devrim olmadıkça- devlet örgütü içerisinde yuvalanmış bu örgüt mensuplarının, kendilerine çalışmayan kamu görevlilerini, üretilmiş deliller ve yapay davalarla tasfiye etmelerinin önüne geçmek imkansızdır… Nitekim yakın geçmişte de öyle olmuştur… En yetkin ve yasalara saygılı üst düzey emniyet yetkilileri başta olmak üzere, pek çok kamu görevlisi, uydurma suçlarla yargı önüne çıkartılmış ve haksız bir şekilde görevlerinden alınmıştı!..

Devletin en kritik makamlarını bu şekilde ele geçiren “F Tipi” örgüt üyelerini ise, bu noktadan itibaren soruşturmak, haklarında dava açmak fiilen olanaksız hale gelmişti. Zira onları engelleyebilecek olan devlet gücü, kendilerinin eline geçmiştir!.. Ne yazık ki, Türkiye bu süreci yaşamış ve muhalefet partileri Y-CHP ile Y-MHP de bu çirkin oyunun içerisinde; “Darbeciler yargılansın, ordu darbecilerden temizlensin, yargı gereğini yapar, yargı kararlarını beklemek gerekir” gibi sözlerle üstlendiği görevi yerine getirmiştir…

Ne yazık ki, Ergenekon ve Balyoz davlarının TSK’yı etkisizleştirme ve komutansız bırakma operasyonu olduğu infaz koruma memurlarınca bile anlaşılmış ama Kılıçdaroğlu ile Bahçeli nedense bunu bir türlü anlamak istememişlerdir…

Bu nedenle zamanı geldiğinde onların da sanık sandalyesine oturtulmaları gerekir!..

Tarafsız ve bağımsız” yargı olmadan “F Tipi” örgütten kurtulmak olanaksızdır. Bu gerçeği kabul etmek gerekir. Ne var ki, iktidar ortakları arasında yaşanan çelişkiler ve birinin diğerini tasfiye etme yoluna gitmeye yönelmesi ile ortaya çıkan durum, “F Tipi “ örgütün ele geçirdiği devlet kurumlarından sökülüp atılması olanağı da ortaya çıkmış bulunmaktadır…

Bu fırsat tepilemez ve en iyi şekilde değerlendirilmesi gerekir!..

Bu noktada hükümete destek vermek gerekirken, tam aksini yapıp, “F Tipi” örgüte kol kanat germek, aklın alacağı bir şey değildir!.. Bu şekilde başlayan bir hesaplaşmanın iktidarın kirli çamaşırlarını da ortaya dökeceği ve iki tarafı da yıpratacağı açıktır. Bu sürecin sonunda itibar kaybedeceği kesin olarak gözüken iktidara, bu aşamada karşı durmak veya Cemaat’e destek vermek uzun vadede hükümete destek vermek sonucunu doğuracaktır. Hal böyle iken, Y-CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun olayı, “17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonları”nın “intikamı” gibi göstererek küçümsemesi anlaşılır gibi değildir!..

Y-CHP‘nin Gülen Örgütü ile bugüne kadar gizli olarak yürüttüğü işbirliği artık alenileşmiştir. Y-CHP Milletvekilleri; Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu ile bağımsız Milletvekili İdris Bal’ın, bavulcu gazeteci Mehmet Baransu ile kol kola girip, Çağlayan Adliyesi’nde basın açıklaması yaparak, gözaltına alınan polis şeflerine destek vermeleri Cemaat-Muhalefet ortaklığını göstermektedir. Polis yakınlarının adliye önünde “Polis dışarı, hırsızlar içeri” şeklinde slogan atmaları ise bir Türkiye klasiğidir!..

Bu operasyonun bir yararı da “kumpas” sonucu haksızlığa uğratılmış kahramanların, yıllardır hatırlatmaya çalıştığı ve fakat bir türlü hükümete duyuramadığı, çağdaş ceza yargılamalarının olmazsa olmazı “Masumiyet ilkesi”nin önemini bir kez daha öne çıkarmış olmasıdır… Bu temel ilkeyi çiğneyenlerin, şimdi aynı ilkeye sığınmaya çalışması, son derece önemlidir. “F Tipi” örgütün bu çığlığını “tarafsız-bağımsız yargı” yolunda atılmış önemli bir adım olarak değerlendirmek gerekir!..

Sahte kanıt üreten bir emniyet teşkilatı ve bu kanıtlara itibar ederek mahkumiyet kararları veren yargının olduğu bir ülkede, zaten “hukuk güvenliği”nden söz etmek mümkün değildir!.. Hukuk güvenliğinin olmadığı bir yerde, devlet de yok kabul edilmelidir… Dolayısıyla “F Tipi Örgüt” devletin temeli olan “adaleti” yok ederek, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temellerini tahrip etmiştir…

İnsanlığın en önemli kazanımlarından olan “çağdaş hukuk prensipleri”ni her zeminde savunmak, ilericiliğin ve devrimciliğin ertelenemez bir görevidir… Hükümetin son operasyonunu, Y-CHP ve Y-CHP’nin aksine bu bağlamda desteklemek gerekir!..

Av. Cemil Can